Rus gazeteci Andrey Karaulov, Ocak 1994’te “Hakikat anı” programının konuk katılımcısı Dağlık Karabağ devlet savunma komitesi başkanına Hocalı olaylarıyla ilgili soru sorar. Robert Koçaryan şöyle cevaplandırır. “Ben olsam bu trajedinin yanına, çaplarıyla Hocalınınkini aşan bir başka trajediler dizisi eklerdim. Bu ise Sumgait’tir, Bakû katliamıdır, 28 Ermeni köyünün boşaltılmasıdır, Marağa Ermeni köyünün trajedisidir. Hocalı, askeri operasyonların ortasında kalmıştı, kaldı ki bana göre çarpışan tarafların yerleşim yerlerini askeri amaçlarla kullanma konusunda dikkatli davranmaları gerekir ve Hocalı’da gerçekleşen tam da buydu. Asıl yerleşim yerinde dört obüs ve “Grad” bataryası yerleştirilmişti ve bunlarla Stepanakert devamlı top atışı altında tutulmaktaydı. Herhangi bir güç obüs ve “Grad” için bir mevziye dönüştüğünde, doğal olarak bu üsler üzerlerine ateş çekmektedir. Bu yüzden de, gerçekte Hocalı’da da, bu yerleşim yeri için ağır çatışmaların sürdüğü bir durum oluştu ve bu çatışmalar esnasında gerçekten de sivil halk zarar görmüştür”. Karaulov’un Koçaryan’la yaptığı söyleşi, Rusya Merkez Televizyonu, 10 Ocak 1994.
Britanyalı gazeteci Tomas de Waal Serj Sargısyan’dan Hocalı konusunu konuşmasını istediğinde şu cevabı almıştı. “Biz bu konuda yüksek sesle konuşmuyoruz”. Sargıysan, ölü sayısıyla ilgili çok şeylerin abartıldığını, kaçan Azerbaycanlıların ise silahlı mukavemet göstermiş olduklarını iddia etmişti, “Lakin asıl sorunun bambaşka mahiyette olduğunu sanıyorum. Hocalı’ya kadar Azerbaycanlılar bizimle dalga geçtiklerini düşünüyor, Ermenilerin hiçbir zaman sivil halka el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu (stereotipi) kırabildik. Olan budur. Ayrıca, bu gençler arasında Bakû ve Sugait’ten kaçmış olanların da bulunduğunu hesaba katmak lazım”. Thomas de Waal, Black Garden, p. 172.
Savaş yıllarının en genç komutanlarından Samvel Babayan bambaşka bir şey anlatmaktadır. “Hocalı harekâtı esnasında hem Ağdam’ı kollayacak, hem de halkın uzaklaşması için nehir yatağı boyunca güvenlik koridoru sağlayacaktım ve ben bunu yerine getirdim. Koridor verilmişti, fakat anlaşılmaz bir olay oldu. Ağdam tarafından üzerimize saldırdılar. Halk, mevzilerimiz arasından geçip Ağdam’a girecekti. Ağdam’daki Azerbaycanlı kuvvetler arasında, Ermenilerin geçtiği intibaı uyandı. Şiddet olayları Azerbaycan kuvvetleri tarafından gerçekleştirildi, bilinçli veya bilinçsiz mi bilemem. Biz Hocalı’da imha gerçekleştirmedik. Genel olarak da, savaş yıllarında sivil halkın uzaklaşması için izin verdik. Kelbecer’de yolları kesip 60 bin kişiyi katledebilirdik, fakat özel olarak askeri operasyonları birkaç gün geciktirip yol verdik”. Babayan’la yapılan görüşmeden, 4 Nisan 2006, Yerevan.
Hocalı sakinlerinden Salman Abasov daha sonra şöyle şikâyet etmekteydi. “O trajik olaylardan birkaç gün önce Ermeniler birkaç kez radyo vasıtasıyla şehri alacaklarına dair uyarıp, uzaklaşmamızı talep ediyorlardı. Uzun bir süre Hocalı’ya doğru helikopterler uçuyordu ve herhangi birinin bizim kaderimiz hakkında düşündüğü veya bizimle ilgilenip ilgilenmediği belli değildi. Fiiliyatta ise hiçbir yardım gelmedi. Dahası, kadın, çocuk ve yaşlıları buradan çıkarma imkânı varken bunu yapmamamız konusunda bizi ikna ediyorlardı”. Thomas de Waal, p. 172.
Azerbaycanlı gazeteci Eynullah Fatulayev 2005 baharında Hocalı’yı ziyaret eder. Bakû’ye döndüğünde bir makale dizisi yazar. “Birkaç yıl önce, Navtalan’da yaşayan Hocalılılarla görüştüm. Saldırının başlamasından birkaç gün önce Ermenilerin hoparlörlerle planlanan operasyon hakkında uyarmış olduklarını ve sivil halkın bu yerleşim yerinden uzaklaşmasını, güvenlik koridoru sayesinde Karkar Nehri boyunca ablukadan çıkmalarını önerdiklerini belirttiler. Hocalılıların belirttiğine göre bu koridoru kullanırlar ve gerçekte, koridorun diğer tarafında bulunan Ermeni askerler kendilerine ateş etmez. Bilinmeyen bir nedenle Halk Cephesi’nin askerleri Hocalılıların bir kısmını, Ermenilerin kontrolü altında bulunan Nakhicevanik’e doğru sürer. Koridor gerçekten de vardı, yoksa tamamen abluka altına alınmış ve dış dünyadan kopuk Hocalılılar çemberi yarıp ablukadan çıkamazlardı. Nedendir bilinmez, Hocalılıların bir kısmı Nakhicevanik’e doğru yönelir. Görünüşe göre Halk Cephesi birlikleri, Hocalılıların kurtuluşundan maada, kan gölü yaratma ve bu sayede Mutalibov’un devrilmesi için çalışıyorlardı”. Газета Реалный Азербайджан, # 3, 29 апреля 2005 г., Баку.
Başkan Mutalibov, Hocalı’nın düşmesinden bir ay sonra Çek gazeteci Dana Mazalova’ya bir röportaj vermekteydi.
“Soru. – Sonucunda istifa ettiğiniz Hocalı olayları hakkında ne düşünüyorsunuz? Hocalılıların cesetleri Ağdam yakınlarında bulundu. Uzağa kaçamamaları için birileri tarafından bu insanların ayaklarına ateş edilmiş, daha sonra baltayla öldürülmüşlerdi. Meslektaşlarım 29 Şubatta onların fotoğraflarını çekti. 2 Martta yapılan yeni fotoğraflarda bu insanların kafa derilerinin yüzülmüş olduğu görülüyor. Burada garip bir oyun var.
Mutalibov – Kurtulmuş olan Hocalılıların söylediği gibi, tüm bunlar benim istifam için fırsat yaratmak amacıyla düzenlenmiştir. Bir takım güçler başkanı gözden düşürmek amacıyla çalışmaktaydı. Benzer durumlarda net ve bilinçli yaklaşım sergileyen Ermenilerin, Azerbaycanlıların eline kendilerini faşist yaklaşımlar konusunda suçlayabilecekleri kanıtlar verecek adımlar atacaklarını zannetmiyorum. Bunun, Azerbaycan muhalefetinin suçu olduğunu açıkladığımda beni iftirayla suçlayabilirler. Lakin sonuç olarak şöyle bir resim karşımıza çıkmaktadır, Ermeniler her halükârda insanların uzaklaşabileceği bir koridor bırakmışlardı. Bu durumda neden ateş etsinler? Hocalı ağır silahlarla kuşatıldığında, halkı hemen buradan çıkartmak lazımdı. Benzer bir emri ben daha önce Şuşi için vermiştim, erkekleri şehirde bırakıp kadın ve çocukları uzaklaştırmak. Bu da savaşın kurallarından biridir, insanları kurtarmak gerekir. Benim yaklaşımım objektif ve kesindi, ben benzer bir emir verdim, fakat bunun Hocalı’da neden uygulanmadığı konusunda bir fikrim yok”. “Я гуманист. В душе”, интервью Аяза Муталибова, Независимая газета, Москва, 2 апреля 1992 г.
Mutalibov, bazı düzeltmelerle yapmakla birlikte daha sonraları da, Ermenilerin sivil halk için bir koridor bırakmış olduğunu iddia etmekteydi. “25 Şubat akşamı rahmetli içişleri bakanı Tofik Kerimov olaylar hakkında bana rapor verdi, fakat ayrıntılara girmedi. Birkaç yüz kişinin Hocalı’da kurşunlandığını söyledi. İlk yaptığım, ahizeyi kaldırıp Karabağ’ın yöneticisi olan Mıkırtiçyan (Artur) adında birini aradım. Onu tanımıyordum, hiç görmemiştim, fakat soyadını biliyordum. Kızgın bir şekilde Hocalı’da bin kadar sivili nasıl öldürebildiklerini sordum. Bana kelimesi kelimesine şöyle cevap verdi. ‘Ne saçmalıklar bunlar? Biz Hocalı’da kimseyi kurşunlamadık. Hocalı’yı ele geçirdiğimizde, orda zaten hiç kimse kalmamıştı, çünkü koridor bırakmıştık ve halk oradan uzaklaştı. Hocalılıların bir kısmı ise bizde kaldı. Onların hepsi teknik sanat okulunda kalıyorlar. Kendimiz dahi gıda sıkıntısı çekmemize rağmen onlara yemek veriyoruz”.
“Ona inanmadım. Polis müdürü Armen İsagulov’u telefona rica ettim. O da, halka koridor verdiklerini söyledi. Bu yüzden de röportaj esnasında, sivil halka koridor verilmiş olduğunun bana rapor edildiğini söyledim, fakat bu koridorun gerçekten olup olmadığı konusunda iddiada bulunmadım. Ben sadece yukarıda belirtmiş olduğum telefon görüşmesini aktardım… Bu arada, koridor verildiği konusunda Elman Mamedov’un şahsen bilgi sahibi olduğu, ‘Memorial’ insan hakları merkezinin raporunda kesin olarak belirtilmektedir”, – diyor Mutalibov. “Нашли одного стрелочника в лице президента”, интервью Аяза Муталибова, Газета Зеркало, Баку, 26 февраля 2002 г.
27 Şubatta Bakû’de yayımlanan gazeteler iki ölüden söz ederken, sadece ‘Seher’ yüzlerce ölüden bahsetmektedir. Gazeteci Şamil Alekberli “22 Şubatta Ağdam’daydım, durum son derece ağırdı. Hocalı’ya ulaşmak için birkaç başarısız denemede bulundum. Daha sonra, öz savunma birlikleri komutanlarından Şirin Mirzoyev ve Allahverdi Bağirov’a başvurmaya karar verdim. Sivil halkı Hocalı’dan uzaklaştırmaya hazırlandıklarını ve bununla ilgili bir koridor açılmış olduğunu söylediler. Birkaç gün beklememi salık verdiler. Lakin Hocalı’nın tahliyesi konusunda beklenen işlem, nedendir bilinmez, yerine getirilmedi ve bugüne kadar da bunu neyin engellediğini anlamış değilim. Ağdam politbüro binasına gittim ve orada Azerbaycan Yüksek Sovyet’inin başkan yardımcısı Tamerlan Ğarayev ile Hocalı yönetimi başkanı Elman Mamedov arasında geçen telefon konuşmasına şahit oldum. Ğarayey, çok net bir ses tonuyla ‘endişe edilecek bir durum yok’ bugün-yarın ‘Hocalı’da birlikte çay içeceğiz’ demekteydi”, – diye anlatmaktadır. “Журналисты на войне в Карабахе”, “Права человека”, Москва, 2002г., с. 13.
Hocalı belediye başkanı Elman Mamedov, trajediden birkaç gün sonra “Koridorun, sivil halkın uzaklaşması için olduğunu biliyorduk” diye itiraf etmekteydi. Доклад правозащитного центра Мемориал о массовых нарушениях прав человека, связанных с занятием населенного пункта Ходжалы в ночь с 25 на 26 февраля 1992 г.
Hayret edilecek bir şekilde ve Mutalibov’un da röportajlarında belirttiği gibi, içişleri bakanı Kerimov 25 Şubatta kendisine bu trajediyle ilgili rapor verir. Hocalıyla ilgili haber 25 Şubat akşamı, yani Karabağ kuvvetleri daha saldırıya başlamadan Bakû’ye ulaşmıştı. Bu dezenformasyon kaynağını ne Azerbaycan içişleri bakanı Kerimov, ne de güvenlik bakanı Hüseyinov tespit etmeye muvaffak olamadı. Ve 26 Şubat sabahı Mutalibov Stepanakert’i arayarak Mıkırtiçyan ile İsagulov’dan, Hocalı’da gerçekte ne vuku bulduğunu tespit etmeye çalışıyordu.
Hocalı’nın kaybının Mutalibov’un yenilgisi olduğu anlamına geldiğini hisseden Azerbaycan içişleri bakanlığı, 26 Şubat akşamı “Ermeni militanların Hocalı yönündeki saldırısının geri püskürtülmüş olduğu ve şehrin tekrar Azerbaycan kuvvetlerinin kontrolünde olduğu” konusunda bir bildiri yayınlar. Lakin bu bildiri Halk Cephesi’nin enformasyon merkezi tarafından hemen tekzip edilip “öldürülmüş Hocalılıların cesetleriyle yüklü iki kamyonun Ağdam’a varmış olduğu” bildirilir.
Hocalı askeri operasyonu
Şubat ortalarında, İran ziyareti öncesinde Mutalibov, Şuşi’de bulunan Ğaziyev’e, kendisinin olmadığı süre içinde ateşkese uyulması ve Stepanakert’e ateş edilmemesi talimatını verir. Lakin onun İran’a gitmesinden birkaç saat sonra Ğaziyev’in emriyle Stepanakert’in, özellikle de 366. motorize topçu alayının ağır bombardımanı başlar. Alay komutanı Yarbay Yuri Zarvigarov’un Moskova’ya yolladığı çok sayıda rapordan, alayın düştüğü zor ve içinden çıkılması imkânsız durum gözler önüne serilmektedir. “Tüm şehirde olduğu gibi alayda da içme suyu yok. Subayların aileleriyle kaldığı konutlar her gün roket ve top ateşi altında bulunmaktadır. Alayın bulunduğu bölgenin bombardıman altına alınması sonucunda er Kovalyov ve ast çavuş Burkovetski hayatını kaybetti, teğmen Zabilin şarapnel yüzünden uzvunu kaybetti”.
Ğaziyev’den bir alıntı. “16 Şubatta, Hocalı üzerine bir saldırı planlandığı haberini aldık. Şuşi’deki birliklerimiz, “Grad” sayesinde bunu başarıyla önledi. 25 Şubatta tekrar Hocalı’ya saldırı denemesi konusunda bilgi aldık. Ermenilerin saldırısını durdurup Hocalılılara yardım etmek için yeterli cephanemiz yoktu. Şuşi üzerine koyu bir sis inmiş olduğundan bu defa “Grad”ı kullanmadık… Telefonla Mutalibov’u aradım. Başkan, içişleri bakanı Kerimov’dan, Hocalı’da durumun normal olduğuna dair garanti aldığını söyledi. Ben anlıyorum, Hocalı’da Mutalibov için bir tuzak hazırlanmıştı”. Газета Реалный Азербайджан, # 6, 20 мая 2005 г., Баку.
Ermeniler için olduğu kadar Azerbaycanlılar için de Hocalı’nın stratejik önemi büyüktü. Dağlık Karabağ’ın havaalanı Hocalı’da bulunuyordu ve kuşatma altında olan Ermenileri dış dünyayla bağlayan tek yoldu. 80’lerin sonunda Azerbaycan yönetimi, Özbekistan’dan kovulan Mesket Türklerini Hocalı’ya yerleştirmeye başladı. Polyaniçko’nun döneminden itibaren Hocalı Azerbaycan güçlerinin kontrolündeydi, Ermenilerin kaçırılması olayları ile soygun havaalanı kontrolörlerinin gündelik çalışmalarının önemli bir kısmını oluşturmaktaydı.
Stepanakert ve diğer Ermeni yerleşimleri Hocalı istikametinden de düzenli olarak bombardıman altına alınmaktaydı. Yerleşim yerini ele geçirme operasyonu Arkadi Ter-Tadevosyan tarafından planlanıp yönetilmişti. Karabağ güçleri 4 koldan Hocalı’ya gireceklerdi. Ermeni birliklerinin komutanlarına, sivil halkın uzaklaşabilmesi amacıyla Karkar Nehri boyunca koridor bırakılması konusunda bilgi verilmişti. “Hocalı operasyonuna 487 Ermeni asker katıldı. Ermeni birlikleri ilk defa olarak iki panzer ve bir anti tank bataryası kullandı. Hocalı operasyonu esnasında 8 kişi kaybettik, karşı taraf ise 23”, – diye yazmaktadır Ter-Tadevosyan. Аркадий Тер–Тадевосян, “Анализ боевых действий в Арцахе (июль 1991- июль 1992)”, “Strateji ve güvenlik sorunları”, s. 568-569.
Operasyon 25 Şubat günü, gece yarısından önce başlar, yani sivil halkın katledildiğine dair Mutalibov’a rapor verilmesinden birkaç saat sonra. Hocalı’da yaklaşık 3000 kişi kalmıştı, şehrin savunma komutanı, havaalanı OMON’u şefi Arif Haciyev’in komutası altında 160 asker vardı. Hocalı’nın Azerbaycan yerleşimleri ve özellikle de Halk Cephesi’nin silahlı gruplarının kontrolü altında bulunan komşu Ağdam’la olan bağlantısı helikopterler vasıtasıyla sağlanmaktaydı. Şehrin, Karabağ güçleri tarafından ele geçirilmesi öncesindeki son uçuş 13 Şubatta gerçekleşir. 25 Şubatta Ağdam’da 12 adet S-72 tankı, aynı sayıda panzer, 4 adet BM-21 tipi “Grad” obüsü, 40 top ve 2500 askerin bulunmuş olduğu Ğaziyev tarafından tasdik edilmişti. Bu güçler Hocalı’ya gönderilebilirdi, fakat yardım gelmedi.
Cengiz Mustanayev’in çekimleri
Karabağ savaşı yıllarının en büyük insanlık dramı şüphesiz ki Hocalı’dır. Başka herhangi bir operasyon esnasında, içinde çocuk ve kadınların da bulunduğu bu sayıda sivil hayatını kaybetmemişti. Hayatını kaybedenlerin sayısı günümüze kadar tartışılır olarak kalmıştır. Sivillerin nerede öldürülmüş olduğu konusu ise aynı derecede önemlidir. Farklı zamanlarda farklı sayılar telaffuz edilmiştir. Azerbaycan parlamentosu araştırma komisyonu 485 sayısını belirtmekteydi. Bu sayının içinde Hocalı’da hayatını kaybeden tüm insanlar, bu arada şehirden kaçarken soğuktan ölenler de dâhildi. Parlamento araştırmasını gerçekleştirenlerden Namik Aliyev, 1992 yılında Helsinki Watch teşkilatına verdiği bilgilerde Ağdam’da 213 Hocalılının gömülmüş olduğunu belirtmişti. Bir diğer görevli, Aydın Rasulov, adli tıbba üç yüz ceset yolladıklarını belirtir. “Karabağ” gazetesine göre, Hocalı kaçaklarına yardım heyeti tarafından hayatını kaybeden 476 kişinin ailelerine insani yardım dağıtılmıştır. Ağdam imamı, 27 Şubat 1992’de Amerikalı gazeteci Tomas Goltz hayatını kaybeden 477 kişinin listesini göstermiştir. Aynı tarihte, Azerbaycan “Ordu” gazetesi 636 kurbanın isim listesini yayınlamıştır. Thomas de Waal, p. 313.
Azerbaycanlı kameraman Cengiz Mustanayev, Ağdam yakınlarında ilk çekimlerini 29 Şubatta, ikincisini ise 2 Martta gerçekleştirmiş ve bu film birkaç gün sonra Azerbaycan meclisinin olağandışı oturumunda gösterilmiştir. Çekimleri gerçekleştirdiği bölge, net bir şekilde görüldüğü gibi, Halk Cephesi silahlı birliklerinin denetimi altındaydı. Şayet Mustanayev’in çekim yaptığı bölge Karabağ güçlerinin denetimi altında bulunsaydı, bu çekimleri yapamazdı. Mustanayev, 15 Haziranda Dağlık Karabağ bölgesinin Nakhicevanik köyünde yeni çekimler yaparken öldürülür.
Mustanayev’in öldürülmesiyle ilgili farklı rivayetler öne sürülmüştür.
Resmi Azerbaycan propagandası, onun çekim yaptığı sırada Ermeni kurşunuyla öldürülmüş olduğunu iddia etmektedir. Karabağ tarafı ise, Mustanayev’in Halk Cephesi tarafından, ilerde Hocalı’yla ilgili gerçekleri anlatmaması niyetiyle öldürülmüş olduğuna işaret etmektedir. Bazı iddialara göre Mutalibov, kameramanı, Hocalı hakkında konuşmaması ve tehlikeden sakınması konusunda uyarmıştı.
Kardeşiyle sık-sık çekimler için cephe çizgisine giden Vahid Mustanayev’in anlattığına göre Azerbaycan birlikleri Nakhicevanik’i tekrar ele geçirdiklerinde askerler, bir görünüp birkaç dakika çekim yaptıktan sonra hemen uzaklaştığından dolayı Cengiz’le alay edip “Hakiki erkeksen cepheye gidelim orada çekim yap” demişlerdir. Cengiz, böylece 29 Şubat ve 2 Marttaki çekimler esnasında olduğu gibi 15 Haziranda da Halk Cephesi birliklerinin elinde bulunan Nahkicevanik’e geri döner. “Kamera önünde kendilerini göstermek için askerlerimiz havaya ateş etmeye başlar. Akabinde Ermeniler top atışıyla cevap verir. Cengiz’in son çekimlerini birçok kez seyrettim ve ne yapmak istediğini anladım. Merminin nasıl patladığını göstermek istiyordu. Birkaç kere mevziden dışarı fırlayıp iyi bir pozisyon yakalamaya çalışıyordu. Filmde sesi duyuluyordu “Geciktim, kaçırdım”. Son defasında mermi yakınında patladı ve onu yere devirdi. Cengiz’i Ağdam’a getirdiklerinde yaşıyordu, fakat ameliyat masasına koyduklarında kalbi durur”, – diyor Vahid. http://farid-joker.tripod.com/hero.htm.
Muhalefetin baskısı altında, Hocalı faciasıyla ilgili Mustanayev’in çekimleri 3 Mart 1992’de Yüksek Sovyet’te gösterilir. Bir erkek, hıçkırıklar içinde kırmızı paltolu bir çocuk cesedine sarılmıştı, parlak renkli eşarplı ve paltolu kadınlar çamur ve eriyen kar içinde yatmaktaydı. Tomas Goltz “Filmin ilk kareleri ekranda gözüktü ve takip eden on dakika ülkenin tarihini değiştirdi”, – demektedir.
Yüksek Sovyet binası önünde toplanan on binlerce gösterici 5 Martta Mutalibov’un istifasını talep etmekteydi. Olağanüstü oturumun ilk günü Elmira Kafarova istifa eder, Bakû üniversitesi tıp fakültesi dekanı Yakup Mamedov parlamento başkanı seçilir. Göstericiler parlamento binasını kuşatma altında tutmaya devam ederek milletvekillerinin dışarı çıkmasına izin vermezler. Olaylar Mutalibov tarafından “ihtilal” olarak adlandırılır. 6 Martta Mutalibov istifa eder, Mamedov, Yüksek Sovyet başkanı seçilir ve başkanlık seçimlerine kadar ülkenin geçici yönetiminin başkanı sorumluluğunu üstlenir.
O günlerin olaylarını Mutalibov şöyle yorumlamaktadır. “Baskı altında istifa ettim. Uzaklaşmaya niyetim yoktu, fakat her şeyin ayrıntılı olarak hazırlanmış olduğunu, sağın ve solun başkana karşı birlik kurmuş olduğunu anlayarak çatışmaya gitmek istemedim”.
Yönetimden uzaklaşan başkan, istifasından sonra Azerbaycan’ın iç siyasi mücadelesinde Karabağ sorununun kullanılacağını ve savaşın gelişmesinin artık geri dönülmez olacağını zannediyordu. “Halk Cephesi bizi Karabağ sorununu çözemediğimizden dolayı suçlamaktaydı. Şimdi, kendilerinin bunu yapabileceklerine dair halka garanti vermeleri gerekir. İki yol var, ya daha kararlı iş yapacaklar, çünkü beni kararsızlıkla suçluyorlardı, ya da karşılıklı taviz… Farz edelim ki tüm güçlerimizi birleştirmeye muvaffak oldular. Bu durumda tüm bunlar, kimin kazanacağı belli olmayan büyük bir savaşa dönüşebilir, gerçi Azerbaycan’da artık kimse savaşmak istemiyor”. “Я гуманист. В душе”, интервью Аяза Муталибова, Независимая газета, Москва, 2 апреля 1992 г.
Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, On beşinci bölüm
Tatul Hakobyan, yirmi yıllık gazetecilik geçmişine sahiptir. 1991 yılından itibaren yazarlıkla uğraşmaktadır. Hakobyan, Kafkasya ihtilafları ve Ermenistan’ın dış siyaseti konularında uzmanlaşmıştır. Dağlık Karabağ ve Ermenistan-Türkiye ilişkileri konularında uzman seviyesinde ayrıntılı bilgiye sahiptir. Bu kitap Türkçe yayınlanmadan önce Ermenice olarak üç defa (2008, 2010 ve 2011), Rusça (2010), İngilizce (2012) ve Arapça (2012) yayınlandı. Kitabın Türk okur tarafından daha akıcı bir şekilde okunabilmesi için, Ermenistan’ın iç siyasi sorunlarıyla ilgili bazı bölümler ve savaşla ilgili olmayan ayrıntılar tercüme esnasında kısaltılmıştır.
Paperback: 288 pages,
Language: Turkish,
2013, Yerevan, Lusakn,
ISBN 978-9939-0-0618-5.