Kara Ocak, Bakû’de kırımlar – 1990

4428

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Onuncu bölüm

Gence’de ve Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde Ermenilere yönelik katliamlar ve etnik temizlik harekâtları sürerken, Rus dili ve edebiyatı öğretmeni Nelli Ğukasyan 1988 Kasımında Bakû’den Ermenistan’a taşınır. Ailesiyle birlikte Eçmiadsin şehrindeki otele yerleşir ve belli bir süre sonra Vezirov’un “büyük ricası” sonucunda, onlarca Ermeni ailesiyle birlikte Azerbaycan’a döner. Lakin kısa bir süre sonra Ğukasyan tekrar doğduğu şehri terk etmeye mecbur kalacak, Bakû’deki Ermeni mahalleleri 1990 Ocağında yeni katliamlar yaşayacaktı. Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı Azerbaycan’daki diğer yerleşim yerlerine karşın Bakû’de hâlâ binlerce Ermeni vardı. Bu insanlar geçen iki yıl süresinde konutlarını takas edebilir veya en azından canlarını kurtarabilirlerdi, fakat sonuna kadar Bakû enternasyonalizmine inandılar.

“Sokaktaki olayları evimin penceresinden gizlice seyrediyordum. Ateşler yakıyor, Ermenilerin mallarıyla yüklü arabaları yağmalıyorlardı. Binamızın ikinci katında Alla Khaçanyan oturuyordu. Kapılarını baltayla parçaladıklarında, kızı kendisini pencereden attı. Eşyaları, mobilyaları apartmanlardan aşağıya atıyorlardı. Korkunç bir görüntüydü. Askerlerden yardım dilediğimizde, emir almadıklarını söylüyorlardı. Halk Cephesi’ne mensup militanlar Ermenilere ait konutların kapılarını kırarken, Yerevan’dan Azerbaycan’a göçmüş kaçaklar bizi evlerinde sakladı. Ben ve kocam, Rus gelinimiz sayesinde Bakû limanına kadar ulaştık, oradan da Krasnovodsk’a (Türkmenistan’da bulunan liman, günümüzde “Türkmenbaşı” olarak anılmaktadır)”,- diye dehşetle hatırlıyor Ğukasyan.1

“Sovyet Gürcistan’ı” yük gemisinin Krasnovodsk limanına yanaşması, dönemin basınında yer bulmuştu. Geminin merdivenlerinden yorgun, eziyet çekmiş insanlar iner. “Bu yalınayak, dövülmüş, işkence edilmiş insanlara bakmak ilk günlerde korkunçtu. İki kişi, 85 yaşında bir erkek ile 90 yaşında bir kadın yedikleri dayak ve edindikleri yaralardan daha gemideyken öldü. Bazılarını hastaneye naklettik”, -diyordu Krasnovodsk’un polis şeflerinden biri. Şehrin Politbüro sekreteri Muravyova “On binin üzerinde kaçak kabul ettik. Hemen hepsini uçaklarla Yerevan’a gönderdik. Korkunç bir manzaraydı”,- diyor.2

Sumgait’te olduğu gibi, Bakû saldırganları da gaddarlıklarıyla göze çarpmaktaydı. İnsanları üst katlardan aşağıya atıyor, güruh demir çubuklar ve bıçaklarla saldırıp Ermenileri öldürüyor, mallarına ve konutlarına hemen oracıkta el koyuyordu. Katliam günlerinde Bakû’de ne kadar Ermeni öldürüldüğünü kesin olarak söylemek mümkün değildir. Aldıkları yaralardan dolayı Türkmenistan’da ve farklı yerlerde birkaç gün içinde ölmüş olanların toplam sayısını Ermeniler 150 kişi olarak kabul etmektedir. Arif Yunusov ise 86 olarak belirtir.

1989 Aralığından sonra Bakû’de kalmış olan Ermenilerin işlerine son verilir. İsteyerek veya istemeyerek emirlere uymayan veya yavaş uygulayan yöneticilerin soyadları, Leytenant Şmit sokağında bulunan Halk Cephesi merkezinin önündeki özel duyuru panolarına yapıştırılmaktaydı. Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi’nde ve KGB’de çalışmaya devam eden yüzlerce Ermeni’nin soyadları da aynı yerdeki duyuru panolarına yapıştırılıyordu. Daha birkaç yıl önce “Raşit Beybutov” şan tiyatrosuna dönüştürülen eski Musevi sinagogunun eskimiş sütunları da benzer ilanlar için kullanılmaktaydı.3

Moskova’da yayınlanan Komsomolskaya Pravda gazetesi “13 Ocakta, saat 17.00’yi geçe Lenin Meydanı’ndaki mitingden dağılan 50 bin küsur kişi gruplara bölünerek katliam, yıkım, kundaklama, tecavüz ve cinayetler gerçekleştirmiştir. Tutuklananlardan hiçbiri Bakûlü değil, hepsi de Ermenistan, Karabağ ve Nahcivan’dan gelen ‘Yerevanlı Azerilerdir’”,- diye yazmaktaydı.4

Halk Cephesi önderlerinden Etibar Mamedov, Ocak 1990’da “Tren istasyonunun yakınlarında iki Ermeni öldürdüklerini ben şahsen gördüm. Güruh toplanmıştı ve o adamların üzerine benzin dökerek yaktılar, iki yüz metre ötede ise Nasimi bölgesi polis istasyonu vardı. Orada, 400–500 çevik kuvvet elemanı vardı, bunlar araçlarıyla kömürleşmiş cesetlerin 20 metre uzağından geçtiler ve hiç kimse güruhu dağıtmaya yeltenmedi”,- diye anlatan Mamedov, bu tüyler ürpertici olayı anlattıktan sonra Halk Cephesi’ni aklamaya çalışır. “Bölgeyi bizimkiler çevirip, karakoldan güruhu dağıtmasını talep etti”.5

Bakû’deki Ermeni katliamları tam da Halk Cephesi’nin Azerbaycan’da iktidara gelmek için uğraştığı günlerde vuku bulmaktaydı. Azerbaycan’ın komünist yönetimi, iktidarı elinde tutmak için bir taraftan cephecilere karşı yürüttüğü mücadelede Moskova’dan yardım umuyor, diğer taraftan ise onlarla işbirliği yapıyordu.

“11 Aralık 1989’da, genel sekreterin fabrika işçileriyle yaptığı toplantıyla ilgili bir röportajı televizyondan gösterildi. İşçilerden biri, Vezirov’a yönelttiği sorusunda Karabağ’a ne olacağını sordu. Vezirov, coşkuyla ‘Her şey iyi olacak. Yakında görürsünüz. Karabağ için Komünist Partisi ve Halk Cephesi birleşecek’,- diyordu. Güçlerin birleştirilmesinden söz ederken, ne demek istiyordu Vezirov? Bir zamanlar, yeniden yapılanmaya destek veren Halk Cephesi’yle işbirliği yapmaya yönelik önerilerimizi reddetmekteydi, şimdi ise, bugünkü katliamcı-bozguncu Halk Cephesi’yle birleşmeye hazırlanıyordu. Katliam hazırlıkları yapıldığından, kendisinin yönetimden uzaklaştırılacağından ve iktidarı ele geçirme denemesi yapılacağından haberi var mıydı? Yoksa bariz olanı artık göremeyecek kadar gerçeklerden uzaklaşmış mıydı? Yoksa tüm bunlardan haberdar olup, Halk Cephesini tasfiye etmeye yönelik Moskova’nın oyununu mu devam ettiriyordu”,- diye soruyor Zarduşt Alizade.6

Bakû Ermeni kırımları öncesinde yapılan görüşmelerin bir tarafında Vezirov ve yardımcısı, Karabağ’da düzenleme komitesi yöneticisi tayin edilmiş olan Polyaniçko, diğer tarafında ise Halk Cephesi’nin üçlüsü Etibar Mamedov, Neymet Panahov ve Rahim Ğaziyev vardı. Ermenilerin Karabağ’dan kitleler halinde kovulmasını gerçekleştirecek “Milli Savunma Komitesi” meydana getirme konusunda aralarında anlaşma sağlanır. 13 Ocakta “Azadlık” (eski Lenin) Meydanı’nda, Abulfaz Aliyev (Elçibey) başkanlığında “Milli Savunma Komitesi”nin kurulduğu açıklanır. Komitenin diğer üyeleri Mamedov, Panahov, Ğaziyev ve Khalig Bahadır’dı (tanınmamış gazeteci, radikal milliyetçi). Miting, vatansever duygular içinde ve Ermeni karşıtı sloganlar altında geçer. Miting esnasında konuşmacılar, Bili bölgesinde bir Azerbaycanlının, bir Ermeni tarafından baltayla öldürülmüş olduğunu bildirir. Miting “Ermenilere ölüm” çağrısıyla son bulur ve güruh dağılır. Sıradan insanlar evlerine gider, katliamcılar ise şehre dağılır, çünkü adresler ve soyadılar artık kesinleşmişti.7

“Geceleyin, katliam arifesinde, televizyon ekranlarında ulusun diğer kahramanı, altı veya sekiz yıllık okul eğitimi almış Panahov tüm ekibiyle gözüktü. Kin, kötülük, tüm bunlar alışmış ve kanıksanmış şeylerdi. Yeni ve sürpriz olanı ise Vezirov’a yönetici olarak saygı duymak gerektiği ve ona ‘Vezirovyan’ diyenlerin ulus düşmanı olduğu konusundaki yaklaşımıydı. Bir zamanlar, “iktidara ulaşmak isteyen enikler” olarak adlandırdığı kişilerle yaptığı gecikmiş ittifak Vezirov’u kurtaramadı. O çok nefret ettiği Bakû Ermenileri gibi Vezirov da birkaç gün sonra kaçak durumuna düştü”, -olarak kaydetmiş İrina Mosesova, görgü şahidi olduğu olayların anılarını.8

Bakû kırımları günlerinde Polyaniçko’nun Azerbaycan’da oynadığı rol çok çelişkili olmuştur. Mantık ve görevi açısından Polyaniçko’nun Rus karşıtı Halk Cephesi’yle, dahası, bu milliyetçi partinin radikal kanadıyla işbirliği yapmayacağını farz etmek gerekir, hâlbuki o, tam da bunu yapmaktaydı. Dahası, Polyaniçko, Halk Cephesi’yle sadece yakın ilişkiler içinde bulunmakla yetinmeyip onlara önemli öğütler de vermekteydi. Halk Cephesi’ni milli ve İslami bir harekete dönüştürmenin gerekli olduğunu, aksi takdirde halkın bu harekete karşı inancını yitireceğini iddia etmekteydi. Onun tavsiyesiyle Halk Cephesi’nin bayrağına yeşil ve mavi renkler eklendi. “Kuran, Polyaniçko’nun en sevdiği kitabıydı. Birini kabul ettiğinde, sayfa imleriyle dolu bir Kuran, devamlı masasındaydı”,- diyor Halk Cephesi’nin eski önderlerinden Leyla Yunusova. SSCB’nin Afganistan elçisi de Polyaniçko’nun, Kuran’ı yanında tutma alışkanlığından bahsetmektedir. Bu durumu “bir elde Lenin, diğerinde Kuran, sosyalizm inşa etmek” olarak adlandırmaktaydı.9

Gorbaçov televizyondan Bakû olaylarının trajik bir hal almış olduğunu açıklamaktaydı “kırımlar, cinayetler, masum insanlar evlerinden çıkartılıp kovulmaktadır”. Sovyetlerin ilk ve son başkanı, Sumgait olaylarında olduğu gibi, gerçekleri söylemekten kaçınır. Sumgait’te olduğu gibi Bakû’de de ordu ancak Ermeni katliamları sona erdikten sonra şehre girer. Görünüşe göre, Azerbaycan’da Sovyet egemenliği tehlikeye girmiş olmasaydı, ordu girmeyebilirdi de. “Radikal güçlerin faaliyetleri Azerbaycan’da giderek daha aleni bir şekilde devlet karşıtı, anayasa karşıtı ve halk karşıtı bir durum almaktaydı. Bazı yerlerde devletin meşru kurumları zorla uzaklaştırıldı, hükümet kurumları yok edildi. Devlet sınırının yüzlerce kilometrelik teknik donanımı yok edildi. Ülkede yönetimi zorla ele geçirme konusu açıkça ortaya konmaktaydı. Böyle devam edemezdi”,- diyordu Gorbaçov.10

Alakram Gummatov, 10 Ocakta Lenkoran11 şehrinden Etibar Mamedov’u arayarak Halk Cephesi’nin bölge yönetimini eline geçirmeye hazırlandığını bildirir. Halk Cephesi, 1989 sonlarında Calilabad’da (bu şehir de güneydoğuda, İran sınırı yakınında bulunmaktadır) da zorla yönetimi ele geçirmişti. Bu olayı, SSCB’nin 70 yıllık tarihinde, Sovyet rejiminin yıkıldığı ilk olay olarak kabul etmek mümkündür. Calilabad’da yönetimi devirenlerin ilk sıralarında bulunan Panahov, 31 Aralıkta Sovyetler Birliği-İran sınırının Nakhicevan bölümündeki tel örgüleri ve gözetleme kulelerinin yerle bir edilmesine yetişmek için Nakhicevan’a ulaşmaya çalışıyordu.

Halk Cephesi’nin Nahcivan kolu önderlerinden Arif Rahimoğlu, tel örgülerin insanlar tarafından nasıl kızgınlık ve sevinç hisleriyle tahrip edildiğini daha sonra anlatmaktadır. Halk Cephesi, sınırı tel örgülerden temizleme işini Aralığın ilk on gününde gerçekleştirmeye karar vermiş olmasına rağmen Elçibey, sınırın 31 Aralıkta tahrip edilmesi talimatını verir. SSCB’nin KGB birlikleri karşı koymaya çekinirler. Yaklaşık bir yıl yönetimi elinde bulunduran Halk Cephesi, 31 Aralığı Azerbaycanlıların dayanışma günü ilan eder.12

15 Ocakta, Bakû’de Ermeni katliamları sürerken, SSCB Yüksek Sovyeti “Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nde ve farklı bazı bölgelerde olağanüstü hal ilan etme” kararı alır. Dağlık Karabağ’da ve Ağdam, Lâçin, Mirbaşir, Kelbacar, Cebrail, Fizuli ve Ğubatlu gibi çevre bölgelerde, daha sonra da Şahumyan bölgesinde olağanüstü hal ilan edilir. Bakû’de ise ancak 19 Ocakta, Ermeni kırımları sona erip artık başkentte Ermeni kalmadıktan sonra olağanüstü hal ilan edilir.

Moskova, Ermeni katliamlarını bahane olarak kullanıp, yönetimi ele geçirmeye niyetli olan Halk Cephesi’ni ezmek niyetiyle Bakû’de olağanüstü hal uygular. Sovyet ordusu, SSCB silahlı kuvvetleri, hava indirme tümeni komutanı Aleksander Lebed komutasında 19 Ocakta Azerbaycan’ın başkentine ulaşır. Operasyon, savunma bakanı Dimitri Yazov tarafından yönetilmekteydi. Yazov, birkaç gün sonra “Halk Cephesi’nin, yönetimi komünistlerin elinden kapma denemesini önlemek amacıyla” Bakû’ye girdiğini itiraf eder.

Bir kısmının Bakû Ermeni katliamına katılmış olduğu yüzden fazla gösterici ve militan öldürülür. Onlarca masum vatandaş Sovyet tanklarının paletleri altında ezilir, yüzlercesi yaralanır. Çatışmalar esnasında yirmiden fazla Sovyet askeri şehit olur, bu ise şehirde çarpışmaların vuku bulduğu manasına gelmektedir. “Gerçeği söylemek gerekirse, radikallerin gerçekleştirdikleri olaylar yaygın şiddet olaylarından başka bir şey değildi. Şiddet kendisini hem Ermenilerin, hem de Azerbaycanlıların uzun süreden beri silahlandıklarında göstermekteydi. Yağma edilenler rasgele küçük birlikler değil, silahlı güvenlik teşkilatları, bölge askerlik şubeleri, içişleri bakanlığına bağlı birimlerdi. Şiddet neticesinde ülke sınırı tahrip edildi”,- diyordu Yazov.13

1987 yılında Politbüro’dan uzaklaştırılması akabinde Moskova’da yaşamaya devam etmiş olan Heydar Aliyev, uzun süren bir sessizlik döneminden sonra tekrar sahneye çıkar. Aliyev, askeri birliklerin Bakû’ye girmesinden sonra, Moskova’daki Azerbaycan temsilciliğinde bu adımı kınar ve kısa bir süre sonra doğum yeri olan Nakhicevan’a döner. 1990 yılı Eylülünde Rus gazeteci Andrey Karaulov’a verdiği röportajda Aliyev, Ocak ayı olaylarına değinerek, Bakû’de olağanüstü hal uygulanması ve askeri birliklerin şehre girmesi için hiçbir gereksinim olmadığını belirtir. “Bakû’de, Ermenilerle Azerbaycanlılar arasındaki tüm anlaşmazlıklar o trajik geceden birkaç gün önce sona ermiş ve şehirde artık Ermeni kalmamıştı. Burada şöyle bir soru ortaya çıkmaktadır, ordu kimi ve neyi savunuyordu”?14

Çapları, süresi, gaddarlığı ve katledilenlerin sayısı açısından totaliter Sovyetler Birliği için dâhi görülmemiş olan Bakû Ermeni katliamlarını Aliyev, salt “Ermeniler ve Azerbaycanlılar arasında anlaşmazlık” olarak adlandırıp, tersine, “Azerbaycan halkına karşı şiddet uygulaması” olarak andığı 20 Ocak üzerine yoğunlaşmaktadır.

Nahcivan önderi Aliyev, Amerikalı gazeteci Thomas Golts’a, “kara Ocak” sorumlularının kimler olduğunu anlatmaktadır. “Moskova KGB’si ve Azerbaycan KGB’si, bir de tüm Azerbaycan yönetimi. Onların hepsi hem 12, 13 ve 14 Ocaktaki Bakû Ermenilerine karşı saldırı olaylarına, hem de 20 Ocakta Sovyet ordularının Azerbaycan’a saldırısına karışmıştı. Tüm bunlar Moskova’nın planıydı ve Azerbaycan yönetimi, yani Vezirov’la Mutalibov buna katılmıştı.15

Ermenistan komünist yönetimi ancak bir ay sonra Bakû’deki Ermeni katliamlarına değinir ve Yüksek Sovyet 13 Şubatta “Ermeni halkına yönelik soykırımın devamı” olarak nitelendirdiği “Bakû ve Azerbaycan SSC’nin diğer bölgelerindeki Ermeni katliamlarını” kınar.

Bakû’deki trajik olaylardan 16 yıl sonra Gorbaçov, askeri birliklerin kendi emriyle Azerbaycan’ın başkentine girmiş olduğunu itiraf eder “Bakû’deki olaylar kontrolden çıkmıştı, Yüksek Sovyet ve Komünist Partisi felç olmuştu, iki yüz kilometrelik devlet sınırı tahrip edilmişti, yerel birimlere saldırılar gerçekleştirilmekteydi. Yevgeni Primakov’u ve Andrey Girenko’yu acil olarak Bakû’ye gönderdim ve onlar olağanüstü hal ilan etmeyi ve askeri birlikler sevk etmeyi tavsiye ettiler. Bu sayede daha çok kan akmasının önüne geçilmiş olduğu fikrindeyim”.16

Vezirov’un, Elçibey ve Halk Cephesi tarafından devrilmesinden sonra sorumluluktan kaçma sorunu ortaya çıkar. Mamedov acilen Moskova’ya gider ve orada, Azerbaycan temsilciliğinde ilk defa olarak Heydar Aliyev’le buluşur. Moskova OMON’u, Mamedov’u tutuklamak suretiyle basın toplantısı yapma denemesini engeller. Onun yerine KGB generali Aliyev basın toplantısı yapar ve Sovyet yönetiminin operasyonu ile Bakû’de masum insanların öldürülmesini kınar.17

Kanlı oyunun diğer kahramanı olan Panahov, birkaç gün Bakû’de dolandıktan sonra İran’a gönderilir, orada birkaç ay geçirir ve -sözlerine inanacak olsak- İran karşı istihbaratı kendisini tutuklayarak işbirliğine razı etmeye çalışsa da Panahov sözde İran hapishanesinden kurtularak Türkiye’ye geçer. Daha sonra Bakû’ye dönen Panahov, artık olayların ilk sırasında bulunmayıp Haydar Aliyev’in ufak-tefek talimatlarını uygular.

Ğaziyev tutuklanır ve Mamedov’la birlikte Moskova’daki Lefortovo hapishanesinde tutulur. Dava esnasında Azerbaycan Yüksek Sovyeti milletvekili seçilirler. Sovyet yönetimini “yıkan” Gummatov önce Talişlerin dağlarında saklanır, daha sonra ise Gürcistan’a geçer, tekrar Azerbaycan’a dönüp Halk Cephesi’nin yazıhanesinde tutuklanır. Yargılanarak şartlı serbest bırakılan Gummatov, Lenkoran’a döner.18

20–22 Ocak olayları sonucunda ölenler, Bakû’deki “şehitler yolunda” gömülür. Karabağ savaşı kurbanları da daha sonra buraya gömülür. 20 Ocak, bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan’da yas günü olarak kabul edilip her yıl farklı etkinlikler yapılmaktadır. “şehitler yolu” ise ülkenin resmi protokolüne girmiş olup, Azerbaycan’a resmi ziyaret gerçekleştiren devlet başkanları burayı ziyaret edip çiçek yerleştirmektedir.

  1. Ğukasyan’ın basın toplantısından, 15 Ocak 2007, Yerevan.
  2. İrina Mosesova, Aida Hovnanyan, “Bakû katliamları”, “Narekatsi”, Yerevan, 1992, s.98. Gazeteci ve araştırmacı İrina Mosesova, kendisi de görgü tanığı olup Bakû Ermeni katliamıyla ilgili araştırma yapmış az sayıdaki kişilerdendir.
  3. Aynı yerde, s. 15.
  4. Aynı yerde, s. 35. Ermenistan’dan gelenler Azerbaycan’da “Yeraz” veya “Yerevanlı Azeri” olarak anılmaktadır.
  5. Газета Новая жизнь, номер 5 (14), 1990, Москва, Арсен Мелик-Шахназаров, «Нагорный Карабах: факты против лжи», Волшебный фонарь, Москва, 2009, с. 476.
  6. Зардушт Ализаде, «Конец Второй республики» [“İkinci cumhuriyetin sonu”], www.azeribook.com/politica/zardusht_alizade/konetsvtoroy_respubliki.htm.
  7. Aynı yerde.
  8. İrina Mosesova, Aida Hovnanyan, “Bakû katliamları”, s.14-15. Vezirov Moskova’ya gittikten sonra, onun yerine hükümetin başına Mutalibov geçer.
  9. Газета Московские новости, 11 июнь, 1993 г., Москва, Azg gazetesi, 15 Temmuz, 1993, sayı 133.
  10. Sovyet Ermenistan’ı gazetesi, 23 Ocak 1990, sayı 19. Sovyetler Birliği-İran sınırının Nakhicevan-İran bölümünün tahrip edilmesi 1989 yılının Aralık sonlarında başlayıp birkaç gün sürer. “Sovyetler Birliği-İran sınırının137 km.den fazla tutan Nakhicevan bölümündeki teknik donanım, sinyal ve haberleşme hatları ile sınır işaretleri yakılıp yıkılmıştır. Kontrol noktalarını ateşe verme, sınır muhafızlarını, ailelerini ve kontrol noktalarındaki görevlileri öldürme tehditleri yağmıştır. Devamlı olarak İran tarafına kontrolsüz geçme denemeleri yapılmaktadır” (TASS’ın hazırladığı bir filmden, 2 Ocak, bk. Sovyet Ermenistan’ı, 4 Ocak 1990, sayı 3).
  11. Ekseriyetle Farsça konuşan Talişlerin yaşadığı, Azerbaycan’ın güneydoğusundan bulunan bir şehir.
  12. Газета Истиглал, 29 февраль, 1996 г., Баку, Зардушт Ализаде, «Конец Второй республики» [“İkinci cumhuriyetin sonu”], www.azeribook.com/politica/zardusht_alizade/konetsvtoroy_respubliki.htm.
  13. Avangard gazetesi, sayı 26, 7 Mart 1990, Yerevan.
  14. Арсен Мелик-Шахназаров, «Нагорный Карабах: факты против лжи», с. 486.
  15. Thomas Goltz, “Azerbaijan Diary: A Rogue Reporter’s Adventures in an Oil-Rich, War-Torn, Post-Soviet Republic”, M. E. Sharpe, Armonk. New York, London, England, 1998, p. 69.
  1. Газета Московский комсомолец, 2 марта, 2006 г.
  2. Зардушт Ализаде, «Конец Второй республики» [“İkinci cumhuriyetin sonu”], www.azeribook.com/politica/zardusht_alizade/konetsvtoroy_respubliki.htm.
  3. Aynı yerde.