Randevu yeri, Opera – Karabağ güncesi

2125

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, İkinci bölüm

1988 yılının Şubat sonlarında, Ermenilerin randevu yeri Opera Meydanıydı (daha sonra Hürriyet Meydanı). İnsanlar Yerevan’dan, taşra şehirlerinden ve köylerden mıknatıslanmış gibi buraya doğru çekiliyorlardı. Şubatın son haftası, sinema rejisörü Tigran Khızmalyan’ın hayatını temelden değiştirdi. Rock and Roll, Fransız filmleri ve Rus edebiyatı aşığı bu genç, Yerevan Devlet Üniversitesi’ndeki işini artık yapamaz durumdaydı. Kendisini çevreleyen dünya değişmeye başlamıştı.

“Sumgait’e1 kadar, Ermenilere özgü bir balo gibiydi. Filmlerimde ve makalelerimde daha sonraları belirttiğim gibi, XX. yüzyılda, Fransız ihtilalinin sloganları gerçekleşti, hürriyet, eşitlik ve kardeşlik. Şubatın son haftası bizim için hakiki bir ihtilaldi, volkanın içine girdik, güç aldık ve tamamen değişmiş olarak çıktık”,- diyor Khızmalyan.2

“Karabağ Komitesi”nin yaşlı üyelerinden, rahmetli Rafayel Ğazaryan, 1988 Şubatını ve sonraki dönemi Ermeni halkının tarihindeki parlak sayfalardan biri olarak tanımlamaktadır. Hürriyet Meydanı’nda toplanmış olan halk, Karabağ sorununun pek yakında çözüleceğini, Moskova’nın bölgeyi Azerbaycan’dan ayırıp Ermenistan’a bağlayacağını ve böylece tarihi adaletin tecelli edeceğini zannediyordu.

“Başlangıçta, tüm bu sürecin liderliğini İgor Muratyan eline aldı. Aşot Manuçaryan, Hambardzum Galıstyan, Aleksan Hakobyan ve diğerleri onun etrafında kümelenmişlerdi. Yüz binlerin bizi dinleyip, inandıklarını ve bizden öneri, çözüm ve fikir almak istediklerine şaşmıştık”,- diyor Ğazaryan.3

18 Şubatta, Abovyan şehrindeki fabrikalardan birinde işçilerin protesto gösterisi meydana gelmişti. Birkaç yüz kişi, teknolojik zararlarla ilgili ve fabrikanın kapatılması istemiyle protestoda bulunuyor ve Yerevan’a yürüyordu.

Ermenistan Komünist Partisi önderi Karen Demirciyan, eşiyle birlikte Moskova’ya uçacaktı. “O günü çevrecilerin gösterisi olacaktı, Karen, yarın da Karabağ gösterilerinin yapılacağını söyledi. Onun için sürpriz yoktu. Sorunun şimdilik çözülmeyeceğini, daha sorunun olgunlaşmadığını söylüyordu. Karabağ’ın statüsünün yükseltilmesini, Karabağ’ın özerk cumhuriyet olmasını planlıyordu. Günlüklerinde, bu konuda Yegor Ligaçov’la anlaşma elde ettiği yazılı”,- diyor Rima Demirciyan, Sovyet Ermenistan’ın yöneticisinin eşi.4

O tarihlerde Ermenistan başbakanı olan Fadey Sargisyan “İlk büyük gösteri Abovyan’daki fabrika civarında gerçekleşti. Gerçi, tertip edenlerin, bunu bir bahane olarak kullandıkları aşikârdı. 18 Şubatta Moskova’dan döndüm ve hükümet binasının girişinde göstericilerle karşılaştım. Birinci yardımcım Vladimir Movsesyan, oturum salonunda onların temsilcileriyle görüşüyordu. 50-60 kişiydiler. Ben de oturup sohbete katıldım”.

Durumu araştırmak için bir uzmanlar grubu kurulması fikri göstericiler tarafından kabul edilir. Ertesi gün Opera Meydanında, artık çevre sorunlarıyla ilgili olmayan gösteriler başlar. Meydanda irdelenen temel konu Karabağ’dı.

Hareketin öncülerinden Zori Balayan durumu şöyle açıklamaktaydı:

“Biz sadece çevre sloganlarıyla toplanmıştık Opera Meydanında, fakat içlerinden biri de, mesela, ‘Karabağ, Ermenistan’ın tarihi bölgesidir’ diyordu. Kimse buna önem vermedi. Öbür gösteride bunların sayısı arttı. İgor Muradyan insanları meydana yönlendirdiğinde, Gorbaçov’un fotoğraflarını da getirmişti. ‘Lenin, Parti, Gorbaçov’ sloganı onundu, o uydurmuştu. Üç hafta sonra bir tane daha uydurdu: ‘Stalin, Beria, Ligaçov’. Bu şekilde halk arasında, ‘Nairit’ kimya fabrikası ve Sevan Gölü problemleri haricindeki milli sorunlar hakkında da konuşabileceği düşüncesi uyandı. Bir ay sonra ‘Nairit’ ve Sevan’a artık sadece beş dakika değiniliyordu”.5

Sovyetler Birliği’nde ilk defa olarak milli toplumsal hareket başlayarak, Sovyet sistemine, Komünist Partisi diktasına meydan okunmaktaydı.

“Ülke tarihinde ilk defa olarak, Dağlık Karabağ’ın bölge ve Ermenistan’ın yüksek meclisleri yukarıdan indirilmiş emirlerle değil, aşağıdan, halkın talebiyle kararlar almaktaydı. Dağlık Karabağ’da ve Ermenistan’da, süreklilikleri, düzenleri ve çapları açısından sadece Sovyetler Birliği’nde değil, tüm dünyada benzeri olmayan yüz binlerce kişilik gösteriler tertiplendi”,- yazdı, Ermenistan’ın ilk cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan.6

22 Şubat 1988 akşamı, Sovyetler Birliği önderinin Ermeni asıllı ve Karabağ kökenli danışmanı Karen Brutents’in ofisindeki telefon çalar. Arayan Mihael Gorbaçov’dur. Brutents, ülke yöneticisinin ilk sözlerini bugün de hatırlıyor:

“Karen, Stepanakert’e gitmek lazım. Halk galeyana gelmiş orda. Yanına kimi almak istersen al ve git. Günümüzde sadece gazetelerde yayınlanan bölük-pörçük veriler Karabağ sorunu ve bununla ilgili çatışmalar konusunu hatırlatmaktadır. O zamanlarda ise, bunlar devrim niteliğinde olaylardı”,- yazıyor Brutents.7

Karabağ olaylarını yorumlama konusunda merkezi Sovyet basını tek taraflıydı. Pravda ve İzvestiya gazeteleri sadece birkaç satırla, Yerevan’da bir grup radikal ve milliyetçilerin gösteriler düzenlediklerini yazdı.

“Karabağ Komitesi” üyelerinden rahmetli Hambardzum Galıstyan, o romantik, devrimci dönemi sivri ve alaycı kalemiyle anlatmaktadır. “Bu bir-iki kelimeden, “milliyetçi, radikal” asil halkımız çok alınmıştı. Bu yüzden, gösterilere katılanların sayısı da ikiye, dörde katlanmıştı”.8

Yerevan’da başlayan günlük mitingler yeni-yeni insanları getirmekteydi meydana. 25-26 Şubatında Sovyetler Birliği tarihinin en büyük nümayişi vuku bulur ve farklı kaynaklara istinaden yarım ile bir milyon arasında Ermeni, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesini talep eder.

Sovyet Ermenistan’ın önderi Karen Demirciyan, o günlerde göstericilerden birkaçını kabul eder. Bunların içinde Silva Kaputikyan da vardı. Şair, Ermenistan’ın yöneticisine, meydanlara dökülmüş olan halka katılmasını önerir. Kaputikyan, o günlerin dramatik durumunu şöyle anlatmaktadır:

“Demirciyan’ın yüzünde, her zamanki ironi yerine endişe vardı, çıkışı olmayan bir durumun ağırlığı. Bizim hepimizden çok daha fazlasını biliyordu. Görüşme birkaç saat sürdü. Sabahleyin tekrar toplanmaya karar verildi. Sabahleyin, Karabağlıların yüzleri sevinçten parlıyordu. Akşam geç saatlerde, Stepanakert’te, bölge meclisinin toplantısı esnasında, Azerbaycanlı üyelerin haricinde, tüm üyelerin Ermenistan’la birleşme kararı aldıklarını öğrenmişlerdi. Karabağlılar, müjde verir gibi –Bundan haberiniz var mı, yoldaş Demirciyan- diyerek sordular. Demirciyan’da müjde kabul edecek ruh hali yoktu. –Biliyorum- cevapladı, düşünceli bir halde,- bu karar tabii ki durumu değiştirmektedir.”9

Politbüro, sorunu Moskova’da inceler. Gorbaçov şöyle yazar “Azerbaycan önderi Kâmran Bağirov, Dağlık Karabağ’ın statüsünün değişmezliğini Moskova’nın garanti etmesi konusunda diretiyordu. Ermenistan’ın önderi Karen Demirciyan, Dağlık Karabağ bölge meclisinin başvurusunun Azerbaycan, Ermenistan ve Sovyetler Birliği Yüksek Sovyetlerinde görüşülmesini öneriyordu. Bakû ve Yerevan’ın argümanlarını Moskova’nın düzenlemesinin gerektiği belli oldu. Nikolay Rijkov, “Anayasaya göre” hareket etmemiz gerektiğini söyledi. Viktor Çebrikov, bu olayların, SSCB’nin10 diğer cumhuriyetlerinde kötü etki yarattığını bildirdi. Estonya’da, SSCB’den ayrılma eğilimleri artmaktaydı. Tacikistan da, Buhara ve Samarkant’la ilgili taleplerini gözden geçiriyordu. Ben, sorunun siyasi çözümünde, tüm sınır değişimlerinin kabul edilemezliği hakkında merkez komitesinin açıklama yapmasında, bizim de Dağlık Karabağ’da durumu düzeltmeye yönelik ekonomik, sosyal ve kültürel öneriler projesine ihtiyaç duyduğumuz konusunda inat ediyor, Dağlık Karabağ’ın statüsünün Ermeniler ve Azerbaycanlıların belirlemesine bırakmamızı ve onlar tarafından kabul edilecek herhangi bir kararı onaylamamız gerektiğini söylüyordum.”11

Yerevan ve Stepanakert’teki Karabağ hareketini ve toplu gösterileri kim yönetiyordu? Bu, kendiliğinden meydana gelmiş bir halk hareketi miydi, yoksa bir yönetim merkezi mi vardı? Sovyetler Birliği’nin ikinci adamı olarak kabul edilen Ligaçov, Eylül 1987’de, Sovyet cumhuriyetlerinde milliyetçilik akımlarını teşvik etmekle batıyı suçluyor, KGB başkanı Viktor Çebrikov ise batılı gizli servisleri Sovyetler Birliği’nde etnik karışıklıklar çıkarmakla itham ediyordu.

Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının sebeplerinden birinin de Karabağ sorunu olduğu konusunda görüş bulunmaktadır.

Çebrikov’un halefi Vladimir Krüçkov’un belirttiğine göre “Sebepler çoktu ve ben herhangi birine öncelik vermiyorum. Dış ve iç etkenler vardı. Dış etkenler bazı etkilerde bulundular, fakat her halükârda, esas olan iç etkenlerdi. Sovyetler Birliği’nin yıkılması için objektif bir gereksinim yoktu. Karabağ olayları tabii ki bir rol oynadı, fakat bu süreçte (SSCB’nin yıkılması) karar verici değildi. Sovyetler Birliği sübjektif nedenlerden dolayı yıkıldı, yönetimde bulunan bazı kesin kişiler, Gorbaçov, Aleksandır Yakovlev ve diğerlerinin faaliyetleri sonucunda yıkıldı”.12

“Karabağ Komitesi” üyelerinden Aşot Manuçaryan, bir miting esnasında, çatışmalar kışkırtma sayesinde Gorbaçov’u gözden düşürmek ve onun siyasi çizgisinin dirayetini zan altında bırakmak niyetiyle Artsakh13 hareketini KGB’nin başlatmış olduğunu açıklamıştı.

“Yani, Sovyetler Birliği yönetiminin iki kolundan biri, reformlara ve Gorbaçov’un siyasi çizgisine karşı olanı, etnik çatışmalar kışkırtmaktaydı. Ermenistan’da kitlesel hareketlerin başlayacağı, halkın sokaklara döküleceği ve akabinde de süreç üzerindeki hâkimiyetlerini kaybedeceklerini ise beklemiyorlardı”,- diyor Manuçaryan.14

1980’lerin ikinci yarısında, Kremlin’deki iki kanat arasında görüş ayrılığı vardı. Bunlardan ilki Gorbaçov ve Yakovlev liderliğindeki reformistlerdi, diğeri ise Ligaçov, Krüçkov ve silahlı kuvvetler yönetiminin başını çektiği tutucular.

Bu sonuncular, Perestroyka (yeniden yapılanma) ve Glasnosttan (şeffaflık) Sovyet ülkesine gelecek olan tehditleri görünür kılmak için, sahne arkasından milli sorunlar uyandırıyorlardı. Böylece, bu görüşe göre, Karabağ hareketini bu tutucu kol kışkırtmıştır. Çünkü destekleri olmaması durumunda Artsakhlı komünistler ne Moskova’ya heyetler gönderme, ne de bölge meclisi oturumu yapmaya cesaret edemezler ve bu oturumda Dağlık Karabağ’ı Sovyet Azerbaycan’ı bünyesinden çıkartıp Sovyet Ermenistan’a bağlama kararı almak gibi görülmemiş bir cüret sergileyemezlerdi.

Yeniden yapılanmanın fikir babalarından Yakovlev, Krüçkov’u 1988-1990 yıllarında Sumgait, Riga ve Vilnüs’te provokasyonlar tertip etmekle suçlamıştı. Böylece, 1988 Şubatının son günlerinde Azerbaycan’ın Sumgait şehrinde meydana gelen Ermenilere yönelik katliamlar, Sovyetler Birliği’ndeki demokrasi yatırımının, yani “Perestroyka”nın ne gibi trajik sonuçları olabileceğini Gorbaçov’a göstermek için sözde bu tutucu kanadın teşvik ve izniyle yapılmıştı.

İkinci yaygın görüş ise, dış güçlerin, özellikle de batılı gizli servislerin katılımıyla ilgilidir.

Bu görüş sadece Sovyetler Birliği yönetiminin tutucu kanadının iddialarıyla değil, başlangıç aşamasında, batılı haber ajanslarının Karabağ hareketine ve Ermenilere yönelik olumlu yaklaşımıyla da desteklenmektedir.

Lakin Karabağ suni bir sorun değildi. Bu mesele XX. yüzyılın birinci yarısından itibaren vardı ve Sovyetler Birliği yıllarında şu veya bu düzeyde, hatta Ermenistan’la Azerbaycan yönetimlerinin başında bulunanlar tarafından ele alınmış, kısacası Karabağ sorunu daima gündemde bulunmuştur. “Karabağ Komitesi” koordinatörü ve Ermenistan’ın ilk başbakanı Vazgen Manukyan, başlangıç aşamasında Moskova’nın bu işi teşvik ettiği kanısı yaratılmış olmasına rağmen, Karabağ hareketinin ortaya çıkmasını doğal kabul etmektedir. “Nedenini bugüne kadar anlayabilmiş değilim, fakat ilk üç Karabağ heyetleri Moskova’dan ümitlenmiş olarak döndüler. Karabağ halkı yüreklendi, yeni şartlar altında bu sorunun çözüleceğini sandılar. Her ne kadar dış kaynaklar arasak da, Karabağ hareketi her halükârda içerdendi ve doğal”.15

Daşnaktsutyun16 temsilcisi Hrayr Marukhyan’a göre Karabağ hareketi Ermenilere aitti ve dışarıyla hiçbir ilişkisi yoktu. “Var olan şartlar altında bu kaçınılmaz bir hareketti. Öyle ki, şayet Nakhicevan’da17 da halkımız aynı şartlar altında yaşamış olsaydı, orda da benzer bir hareket kaçınılmaz olurdu”.18

“Karabağ Komitesi”nin bazı üyelerinin KGB hesabına çalışmış olduğu söylentileri gerçekle ne kadar uyuşmaktadır? Yıllar sonra bu soruyu Krüçov şöyle cevaplandırır. “Bakın, sorduğunuz yılları pek de iyi hatırlamıyorum, -der ve devam eder,- anlıyorsunuz değil mi? Ben her bildiğimi söyleyemem ve bildiğimin büyük bir kısmını benimle birlikte öbür dünyaya götüreceğim”.19

“Karabağ Komitesi”nin bazı üyeleri ile Sovyet KGB’si arasında işbirliği ihtimali hakkında ortaya atılan iddialar, hâlihazırda kanıtlar olmadığından ve 1988–1991 KGB arşivlerinin şimdilik kapalı olmalarından dolayı yersizdir. Sovyet Ermenistan’ı KGB’sinin arşivleri 1988 yılında Rusya’ya götürülüp, 1991 yılında tekrar iade edilmişti. Neydi bunun anlamı? Krüçkov bunun ne Moskova, ne de Yerevan’ın zararına yapılmadığını belirtmekte yetinmişti.

Daha sonra yönetime gelecek olan “Karabağ Komitesi” üyeleri 1988 yılında tutuklanarak Moskova’daki Matroskaya Tişina ve Butirka hapishanelerinde yaklaşık yarım yıl kalırlar. Komite üyelerine hapishanede kötü uygulamada bulunulmadığı gerçeği, onların veya onlardan bir kısmının KGB’ye çalıştığıyla ilgili ve daha farklı yorumlara sebebiyet vermiştir.

Karabağ hareketi liderlerinden İgor Muradyan, başlangıç aşamasında Yerevan’ın aktifleşmesi ve Dağlık Karabağ halkının güvenliğinin sağlanması konusuna ehemmiyet vermekteydi. “Bu sorunun gerçekleştirilmesi ve Ermenistan’ın komünist yöneticilerine baskı uygulayabilmek için Ermenistan yöneticileri, KGB, içişleri bakanlığı ve büyük şirketler ile kuruluşların çalışanlarıyla işbirliği yapmak gerekiyordu. Bu, çok “yerel, yönetilebilir” milli hareket, Ermenistan yönetimi ve özellikle Karen Demirciyan için elverişliydi. Demirciyan, “Perestroyka” karşıtı olarak Gorbaçov’un velinimetinden yoksun kalmıştı ve kontrol edilebilir bir hareket kendisini Moskova’nın gözünde “becerikli” bir yöneticiye devşirmeye elverişliydi. Demirciyan, Karabağlıları sevmezdi ve tabii ki, bu sorunu Moskova katında ciddi olarak ortaya atmaya hiçbir zaman niyetli değildi”.20

Benzer yorumları Rima Demirciyan kesinlikle reddetmektedir. “Dağlık Karabağ ve Karabağlıların durumunun iyileştirilmesi için Ermenistan yöneticilerinden hiçbiri Demirciyan kadar çalışmamış ve hiçbiri bundan Demirciyan kadar zarar görmemiştir. Karabağ her zaman onun aklındaydı. Karabağ’ın Ermenilerden boşalmaması için her şeyi yapmaktaydı. Karabağlılara Ermenistan’da görevler verilmesine Karen karşı çıkıyordu. Bu durum sık-sık farklı bir şekilde yorumlanmaktaydı. Karabağlılara, Demirciyan’ın kendilerini sevmediği aşılanmıştı. -Karabağlılar bırakıp geliyor, kim kalacak orada- diyordu hep”.21

Fadey Sarkisyan da Muradyan’la hemfikir olmayıp, Demirciyan’ın, Karabağ sorununun çözümüyle çok ilgilendiğini iddia etmektedir. “Moskova’da, benim de bulunduğum Politbüro toplantılarındaki konuşmaları sert ve cüretkârdı. Fakat Merkez Komitesi, özellikle de Ligaçov tarafından Demirciyan’a büyük baskı yapılmaktaydı. 1988 Şubatında Ligaçov, Demirciyan ve Bağirov’u yanına çağırarak –Karabağ’ın kendi kaderini tayin etme ve Ermenistan’la yeniden birleşme sorununun müspet bir çözümü olamaz ve konuyla ilgili konuşmalara son vermek gerekir- demişti”.22

Yerevan ve Stepanakert’te başlamış olan mitingler ve Dağlık Karabağ bölge meclisinin 20 Şubatta aldığı karara Moskova’nın cevabı gecikmez. Politbüro, 21 Şubatta, başlamış olan hareketi telin etmekte ve katılımcıları “radikalistler, milliyetçiler” olarak damgalamaktadır. Gorbaçov, durumu yerinde kontrol altına almak niyetiyle Bakû, Stepanakert ve Yerevan’a heyetler yollar.

Moskovalı bürokratlardan Georgi Razumovski ve Pyotr Demiçev Dağlık Karabağ’a gelir. Yegor Ligaçov Bakû’de faaliyet göstermekteydi ve alelacele, Dağlık Karabağ’ın, Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası olup Sovyetler Birliği’nin sınırlarının değişmez olduğunu açıklamıştı. Stepanakert’te de Razumovski, Dağlık Karabağ’ın, Azerbaycan’ın bir parçası olup, bölgenin Ermenistan’a bağlanması konusundaki her denemenin izin verilemez ve kabul edilemez olduğunu açıklar. Anatoli Lukyanov ve Vladimir Dolgikh ise Yerevan’a gelir.

Opera meydanında bulunanlar Kremlin’den görevlilerin geldiğini duyarlar. Birkaç saat sonra Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin binası, Bağramyan caddesi boyunca ablukaya alınmıştı. Ermenistan yönetimi için zor bir durum hâsıl olmuştu, özellikle Kremlin’den gelmiş olan görevlilere karşı. Komünist Partisi genel sekreteri Karen Demirciyan, mitingin temsilcilerinden biriyle görüşmek ister. Hambardzum Galıstyan seçilir. “Oturanlardan sadece Demirciyan’ı ve Fadey Sargisyan’ı tanıdım. Kendimi takdim ettim. Mesleğimi sordu. Tarihçi olduğumu söyledim. Ardından, insanların neden toplanmış olduklarını ve ne istediklerini sordu. Daha cevabımı dinlemeden devam etti ve ne kendisinin, ne de toplananlardan herhangi birinin Karabağ’ın Ermenistan’a birleşmesine karşı olmadıklarını, fakat sorunlar olduğunu söyledi. Ardından tekrar mitinge katılanların taleplerini ve bu insanları ne şekilde eve ve işe döndürmenin mümkün olduğunu sordular. Sadece Sovyet Ermenistan Yüksek Sovyet’i oturumu düzenlemekle ilgili bir açıklama yapmanın insanları evlerine döndüreceğini söyledim. Sorulara uslu bir talebe gibi cevap veriyordum. Demirciyan bir soru sordu ve bunun üzerine orada put gibi oturan bürokratlar sırıttılar. Soru, tarihçi olmamla birlikte, benzer sorunların oturumlarla çözülmediğini nasıl olup da anlayamadığımdı”, -yazmıştı Galıstyan, görüşmeden dört yıl sonra.23

Kremlin’in görevlileriyle görüşmek ve kendilerini ilgilendiren sorunları onlara takdim etmek amacıyla Galıstyan tarafından, mitingin tertipleyicilerinden bir komisyon kurulmasına karar verilir. Silva Kaputikyan, anında birkaç kişinin ismini verir. Sero Khanzadyan, Henrik İkityan, Vladimir Barkhudaryan, Aşot Manuçaryan ve Manvel Sargiysan.

Görüşme esnasında Dolgikh, her şeyin Dağlık Karabağ sorununun sakin şartlar altında çözülmesi için yapıldığı konusunda garanti verir ve insanların meydanlardan iş yerlerine götürülmesinin çok önemli olduğunu belirtir. Lukyanov, Karabağ sorunun var olduğunu kabul etmekle birlikte, çözüm yolunun, Yerevan Operası meydanında bulunanların zannettiğinden farklı olduğunu belirtir. Sorunun oturumlarla çözülmesi niyetini mantıksız olarak kabul eder.

Ermenilerden ilk söz alan, yazar Khanzadyan olur. Ardından Kaputikyan, Kremlin bürokratlarına Ermeni halkı ve Ermenistan’ın tarih boyunca Rusya’ya son derece bağlı olduğunu hatırlatır. Manvel Sargisyan ise Karabağ sorununun tarihi ve ahlaki yanlarını takdim eder.

26 Şubatta, Dolgikh ve Lukyanov’un da katıldığı, Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi toplantısı yapılır. Dolgikh, Gorbaçov’un Ermenistan ve Azerbaycan işçi sınıfına yönelik başvurusunu okur. Toplantıda, Demirciyan’ın Karabağ sorununu incelemekle ilgili özel komisyon kurulması önerisi kabul edilir. Lakin devrimci kitleler için bu çok azdı. Meydanda toplanan ve büyük bir çoğunluğu Karabağ’da bulunmamış ve bu Ermeni bölgesiyle ilgili fazla bir şey bilmeyen on binlerce kişi, Karabağ’ın Ermenistan’a birleşmesini talep ediyordu, işte o kadar.

Demirciyan meydana gelir ve kendisine yönelik ithamlara, Karabağ’ın kendi cebinde bulunmadığını söyleyerek cevap verir. Sevilen bu yöneticinin sözleri her ne kadar acı gerçek olsa da, zamana uygun olmayıp, devrimci kitlelerin sert tepkisine sebep olur. “Karen halkın arasına girdi ve Moskova’dan, Karabağ sorunuyla ilgili özel bir komisyon kurulmasını talep ettiklerini bildirdi, fakat bu, insanlara az geldi, onlar Dağlık Karabağ’ın hemen Ermenistan’a bağlanmasını talep ediyorlardı. Halk hoşnutsuzluğunu dile getirince Karen de –Karabağ cebimde değil ki, vereyim, -dedi. Ben bunu tarihi bir söz olarak telakki ediyorum. Şimdi de uluslar arası toplum ne der, gelişmeler nasıl olur diye bekliyoruz. Karabağ şimdi de hiç kimsenin cebinde değil ki, çıkarıp versin”,- diyor Rima Demirciyan.24

  1. Sumgait’te, 1988 Şubatında vuku bulan Ermeni katliamları hakkında bk. 5. Bölüm. Sumgait, Hazar Denizi kıyısında bulunan bir şehirdir.
  2. Khızmalyan’la yapılan görüşmeden, 3 Temmuz 2006, Yrevan.
  3. Ğazaryan’la yapılan görüşmeden, 25 Nisan 2006, Yrevan.
  4. Demirciyan’la yapılan görüşmeden, 16 Ekim 2006, Yrevan.
  5. Thomas de Waal, “Black Garden; Armenia and Azerbaijan through Peace and War”, New York University Press, New York and London, 2003, pp. 22-23.
  6. Levon Ter-Petrosyan, “Kharabaghyan sharzhman antsats ughin ev herankarnery” [“Karabağ Hareketi’nin geçtiği yol ve perspektifleri”], Haykakan jamanak gazetesi, Yerevan, 5 Ekim 2006.
  7. Карен Брутенц, «Тридцать лет на Старой площади», Международные отношения, Москва, 1998, сс. 505-506. 
  1. Hambardzum Galıstyan, “Hodvatsner, hushagrutyunner, hartsazruitsner”[“Makaleler, hatıratlar, röportajlar”], Yerevan, 2002, s. 335.
  2. Silva Kaputikyan, “Ejer pak gzrotsnerits”, [“Kapalı çekmecelerden sayfalar”], “Apollon”, Yerevan, 1997, s. 261-262.
  3. SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Rusça: Союз Советских Социалистических Республик) (1922-1991).
  4. Mikhail Gorbachev, “Memoirs,” New York and London, 1996, pp. 333-340.
  5. Lusik Ğukasyan’ın Vladimir Krüçkov’la yaptığı röportaj, журнал «Армения и мир», [Ermenistan ve dünya] dergi, Moskova, sayı 11, 2004.
  6. Karabağ’ın eski ve Ermeniler tarafından hâlâ kullanılan ismi.
  7. Manuçaryan’la yapılan görüşmeden, 19 Nisan 2006.
  8. Vazgen Manukyan, “Gnatskits trchelu zhamanakn e; hodvatsneri zhoghovatsu”, [“Trenden atlama zamanı, toplu makaleler”], Yerevan, 2002, s. 36.
  9. Taşnaktsutyun, Ermeni Devrimci Federasyonu, EDF.
  10. Nahcivan’ın eski ve Ermeniler tarafından hâlâ kullanılan ismi.
  11. Droşak [Bayrak] dergisi, 4 Ocak, sene 1989, sayı 19.
  12. Lusik Ğukasyan’ın Vladimir Krüçkov’la yaptığı röportaj, Ermenistan ve dünya Rusça dergi, sayı 11, 2004.
  13. İgor Muradyan’ın makale dizisi, “Hayots Aşkhar” gazetesi, sayı 6–10, 20–24 Ocak, 1998.
  14. Demirciyan’la yapılan görüşmeden, 16 Ekim 2006, Yerevan.
  15. Sargıysan’la yapılan görüşmeden, 22 Mayıs, Yerevan.
  16. Hambardzum Galıstyan, “Makaleler, hatıratlar, röportajlar”, s. 335-339.
  17. Demirciyan’la yapılan görüşmeden, 16 Ekim 2006, Yerevan.

*****

ԹուրքերենTatul Hakobyan, yirmi yıllık gazetecilik geçmişine sahiptir. 1991 yılından itibaren yazarlıkla uğraşmaktadır. Hakobyan, Kafkasya ihtilafları ve Ermenistan’ın dış siyaseti konularında uzmanlaşmıştır. Dağlık Karabağ ve Ermenistan-Türkiye ilişkileri konularında uzman seviyesinde ayrıntılı bilgiye sahiptir. Bu kitap Türkçe yayınlanmadan önce Ermenice olarak üç defa (2008, 2010 ve 2011), Rusça (2010), İngilizce (2012) ve Arapça (2012) yayınlandı. Kitabın Türk okur tarafından daha akıcı bir şekilde okunabilmesi için, Ermenistan’ın iç siyasi sorunlarıyla ilgili bazı bölümler ve savaşla ilgili olmayan ayrıntılar tercüme esnasında kısaltılmıştır.

Paperback: 288 pages,
Language: Turkish,
2013, Yerevan, Lusakn,
ISBN 978-9939-0-0618-5.