1990, Ermenistan’da rejim değişikliği

2295

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, On birinci bölüm

6 Nisan 1990’da Ermenistan Komünist Partisi birinci sekreteri Harutyunyan’ın yerine Movsisyan geçer. Movsisyan 8 Nisanda Gorbaçov’la görüşmede bulunur. Movsesyan’ın iddia ettiğine göre, Moskova’nın Ermenistan’a 28 bin asker yerleştirmek istemesine kendisi karşı çıkmıştır. SSCB’nin ilgili bakanları tarafından, Ermenistan’a asker gönderilmesi ve Ermenistan ile Dağlık Karabağ’da silahlı kişilerin silahsızlandırılması sorunu ciddi olarak ortaya konmaktaydı. Sadece, Meğri ve Nahcivan bölgelerinde demiryolunun kesintisiz çalışması niyetiyle iki tarafa askeri güçlerin yerleştirilmesi konusunda mutabakat sağlanır.

Ermenistan’daki iç siyasi durum tırmanmaktaydı. Polis teşkilatı çalışanları hemen-hemen silahsızlandırılmış ve Yerevan sokaklarında silahlı gruplar dolaşmaktaydı. Movsisyan’ın anlatımlarına göre Vladimir Margaryants, Moskova’nın ülkeye ek askeri birlikler yerleştirme ve olağanüstü hal ilan etme önerisi taraftarıydı. “Şifreli metni bana getirdi ve imzalamamı rica etti. Bu öneriyi Moskova’da reddetmiş olduğumu söyleyerek geri çevirdim. Bunun, olayları daha tırmandıracağından kesinlikle emindim. Harutyunyan’ın zamanında olağanüstü hal ilan edildi, fakat işe yaramadı. Hâlbuki halk o zaman silahsızdı ve hiçbir şey yapamazdı. İçinde bulunduğumuz zamanda ise halkın bir kısmı silahlıydı ve 27 Mayıs tekrarlanabilirdi, üstelik daha da büyük çapta”.1

27 Mayıs 1990 sabahı Yerevan tren istasyonunda, silahlı bir fedai grubu ve istasyonun askeri karakol birliği arasında meydana gelen çatışmada 6 vatandaş öldürülür. Resmi görüş uyarınca öldürülenler Kapan-Yerevan trenine refakat eden askeri birliğin silahlarını almak istemişlerdi. Tren istasyonundan çıkan askerler, öldürülenlerin cesetlerinin götürüldüğü Erebuni hastanesini kuşatır. Aynı gün, silahlı bir grup Nubaraşen-Yerevan yolunu kesmeye çalışır. Zırhlı araçların Erebuni mahallesine saldırarak düzensiz ateş açması sonucunda biri subay 17 kişi ölür ve onlarca vatandaş yaralanır.

Manuçaryan, 27 Mayıs olaylarının Moskova tarafından tertiplenmiş olduğuna emindir. “Kurtuluş savaşçılarımız Rus askerleriyle anlaşmıştı. Saldırı imitasyonu yaratılıp silahları alacaklardı. Silahlar aslında satın alınmaktaydı, fakat Rus askerlerine sorumluluk yüklememek için saldırı gibi gösteriliyordu ve birden, 101. keresinde ateş ettiler. Nubaraşen olayı olmasaydı bunu bir yanlışlık olarak kabul edebilirdik. HHŞ’nin (Milli Ermeni Hareketi, MEH) bürosunda tüm birliklerin komutanlarını toplayıp ne olursa olsun tahriklere kapılmamalarını rica ettik”.2

Ter-Petrosyan, “Moskova’nın caniane kışkırtması” başlığıyla yayınladığı makalesinde, vuku bulan trajik olayları Ermenistan parlamentosunun 20 Mayıstaki Yüksek Sovyet seçimleri neticesine bağlamaktadır. “Merkez ve yerel mafya, halkın yönetime gelmesini engellemek için ellerinden geleni yaptı. Teröre başvurdular ve bunun en uç noktası 24 Ermeni gencinin hayatını kaybettiği 27 Mayıs olayları oldu. Seçimlerin ilk turu gerçekleşmişti ve yönetimdekiler, kati adımlara başvurmadıkları takdirde yenileceklerine kanaat getirmişlerdi”.3

20 Mayısta Ermenistan’da Yüksek Sovyet seçimleri yapılmıştı. Ülke hâlen SSCB bünyesindeyken gerçekleştirilen ilk hür seçimlerdi. HHŞ ve yandaşları parlamentodaki sandalyelerin yarısını elde etti. İki temel siyasi güç olan Komünist partisi ve HHŞ haricinde Ermenistan’da birkaç grup daha vardı. 1989 yılından itibaren Azatagrakan Banak (Hürriyet Ordusu) ve Hayots Azgayin Banak (HAB, Milli Ermeni Ordusu) olarak iki silahlı-siyasi grup faaliyet göstermekteydi. İlkinin kurucusu 1992 Haziranında Dağlık Karabağ’da şehit düşen Leonid Azgaldyan, HAB’ın ise Razmik Vasilyan ve Vardan Vardanyan olmuştur. Kısa bir süre sonra üç klasik diaspora partileri HHD (Hay Heğapokhakan Taşnaktsutyun-Ermeni Devrimci Federasyonu, EDF), RAK (Ramkavar Azatakan Kusaktsutyun- Liberal Hürriyetçi Parti, LHP) ve SDHK (Sotsyal Demokrat Hınçakyan Kusaktsutyun-Sosyal Demokrat Birlik Partisi, SDBP) Ermenistan’da yerleşirler. Daşnaktsutyun, Ermenistan ve Dağlık Karabağ’da daha önceden faal olmasına rağmen varlığını ancak Ağustos 1990’da ilan etmiştir. Ayrıca, Baruyr Hayrikyan’ın Azgayin İnknoroşman Miavorum’u (Milli Öz Belirtim Birliği MÖBB) faaliyet göstermekteydi. 27 Mayıs olaylarıyla ilgili Vardan Vardanyan “Nisan ayında edindiğimiz haberlere göre KGB tarafından HAB ve HHŞ arasında çatışma planlamaktaydı. Moskova’dan birkaç kere farklı görevliler geldi, tuğgeneral Şatalin geldi. Niyetleri, HAB’ın gönüllü olarak silahsızlanmasıydı. Şatalin, silah bırakmaya niyetimiz olmadığı konusunda ikna oldu. KGB’nin imkânlarını çalıştırıp HHŞ’yi ve HAB’ı karşı-karşıya getirmeye karar verdiler. HHŞ, Komünist Partisini ve onun kuklası olarak kabul ettiği HAB’ı rezil etmeye karar vermişti. HHŞ, Kaban trenine refakat eden askerlere saldıranları sözde HAB’ın birliği olmakla suçlamaktaydı”.4

25 Temmuz 1990 tarihinde Gorbaçov “SSCB kanunlarıyla öngörülmeyen silahlı grupların teşekkülünü yasaklama ve gayrı kanuni silah bulundurma durumunda el koyma” emrini imzaladı. SSCB bölgesinde yaratılan ve kanunlarla öngörülmemiş silahlı gruplar gayrı kanuni kabul edilip dağıtılacaktı.

HHŞ ve Kremlin arasında bariz anlaşmazlık olmasına rağmen Gorbaçov’un 25 Temmuzda imzalamış olduğu emir dolaylı olarak HHŞ’nin işine yaramaktaydı, çünkü yeni kurulan bu parti seçimlerde galibiyet elde etmiş olup yönetime gelmesi sadece zaman sorunuydu ve kendisine tek baş ağrısı yaratan, engelleyen güç HAB’dı.

“Komünist yönetim bir-iki ay daha devam etmiş olsaydı iç savaş kaçınılmaz olurdu, çünkü eski yönetim halkın güvenine nail değildi. Polis ve KGB’nin kolları bağlanmış, dağılma noktasına gelmiş, prestij kaybetmişlerdi ve bu şekilde çetelere karşı savaşmaları mümkün değildi. Bunlara karşı ancak milis güçlerinin sağlıklı güçleri olup HHŞ’nin sloganıyla hareket eden fedai birlikleri mücadele edebilirdi. Sovyetler Birliği’ndeki tüm silahlı birlikler 15 gün içinde dağılıp silahları teslim etmeliydi. Bu durum en başta Ermenistan’la ilgiliydi. Sovyet ordusu ve iç güvenlik güçlerinin müdahalesine gerek olmadan, silahlı birlikler sorununu kendi imkânlarımızla çözebileceğimiz konusunda Moskova’yı ve dünyayı ikna etmeyi başardık”,- diyor Ter-Petrosyan.5

24 Temmuz 1990’da Manuçaryan ve Manukyan Moskova’ya gidip Primakov’la görüşürler. HHŞ’nin yönetime geleceği, Ermenistan Komünist Partisi ve Moskova için belirgindi. Kremlin için çözülmesi gereken bir tek sorun kalmıştı, bunun gerçekleşmesine izin vermek mi gerekiyordu, yoksa güç kullanarak bastırmak mı? Manuçaryan’ın belirttiğine göre Moskova’dakiler, HHŞ yöneticilerinin milli pragmatikler mi, yoksa bağımsızlık yanlısı radikaller mi olduklarını anlamak istiyorlardı. “Primakov’la yaptığımız görüşme sonrasında milli pragmatiklerle karşı-karşıya oldukları konusunda ikna oldular. Pragmatizm çizgisinin devamını örneklerle gösterebilirim. Örneğin, Komünist Partisi temsilcisi Gagik Harutyunyan parlamento başkan yardımcısı seçildi, hâlbuki oylar açısından Komünist Parti’den seçmememiz de mümkündü”,- diyor Manuçaryan.6

Manuçaryan ve Manukyan’ın Moskova ziyareti öncesinde, Gorbaçov’a yakın olan ve saygınlığı bulunan Ermeni kökenli Merkez Komitesi görevlileri Levon Onnikov ve Karen Brutents, Kremlin’den Yerevan’a gelip HHŞ temsilcileriyle görüşürler. Brutents’in daha sonra anlattığına göre “HHŞ yönetimiyle de görüştüm. Beni daha çok onların dış dünyayla ilgili görüşleri ilgilendiriyordu. Rusya’ya karşı çekimser ve küçümseyen, batıya karşı ise yersiz hayranlıkları kötü bir intiba bırakmaktaydı. ABD’nin Ermenistan’a son derece bonkör yardım vereceği ve kısa sürede Türkiye’yle ilişkileri normalleştirecekleri konusunda inançlıydılar. Ülkeyi kendi başına savunmaya muktedir, modern bir ordu kurabilecekleri konusunda emindiler”.7

4 Ağustos 1990’da yapılan seçim mücadelesi sonucunda Ter-Petrosyan, Movsisyan’a karşı galip gelerek Ermenistan parlamentosu başkanı seçilir. Ülke yönetimi yetkileri fiilen Ter-Petrosyan’a geçer. HHŞ’nin Moskova’nın desteğiyle yönetime gelmiş olduğu konusunda Movsisyan emindir. Kanıt olarak “Moskova’nın talebiyle yapılan ve başbakan Markaryants tarafından görüşmelere gönderilen” Manuçaryan ve Manukyan’ın Moskova ziyaretini göstermektedir. Movsisyan, Karadeniz sahillerinde tatil yapan Gorbaçov’la, Yüksek Sovyet seçimlerine kadar birkaç kez telefonla görüşmeye çalışmasına rağmen başaramaz.

Hâlbuki Ter-Petrosyan’ın seçildiği gün Gorbaçov arayıp tebrik etmiş ve Ter-Petrosyan’la sohbet etmişti. Yüksek Sovyetin yeni başkanının seçilmesinden sonra Movsisyan, Ter-Petrosyan ve Manukyan Moskova’ya gider. Movsisyan’ın anlatımına göre Gorbaçov, Ermenistan Yüksek Sovyet oturumu yaparak, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’la birleşmesi konusundaki 1 Aralık 1989 tarihli kararını iptal etmelerini önerir. Üçü de reddeder.

Moskova’nın 1990 yılı parlamento seçimlerinde Ermenistan komünistlerini desteklememiş olması tabii ki HHŞ’nin merkezin desteğiyle yönetime gelmiş olduğu anlamına gelmemektedir. Öncelikle, Kremlin’in siyasi ve ekonomik etkisi Sovyet ülkelerinde azalmıştı. Bunun haricinde, hür seçimler ilk defa olarak yapılmaktaydı ve halk yeni, demokratik veya kendisinin öyle olarak kabul ettiği güçlere güven duymaktaydı.

Gorbaçov’la yapılan telefon görüşmesi, Moskova ziyareti ve görüşme hakkında Ter-Petrosyan şöyle demektedir “Sıcak bir görüşme oldu. Gorbaçov aradı ve tebrik etti. İşbirliği yapma konusunda hazır olduğunu söyledi. HHŞ’ye ve bana nasıl davrandığı bir tarafa, Gorbaçov gerçekçidir ve siyaset gerçekçiliktir. Bunun sonucunda, SSCB yöneticileriyle görüşmeler yapmak için Moskova’ya gittim”.8

19–21 Ağustos 1990’da Ermeni-Azerbaycan sınırının Noyemberyan-Ğazakh bölümünde üç gün süren çatışmalar sonucunda onlarca ölü ve yaralı verilir. 29 Ağustosta Ermenistan Yüksek Sovyet’i, HAB’ın “maceraperest, gayrı kanuni hareketleri” sebebiyle durumun son derece gerilmiş olduğu ve “Azerbaycan tarafının faaliyetine” sebep verdiği gerekçesiyle “Tüm ülke sathında olağanüstü hal ilan etme” kararı alır. HAB dağıtılır, militanlarına silahları, mühimmatı, ellerindeki binaları, ele geçirilmiş askeri gereçleri ve araçları teslim etme çağrısı yapılır.

Fiili bağımsızlığın ilk günleri ve Deklarasyon

HAB’ın silahsızlandırılmasından sonra HHŞ’nin egemenliği artık tehlike altında değildi, tabii yıkılan SSCB haricinde. 13 Ağustos 1990’da Vazgen Manukyan başbakan koltuğuna oturur. Ermenistan, ismen de olsa, hâlâ SSCB bünyesinde bulunmaya devam ediyordu, sayısız bağlarla Moskova’ya bağlıydı ve Sovyet 7. ordusu Ermenistan’da konuşlanmıştı. Yönetime geldikten kısa bir süre sonra HHŞ içinde tayinler, yönetim şekli ve niyetleri ile daha başka konularda görüş ayrılıkları baş gösterir. “Merkez Komitesi’nin ortadan kalkması sonucunda ikili yönetim unsurları ihtiva eden ve mükemmel olmayan devlet yapısı da çelişki ve tartışma yaratmaktaydı. Yürütmenin dizginleri başbakanın elindeydi, diğer taraftan, Yüksek Sovyet başkanı parlamento başkanı olmayıp, yürütme imkânlarından hemen-hemen yoksun olmakla birlikte, sonuçta ülkenin yöneticisiydi”. Manukyan’a göre, daha ilk günden ortaya çıkan temel zorluk Moskova’yla olan ilişkilerdeydi. “Hareketimiz, hedef olarak bağımsızlık ilan etmiş ve geçmişte yaptığı çalışmalar esnasında Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili sürekli olarak Kremlin’le çatışma içinde olan bir güçtü. Diğer taraftan ben, başbakan olarak, ülkemizin ekonomik gidişatını garanti altına almak için SSCB yöneticileriyle dostane ilişkiler geliştirmeye mecburdum”.9

En zoru ise, Dağlık Karabağ sorunu olmaya devam ediyordu. HHŞ, yönetime geldikten sonra Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’la birleşmesi konusundaki eski duruşunda artık ısrarcı değildi. Ermenistan, Azerbaycan’la görüşmeler yapmaya hazır olduğunu göstermekteydi. Ter-Petrosyan, karşılıklı taviz için gereken şartların haiz olduğunu ve bunun için ilk adımın Sovyet rejiminin tekrar tesis edilmesi olduğunu düşünüyordu. “Karşılıklı taviz, siyasi taviz ve siyasi diyalog stratejisine geçmek gerekir. Ben, parlamento başkanı olarak, daha çalışmalarımın başında Azerbaycan’la görüşmeler masasına oturmaya hazır olduğumuzu açıkladım. Başkan Mutalibov’la telefon görüşmesi yaptım. Daha sonra ise, Gorbaçov’un katılımıyla Moskova’da görüştük kendisiyle. Dağlık Karabağ’ın statüsü konusu diyalog ve görüşmeler için bir temel teşkil edebilir. Dağlık Karabağ tam manasıyla özerk bir kurum olur, Sovyet kanunları çalışırsa, bu durum, Ermenistan, Dağlık Karabağ ve Azerbaycan olarak tüm tarafları geçici olarak tatmin eder”.10

Ter-Petrosyan, Dağlık Karabağ’da öncelikle yasal yönetimi tekrar tesis etme gerektiğini iddia etmekteydi. “30 Eylül 1990’da Azerbaycan’da yerel ve parlamento seçimleri ilan edilmiştir. Bu seçimlerin Dağlık Karabağ’da da yapılması, köy, bölge, şehir ve kasaba gibi yerel idare birimlerinin seçilmesi ideal olurdu, fakat Dağlık Karabağ’dan Ermenistan parlamentosuna seçilmiş olan milletvekilleri, Dağlık Karabağ’da farklı görüşlerin de var olmasına rağmen, bizi cendereye almaktadır. Azerbaycanlılar, Dağlık Karabağ’ın seçimlere katılmamasından belki de memnun olur, çünkü Dağlık Karabağ’da 1 Ekimde artık yasal yönetim bulunmayacaktır. Mutalibov da orada büyük bir rahatlıkla başkanlık yönetimi ilan edebilir”.11

Ermenistan’ın genç yönetiminin, SSCB ile olan ilişkiler ve bu ilişkilerin geleceğiyle ilgili kesin bir duruşu vardı. Ter-Petrosyan, Ermenistan’ın sadece Ruslarla birlikte var olabileceği fikrinin 70 yıl boyunca var olduğunu, fakat Ermenilerin bu kompleksten artık sıyrılmaya başladığını sık-sık tekrarlamaktaydı. “Rusya veya Sovyetler Birliği’nin bizim güvenliğimizi garanti edebileceklerini düşünenler feci bir şekilde yanılmaktadır. Hem Sumgait, hem Bakû, hem de Ermenistan’ın bu uzun süreli kuşatmasına vurgu yapmaktayım. Biz bugün devlet olarak duygularımızdan arınıp en başta 3,5 milyonluk bu halkın çıkarlarını şiar edinerek, bu kayalık dağları, vadileri terk etmek istemeyen bu insanlara karşın devlet yaklaşımı göstererek, komşularımızla tabii bir iyi komşuluk ilişkisi geliştirmeliyiz. Bir devlet, en yakın komşularıyla normal ilişkiler geliştirmemişse, o devletin varlığı garanti altında değildir”,- diyordu Ter-Petrosyan.12

Ter-Petrosyan, yakın komşu olarak en başta, ilk adımın ticaret, daha sonra ise kültürel bağlar ve siyasi ilişkilerin geldiği Türkiye’yi düşünmekte, fakat taleplerimizi “Soykırımı ve yuvaları yıkılan insanları”, -unutmamakta, -“fakat biz bunu siyasi soruna dönüştüremeyiz”, -demektedir. Ermeni davası bir ideolojidir, kimsenin feragat etmediği, Ermeni halkının tarihsel hakkı. “Bu ideoloji vardı, var ve olmalıdır, fakat bu ideoloji bizim bugünkü devlet politikamız olamaz. Bir ideoloji ancak devletin bu sorunu çözebileceği zaman devlet siyasetine dönüşebilir”.13

23 Ağustos 1990’da Ermenistan parlamentosu, altında Ter-Petrosyan’ın imzasının bulunduğu bir manifesto yayınlar. SSCB’nin yıkılmasının kaçınılmazlığı, Ermenistan yönetimi için barizdi. SSCB ekonomisi çıkmazdaydı, merkezkaç güçler genişlemekte ve imparatorluğun sonunu hızlandıran kontrol dışı süreçler gelişmekteydi. Manukyan “Ülkede gelişen süreç kaba güçle durdurulmaya çalışıldığı taktirde, kısa bir aradan sonra kaçınılmaz olarak kaos ve patlamayla karşı karşıya kalırız ve imparatorluk daha hızlı bir şekilde yıkılmaya başlar. Bu durumda imparatorluğun yıkıntıları altında kalma tehlikesi yaşarız. Arzu edilen, bağımsızlığımızı bir patlama sonucunda elde etmek değil, bu yıkımı, bağımsızlığını elde etmiş ve dünyanın diğer devletleri tarafından tanınmış bir devlet olarak karşılamaktır”.14

  1. Movsisyan’la yapılan görüşmeden, 11 Nisan 2006, Yerevan, Vladimir Movsisyan, “Hoghi chakatagrov, mtorumner tqnutyan”, [“Toprağın kaderiyle, çabalarla ilgili düşünceler”], s. 172, 186–188. 10 Ocak 1989’da başbakan tayin edilen Margaryants, Sovyet Ermenistan’ının 13. ve sonuncu başbakanı olmuştur. 2000 yılında vefat etmiştir.
  2. Manuçaryan’la yapılan görüşmeden, 19 Nisan 2006.
  3. ArmenpresLernayin Karabağ, 6 Ekim 1990, sayı 210, yabancı basında bu olaylara değinmiştir.
  4. Tzanr varaguir”, [“Ağır perde”], Gragan tert, Yerevan, 1992, sayı 11, 12, 13, 14.
  5. Ter-Petrosyan’ın 30 Eylül 1990 tarihinde Los Angeles’te yaptığı konuşmadan.
  6. Manuçaryan’la yapılan görüşmeden, 19 Nisan 2006.
  7. Brudents’in Azg gazetesiyle yaptığı röportajdan, 31 Mart 2000, sayı 59.
  8. Ter-Petrosyan’ın Vladimir Kiselyov’la yaptığı görüşmeden, Moskovskiye novosti gazetesi, 10 Ağustos 1990, sayı 33.
  9. Vazgen Manukyan, “Trenden atlama zamanı, toplu makaleler”, s. 50-55.
  10. Ter-Petrosyan’ın röportajı İnterfaks ajansı, alıntı Sovyet Karabağ’ı, sayı 215, 12 Ekim 1990.
  11. Levon Ter-Petrosyan’ın, Ermenistan parlamentosunun kapalı oturumunda yaptığı konuşmasından, 3 Eylül 1990.
  12. Ter-Petrosyan’ın 30 Eylül 1990’da Los Angeles’te yaptığı konuşmadan.
  13. Aynı.
  14. Vazgen Manukyan, “Trenden atlama zamanı, toplu makaleler”, “V.I.V. Bugün ve yarın”, Yerevan, 2002, s. 15, 42, 55.