Ararat’ın eteklerinde Türkçe kucaklaşma

2019

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı

28 Mayıs 1992’de, Türk-Nakhicevan sınırında, Aras’ın [Araxes] sol kıyısında, Türkiye başbakanı Süleyman Demirel, orda toplanmış olan binlerce Azerbaycanlıya seslenip, haykırmaktaydı. “Sevgili Azerbaycan Türkleri, sevgili Nahcivan Türkleri. Yalnız olmadığınızı söylemek için buradayız. Biz bugün Aras üzerinde, Ege Denizi’nden Çin’e kadar açılacak yolun ilk adımı olan umut köprüsünü açıyoruz”.

Amerikalı gazeteci Thomas Goltz görgü şahidi olarak şöyle yazmaktadır. “Uçağın kapısı açıldı ve elinde meşhur şapkasıyla Demirel gözüktü. Merdivenlerden, Haydar’ın kucağına doğru inmekteydi. Bu tarihi an onlarca fotoğraf ve film kamerası tarafından kaydediliyordu. Demirel ve Aliyev nihayet birlikteler. Bazı ısrarlı dedikodulara istinaden Aliyev’in, Azerbaycan’ın yönetim ve güvenlik sistemindeki yükselişi, 1960-70’li yıllarda Türkiye’de yaşayan Kürtler arasında karışıklık ve gerginlik yaratılmasıyla ilgili KGB’nin “Mavi gözler” operasyonunun gerçekleştirilmesi perspektifinde öngörülmüştü. Haydar’ın hareketsiz timsah gözlerine bakınca “Mavi gözler” adının nereden geldiği anlaşılmaktadır. Ve işte burada, Ararat Dağı’nın gölgesi altında, Demirel ve Aliyev bir Pantürkist bayram tertiplemişlerdi”.

Nakhicevan, Karabağ ve Zangezur’la birlikte, XX. yüzyıldan itibaren Birinci Ermenistan Cumhuriyeti ve Musavat Azerbaycan arasında tartışmalı bölge olarak kabul edilmişti. 16 Mart 1921 yılında Moskova’da imzalanan, Rusya ve Kemalist [Milli] Türkiye arasındaki antlaşmanın üçüncü maddesinde şöyle belirtilmektedir. “Antlaşmaya katılan iki taraf, Nahcivan bölgesinin… Azerbaycan’ın himayesi altında bağımsız bir bölge olmasını, bu hamiliğin Azerbaycan tarafından üçüncü bir devlete devredilmemesi şartıyla kabul etmektedir”.

Aynı yılın Ekim ayının 13’ünde, bir tarafta Sovyet Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan, diğer tarafta ise Türkiye arasında, Rusya’nın katılımıyla Kars antlaşması imzalanır.

Antlaşmanın beşinci maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Ermenistan ve Azerbaycan hükümetleri, bu antlaşmanın üçüncü ekinde belirtilmiş olan sınırlarla Nakhicevan bölgesinin, Azerbaycan hamiliği altında bir özerk bölge teşkil etmesini kabul etmektedir”,- denmektedir.

Ermeni nüfusun azalmış olduğu 1924 yılında Nakhicevan, Azerbaycan bünyesinde özerk cumhuriyet statüsüne kavuştu. 1988 yılında Nakhicevan’ın Ermeni nüfusu %2’den de azdı. Başta Yerevan-Bakû, Yerevan-Kapan, Yerevan-Culfa-Tebriz olmak üzere Ermenistan’ın hayati öneme haiz yolları, Sovyet yıllarında Nakhicevan’dan geçmekteydi.

Çağlar süresince Ermenistan on binlerce kilometrekare alan kaybetmiş olmakla birlikte, içlerinde en haksız olanı, XX. yüzyılın ilk on yılında meydana gelen, Ermenistan’ın merkezi bölgesinde bulunan Nakhicevan’ın kaybıydı.

Türkiye, 30 Ekim 1918’de Mondros antlaşmasıyla teslim oldu ve Britanyalıların baskısı altında, ordularını Transkafkasya ve Ermenistan’dan da geri çekmek zorunda bırakıldı. Haziran 1919’da, bazı durumlarda itirazsız olarak, Lori-Pambak, Aleksandrapol [Gyumri] bölgesi, Ecmiadsin bölgesinin geri kalan kısmı, Surmalu [Sürmeli], Şarur, Nakhicevan ve Kars bölgesi Ermenistan sınırları dâhilinde bulunmaktaydı.

Ermeni kuvvetleri, 1918 Aralığında, Şarur’da Müslümanların direnişiyle karşılaşır. Cafar Ğuli Han, Nakhicevan’da Aras Cumhuriyeti’ni ilan etmişti. Ermeni ordusu, İngiliz ordusunun desteğiyle 1919 Mayısında Nakhicevan şehrini ele geçirmeye muvaffak olur. Ermenistan hükümeti, Şarur-Nakhicevan’ı ayrı bir eyalet olarak Goğtan (Ordubad), Nakhicevan ve Şarur alt bölgelerine ayrılmış olarak ve Agulis, Nakhicevan ve Baş-Noraşen yönetim merkezleriyle ülkeye dâhil etmeyi planlar.

Gevorg Varşamyan, eyalet valisi olarak tayin edilir. Amerikalı tarihçi Riçard Hovhannisyan’ın yazdığına göre süreçle ilgili fikir birliği olmamasına rağmen, içinde Varşamyan, başbakan Aleksander Khatisyan, General Dro Kanayan ve silahlı kuvvetler bakanı Hovhannes Hakhverdyan’ın bulunduğu özel bir kurul birleşme ayrıntılarına son şekli verir.

Dro, Nakhicevan istikametinde, tüm cephe üzerinde silip-süpüren bir saldırının tek çare olduğunu, bu sayede Yerevan’ın sürekli olarak ayaklanma ve ayrılıkçılık tehdidinden kurtulabileceğini, Müslüman halkın ise hükümetle barış içinde olmaya yatkın olacağını iddia etmekteydi. Hükümet itiraz ederek, Kars eyalet valisi Stepan Ğorğanyan tarafından öne sürülen dikkatli, barışsever yaklaşımlarla Müslümanların itaat ve sadakatinin sağlanması taraftarıydı.

Ermenistan’ın Nakhicevan üzerindeki egemenliği, Dro’nun imzası ve General Davy’nin şahit olarak parafıyla 3 Mayıs 1919 deklarasyonuyla açıklanır. Yerevan ordusunun birlikleri, müttefikler ve Ermenistan hükümetinin kararıyla, Dro komutasında Nakhicevan’a girip, tüm halk için barış ortamı sağlayacaklardı. Khatisyan, Davy ve Varşamyan 13 Mayısta trenle Nakhicevan’a doğru yol alır. Khatisyan ve Davy güneye, İran sınırına yönelir. Ermenistan için hayati olan bu yol nihayet açılmaktaydı.

Khatisyan, Culfa’dan İran başbakanına telgraf gönderir. Khatisyan, 16 Mayısta Yerevan’a döner ve dört gün sonra Ermeni güçlerinin ilk birliği Nakhicevan’a girer.

Lakin Nakhicevan sadece iki aydan az bir süre Ermenistan’ın idaresinde kalır. “1919 Temmuzunda Ermenistan yönetimi Nakhicevan’da ağır şekilde başarısızlığa uğradı. Nakhicevan’da Ermeni eyaleti tesis edilmiş, küçük çapta Ermeni birlikleri konuşlandırılmış, fakat bölge nüfusu hemen tümüyle Müslümanlardan oluştuğundan, Türkler ve Azerbaycanlıların etkisi altında bulunmaktaydı”,- diye yazmaktaydı Birinci Cumhuriyetin son başbakanı Simon Vratsyan.

Ermenistan’ın bakanlarından Artaşes Babalyan “1919 baharında İngiliz orduları Şarur ve Nakhicevan’ı zapt edip bu iki bölgenin yönetimini bize teslim etti. İki ay ancak elimizde tutabildik, yerel Tatar halk, Türk subayların yönetiminde 23 Temmuzda yönetimimize karşı ayaklandı ve birliklerimiz ağır zayiat vererek Yerevan’a çekilmeye mecbur oldu.

Ayaklanma zamanında İngiliz ordu birlikleri yoktu, bu sebeple de Nakhicevanlılar baş kaldırıp birliklerimize saldırarak yönetimi elimizden aldılar.

Ufak çaptaki İngiliz birliklerinin belli bir süre daha Nakhicevan’da tutulması için hükümetimizin yaptığı tüm başvurular ve yalvarmalar boşunaydı”,- diye eklemektedir.

Haydar Aliyev’in dönüşü

Haydar Aliyev, politbürodan uzaklaştırılıp birkaç yıl Moskova’da yaşadıktan sonra, doğum yerine döner. Eylül 1991’de, Nakhicevan’ın en yüksek makamı olan özerk cumhuriyetin parlamento başkanlığına getirilir. Aliyev, İran ve Türkiye’yle iyi ilişkiler kurmuştu. Üç yıllık Karabağ çatışmaları zarfında Nakhicevan, birkaç sınır çatışmaları haricinde, kanlı savaşın içine çekilmedi. Aliyev’in bu konudaki rolü büyüktü.

Aliyev, Nakhicevan’da yönetime gelmeden ve Sovyetler Birliği daha yıkılmadan, Ermenistan Cumhuriyeti- Nakhicevan  sınırında silahlı çatışmalar olmuştu. İdari olarak Nakhicevan’a ait olan, Ararat bölgesinde “adacığa” dönüşmüş Kârki Köyü (Tigranaşen), Ermeni güçleri tarafından 12-13 Ocak 1990 tarihinde ele geçirilmişti.

Bir hafta kadar sonra, Yeraskh-Sadarak bölgesinde, Ermeniler ve Azerbaycanlılar arasında meydana gelen çatışmalar esnasında Ermenistan’ın bağımsızlık mücadelesinin önde gelenlerinden Movses Gorgisyan hayatını kaybeder.

Ermenistan’ın ilk cumhurbaşkanının milli güvenlik sorunları konusundaki danışmanı Aşot Manuçaryan, 1992-1993 süresinde Aliyev’le telefon bağlantısı içindeydi. Hem Ermenistan’ın, hem Nakhicevan’ın o zaman yeni bir cephenin açılmaması için kendilerine göre sebepleri olduğunu belirtmektedir. “Aliyev, o bölgenin bir nevi kralıydı. Elçibey, onu oradan uzaklaştırmayı çok isterdi, fakat bu imkânsızdı, çünkü Aliyev halkın saygısına mazhardı ve ona dokunmak zordu. Nakhicevan’da savaş olmaması Aliyev’in lehineydi, biz bunu hissettik. Bunun haricinde, Nakhicevan’ın yumuşak karnı vardı, savaş başladığı takdirde tüm bölge savaş alanına dönerdi. Biz de ikinci bir cephe açmaktan kaçınıyorduk.

Nakhicevan’da gitgide derinleşen bir ihtilaf, Türkiye’nin olası bir müdahalesi açısından büyük tehlike arz etmekteydi, özellikle, Türkiye’nin benzer müdahale adımları atmış olduğu göz önüne alındığında. Nakhicevan, farklı yardımlar arasında, Türkiye’den askeri yardım da almaktaydı. Gönüllüler adı altında Türkiye’den Nahcivan’a yedek birlikler nakledilmeye başlandı”.

Ermenistan parlamentosu başkan yardımcısı Ara Sahakyan 1992 yılı süresince Ermenistan- Nakhicevan görüşmelerine katılır. Sahakyan’ın belirttiğine göre sınırın o bölgesinde barış olması Ermenistan’ın lehineydi ve ikinci bir cephenin açılmasından kaçınmak mümkün olabildi. “Bu görüşmelerin fikri Ter-Petrosyan’ındı, görüşmelerin ayrıntılarını ve hazırlanmasını ise Manuçaryan gerçekleştiriyordu. Ermenistan yönetimi, Nakhicevan cenahını göz ardı etmemekteydi. Farklı şartlara bağlı olarak bu cephede savaşa zorlanacakları göz önüne alınmaktaydı. Bu açıdan rahatsız edici bir pot vardı. Türkiye ve Nakhicevan’ın hukuki statüsü. Askeri operasyonları Nakhicevan bölgesine taşımamız durumunda Türkiye’yi çatışmaların içine çekeceğimizin bilincindeydik. Temel siyasi yönelimimiz, Türkiye’yi pasifize edip, çatışmaya karışmasını engellemekti”.

Türkiye’nin eski başbakanı Bülent Ecevit, Hocalı’dan sonra Ermenilerin Nakhicevan’a olası saldırıları konusunda hükümeti uyararak, Nakhicevan üzerine gerçekleştirilecek herhangi bir saldırı durumunda, bunun Türkiye’ye yapılmış bir saldırı olarak kabul edileceği konusunda resmi bir deklarasyon yapılmasını talep etti. 18 Mayısta, Laçin’in ele geçirilmesiyle ilgili Türk Genelkurmay başkanlığı ve ardından hükümet toplantısı yapıldı. ABD’de tedavi gören cumhurbaşkanı Turgut Özal,  Türkiye’nin de sabrının bir sınırı olduğunu açıkladı. Ardından BDT silahlı kuvvetleri komutanı, Mareşal Yevgeni Şapoşnikov’un uyarısı geldi. Karabağ ihtilafına bir devletin daha karışması durumunda  “Kendimizi üçüncü dünya savaşının eşiğinde bulabiliriz”.

Ermenistan cumhurbaşkanı da 20 Mayıs 1992’de özel bir açıklama yapar. “Son zamanlarda Nakhicevan bölgesinden, sınırdaki durumu istikrarsızlaştırmaya yönelik sürekli olarak denemeler yapılmakta ve Ermenistan’ın, Nakhicevan’a karşı askeri operasyonlar başlattığı konusunda hayali rivayetler öne sürülmektedir. Tüm bunların üçüncü bir gücün telkiniyle ve doğrudan müdahale için siyasi bahane yaratmak niyetiyle yapıldığı çok açıktır. Ermenistan, Ermenistan ve Nakhicevan sınırını tam anlamıyla bir güvenlik ve istikrar şeridine dönüştürmek amacıyla hemen bugün Nakhicevan’la çok taraflı bir işbirliği antlaşması imzalamaya hazır olduğunu açıklamaktadır”.

Şuşi ve Laçin çatışmaları süresince Ankara’nın dikkati Nakhicevan’a yönelikti. 1992 Mayısında Aliyev, yardım ricasıyla Türkiye’ye başvurmuştu. Demirel, 25 Mayısta resmi bir ziyaret için Moskova’ya gider, Rus-Türk üst düzey görüşmeleri sırasında Dağlık Karabağ’da hâsıl olan durum ana konulardan biriydi. Mayıs sonlarında, sınırın Yeraskh-Sadarak kısmında çatışmalar yoğunlaşır. Ermenistan’ın, Nakhicevan’a yönelik saldırgan niyetleri olduğuna dair Aliyev’in iddialarını Ermenistan dışişleri bakanlığı cevaplar. “Azerbaycan tarafı sınırın bu kısmında silahlı ihtilaf yaratarak üçüncü bir ülkenin müdahale olasılığını mümkün kılmaya çalışmaktadır”.

Ermenistan’daki diplomatik çevrelerin temsilcileri 19 Haziran 1992’de dışişlerine davet edilip kendilerine Zangelan ve Ordubad’dan gelecek olan silahlı saldırı ihtimali konusunda bilgi verilir. Aynı günün akşamı Ter-Petrosyan televizyondan yaptığı açıklamasında. “Azerbaycan’daki aşırı radikal siyasi çevreler tarafından Ermenistan’ın güney sınırlarının işgal edilmesi ve Ermenistan ile İran arasındaki ortak sınırın ortadan kaldırılmasıyla ilgili daha önceden hazırlanmış bir plan gerçekleştirmeye başlanmıştır. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’daki aşırı askeri aktivitesi, Meğri sınırlarında yoğunlaşan güçler ve askeri operasyonlar, benzer planların devlet politikası seviyesine yükseltilmiş olduğunu göstermektedir. Ordubad ve Zangelan bölgelerinde yoğunlaşan Azerbaycan silahlı kuvvetleri en az on mekanize bölüğü, çok sayıda batarya ve zırhlı araçlarla desteklenmiş bir şekilde Ermenistan’a saldırmaya hazır beklemektedir”.

Ter-Petrosyan’ın emriyle Meğri ve Kapan bölgelerinde olağanüstü durum ilan edilir. Birkaç ay sonra gerginlik sona erer ve Ağustostan itibaren, bir Ermenistan, bir Nakhicevan tarafında yürütülen ve altı aydan fazla süren Ermenistan- Nakhicevan  görüşmeleri başlar. Manuçaryan’ın belirttiğine göre “Nakhicevan’la özel ilişkiler tesis etmiştik. Temel sorunu burada göz ardı etmek istemiyorum, karşı tarafı Aliyev temsil etmekteydi ve bu durum bize bütün bir zorluklar demeti sunmaktaydı. Aliyev’le benim aramda süren iki yıllık ilişki sürecinde ikimizden hiçbiri diğerini ne aldattı, ne de zora koştu. Aliyev’le benim aramda her gün telefon bağlantısı vardı, özel görüşmeler de oluyordu, fakat büyük bir kısmı basından gizlenmekteydi”.

1992 yılında, Ermenistan ve Dağlık Karabağ’ın ablukaya alınmasına cevap olarak Yerevan da Meğri demiryolunu kapatarak Nakhicevan’ı abluka altına alır. Azerbaycan ve Nakhicevan arasındaki yük taşımacılığı Meğri demiryolu hattı üzerinden gerçekleşmekteydi. Sahakyan’ın belirttiğine göre “İran’la problemler ortaya çıktı, çünkü Azerbaycan bölgesinde yaklaşık 3000 vagon yük toplanmıştı ve bunu, demiryolunun açılması için bahane olarak kullanıyorlardı. Meğri’yi savunmanın en basit şekli demiryolunun çalışmamasıydı. Demiryolu açıldığında askeri niyetlerle kullanılabilirdi. İranlılar, demiryolunun açılması konusunda sert tavır takınmaktaydı. Biz karşı koymaya muvaffak olduk, gerekli yerlere mayınlar dahi döşendi, özelikle Ordubad bölgesine ve Azerbaycanlılar bu yolun kapalı olduğuna idrak ettiler, İranlılar ise, Nakhicevan’la irtibat sağlamak için Aras’ın sağ kıyısından paralel bir yol inşa etmeye giriştiler”.

Ablukalardan en fazla zarar gören taraf Ermenistan olduğundan dolayı, Yerevan, tüm ablukaları ortadan kaldırmak için Bakû ve Nakhicevan’a başvurur. 1992 yazı ve sonbaharında, Karabağ savaşının en yoğun döneminde dahi, demiryolları ablukasının kaldırılması konusu görüşülmekteydi. “Bizim demiryolu hattımızın İcevan- Ğazakh, Ayrum-Gümrü, Meğri-Nüvadi (Nrnadzor) bölümlerini Azerbaycan ve tüm transit yükler için açmaya hazır olduğumuzu, karşılığında ise aynısını Azerbaycan’dan talep ettiğimizi, onların da bizim için demiryolu hatlarını açmalarını ilan ettik. Nakhicevan, enerji krizi sonuçlarını yeni-yeni hissetmeye başlamıştı, onlar bu konuda hazırlıksız olduklarından dolayı, gaz teslimi konusunda tavizkârdı.  Zaman-zaman gaz vermekteydiler. Ermenistan’a hiç değilse günde 5 milyon metreküp gaz verilmesini Nakhicevan garanti etmekteydi, biz ise bunun bir kısmını Nakhicevan’a ayırmaktaydık”,- diyor Sahakyan.

Öz Ermenistan bölgesi olması ve Dağlık Karabağ’la birlikte bu sorunu da halletme saatinin gelmiş olduğu düşüncesiyle Nakhicevan’da yeni bir cephe açma konusunda resmi Yerevan veya Ermenistan’ın siyasi çevrelerinde cezp edici anlar oldu mu? Ara Sahakyan’ın belirttiğine göre, 90’lı yılların başında kesin şekillenmiş benzer bir siyasi talep yoktu, fakat özel, şahsi sohbetler esnasında şikâyetler vardı. “Uygun anın oluşmuş olmasına rağmen, Ter-Petrosyan’ın Nakhicevan’ı işgal etmemesi, günümüzde siyasi gaf olarak takdim edilmektedir. Benzer tenkitler beni sevindiriyor, çünkü bu durumda hiç değilse, Azerbaycan’a karşı askeri operasyonların yönelimi ve temposuna Ter-Petrosyan’ın kara verdiği sonucunu çıkarabiliyoruz”.

Aşot Manuçaryan’ın belirttiğine göre Sovyet ordusu ve sınır muhafızlarının Nakhicevan’ı terk etmesinden sonra herhangi birinin aklından benzer düşüncelerin geçmesi maceraperestlik olarak adlandırılabilir. “Türkiye, var olan antlaşmalar ve yayınlanmayan planlarına istinaden Ermenistan için yıkıcı sonuçlar doğuracak ciddi bir tehlike yaratabilirdi. Tarihsel herhangi bir değişim bazı sorunları çözme veya çözmeme konusunda imkân yaratabilir veya yaratmayabilir. Tarihi topraklarımız konusunda herhangi bir şüphe olmamasına rağmen her sorununun kendine has anı, saati ve şekli vardır”.

Her savaş bir trajedidir, fakat her savaşın parlak tarafları, insan hikâyeleri, tepkileri ve mizahla dolu komik olayları vardır.

Aşot Manuçaryan bunlardan birini hatırlamaktadır. “Gecenin geç saatinde karşılıklı atışma başlayabilirdi ve Aliyev beni arayıp bulamayabilirdi. Bu durumda evimize telefon yağmaktaydı. Bir keresinde annem ahizeyi kaldırır, o zamanlar demiryolu hatları üzerinden bağlantı gerçekleşmekteydi ve uzaktan gelen bir ses duyulur.

  • Aşot’la görüşebilir miyim?- diye sorar ses Rusça olarak.
  • Aşot evde değil.
  • Kim konuşuyor?

Annem, Rusya’daki arkadaşlarımdan birinin aradığını düşünerek

  • Lena,- der.
  • Merhaba Lena teyze, Aliyev konuşuyor. Burada sınırda karşılıklı ateşe başlamışlar, acilen ateşkes yapmamız lazım. Aşot’a söyleyin Ermenistan tarafından ateşi kessinler.
  • Eve gelir gelmez söylerim,- diye cevaplar annem.
  • O halde, bizim taraftan ateşi kesmeleri için emir vereceğim,- der, Nahcivan önderi.

Aliyev, ilerlemiş saate rağmen Ter-Petrosyan’ı arayarak Manuçaryan’a erişemediğini, fakat Lena teyzeyle ateşkes yapma konusunda anlaştıklarını söyler. Ter-Petrosyan,- Lena teyzeyle anlaştınızsa sorun yok, ben hemen ateşin kesilmesi için emir veririm,- der. Ertesi gün tüm cumhurbaşkanlığı görevlileri gülmekten kırılıyordu”.