Savaş evimize girmiş durumda

1855

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Birinci bölüm

Larisa Çakhoyan, Şubat 2006’da cumhurbaşkanları Robert Koçaryan1 ve İlham Aliyev2 arasında gerçekleşen buluşma öncesinde, bir gazete aracılığıyla Ermenistan cumhurbaşkanından, Azerbaycan lideriyle yapacağı görüşmesi esnasında oğlu ve diğer yüzlerce kayıp askerlerin kaderini de ele almasını rica etmekteydi. Ermeni dili ve edebiyatı öğretmeni olan Bayan Larisa “Ben bir ana yüreğiyle yavrumun hayatta olduğunu, Bakû’de bulunduğunu hissediyorum. Her an, ona ne olduğunu hissediyorum”,- diye yazmaktaydı.3

Oğlu Hayk, 1999 Temmuzunda Bakû hapishanesinden yazdığı son mektubunda “Beni buradan çabuk çıkarın. Sizi çok özledim, Ermenistan’a gelmek istiyorum. Tüm dayılarıma, Hasmik’e, Artur’a ve beni soran herkese selam söyleyin”,- diyor ve sürekli olarak ebeveynlerinin yardımını beklediğini belirtiyordu.

Hayk, Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki Paravakar Köyü’nden izine geleceği gün, yolunu şaşırarak Azerbaycan’ın Cafarlu Köyü’nde esir düşer. Oğlu esir düştükten sonra Çakhoyan çifti, yürüyerek Hayk’ın geçtiği yolu takip edip önlerine gelen insanlardan oğullarını sorar. Larisa Çakhoyan, Hayk’ı eve geri getirme ümidiyle Ermeni, Azerbaycanlı ve Avrupalı, onlarca görevliye başvurur. Hayk’ın babası ve erkek kardeşi, Hayk’ı esaretten kurtarma ümidiyle harcadıkları binlerce dolarlık borcu kapatmak amacıyla, Rusya’ya çalışmaya gider.

On yıldan fazla bir süredir ki, savaş Çakhoyan’ların evine girmiş, çıkmıyor. Kayıp yakınlarını, ebeveynleri ve de özellikle anneleri teselli etmek mümkün değil. “Oğlum vatan uğruna şehit düşseydi belki bu durumu kabullenirdim, fakat Hayk orada, Bakû’de, ben ise burada eziyet çekerken nasıl yaşarım?”4

Uluslar Arası Kızıl Haç Komitesi, her yıl kayıpların durumu ve onların ailelerinin çektiği eziyete dikkat çekmekte ve bu durumu dünyada süregelen silahlı çatışmalar sonucunda ortaya çıkan en önemli insani problemlerden biri olarak kabul etmektedir. Karabağ savaşı sonunda, 1994 yılında elde edilen ateşkesten bu yana binlerce aile kayıp evlatları hakkında bilgi alamamaktadır.

Çakhoyan, Azerbaycanlı annelere “Oğlunu kaybetmiş ve oğlunun belirsiz akıbetinden, kahredici ve sınırsız özlemden dolayı acılar içinde olan bir ana size sesleniyor. Azerbaycan’da da benim gibi yaşlı gözlerle kayıp çocuklarından bir haber bekleyen çok sayıda ananın var olduğunu biliyorum. Farklı yerlere başvurdum, Gürcistan’da çok sayıda Azerbaycanlıyla görüştüm. Çok kişi kandırıp dolandırdı bizi, çok kişi ise arzu etmelerine rağmen yardım edemediler. Ben, çocuklarını kaybetmiş olan Azerbaycanlı annelere elimi uzatıyorum, sadece biz birbirimizi anlarız, çünkü aynı dehşet içinde bulunuyoruz. Gelin, hep birlikte sınırların ve kapalı kapıların açılmasına ulaşalım ve bulalım çocuklarımızı.”

Evlatlarını kaybetmiş olan Azerbaycanlı analar da, Çakhoyan’a ve yüzlerce Ermeni anneye benzer içerikli mektuplar yazabilir.

Avukat Larisa Alaverdyan, Azerbaycan’da tutulan Ermeni rehineler ve tutsaklar arasında hayatta olanların bulunduğuna inanmakta ve Nelson Mınatsakanyan olayını örnek olarak göstermektedir. Nelson, dört yıl bir Azerbaycanlının evinde tutulduktan sonra 1998 yılında geri verilmişti.

Çatışmaların başlangıcından bu yana Azerbaycan, yaklaşık 1800 Ermeni rehineyi, Ermeni tarafı ise yaklaşık 3500 Azerbaycanlıyı geri vermiştir.

Alaverdyan, rehineler ve savaş tutsaklarının geri verilmesiyle ilgili iki olay üzerinde durmaktadır. Birincisi, Azerbaycanlılar, içlerinde üç yaşında bir kızın da bulunduğu 20 çocuğu bir kereden teslim etmişlerdi. Bu çocuğun ebeveynleri Dağlık Karabağ’ın Marağa5 Köyü’nde esir alınmıştı ve çocuk yetimhanede büyümüş olduğundan Azerice konuşmaktaydı. İkinci olayda, 1994 yılının eylül ayında Azerbaycanlı 27 anne ve çocuk iade edilmişti.

“Bu insanlar Stepanakert6 şehrinin anaokulunda ve çocuk hastanesinde tutuluyorlardı, aynı mekânda Martakert’ten7 kaçan Ermeniler de kalmaktaydı. Azerbaycanlı ve Ermeni kadınlarla çocukların vedalaşmasını görmek gerekirdi. Çoğu zaman insan hikâyelerine gereken önemi vermiyoruz. Bu insanların birbirlerine karşı duydukları, aynı felaket içine düşmüş insan duygularını, hayatlarının sonuna kadar paylaşacaklarına eminim. Savaşta şehit düşen Koryun Arakelyan’ın annesi, bu rehinelere yemek götürüyordu”,- diyor Alaverdyan.8

Savaş esirleri ve rehineler sorunlarıyla ilgilenen kuruluşların çalışanları, zor durumda olan ebeveynlere, hiç kimseyle bir takım işlemler gerçekleştirmemelerini tavsiye etmektedir. Lâkin Alaverdyan, bazı ebeveynlerin işlemlere girme sonucunda evlatlarını geri alabildiklerini hatırlamaktadır. “1995 yılında Ermenistan’ın İcevan bölgesinin sınır kısmında enteresan bir olay olmuştu. Azerbaycanlılar, rehinenin babasına, belli bir ücret karşılığında oğlunu geri vermeyi önerir. İstenen miktarı toplayamayan baba eksik kalan miktar karşılığında kendisi rehine olarak teslim olmaya karar verir. Azerbaycanlılar parayı alıp oğlunu serbest bırakır, kendisini ise götürmezler.”

Savaş Ermenistan’ın, Dağlık Karabağ’ın ve Azerbaycan’ın hemen her yerleşim yerine, şu veya bu şekilde hemen her eve girmiştir. Savaş, bazı ailelere ise çifte darbe vurmuştur. Ermenistan’ın Voskevan Köyü’nde yaşayan Khaçikyanların evine savaş üç defa girmiştir.

Sonik Khaçikyan’ın oğlu rehin alınınca Ermeniler de değiş tokuş yapma niyetiyle Azerbaycanlı bir çobanı rehin alır. Azerbaycanlı rehine Khaçikyanların bodrumunda tutulur.

“Kalbi kırık bir adamdı, korkuyordu. Her sabah ben ona yemek veriyordum. 10 çocuğu olduğunu ve büyüğünün askerlik yaptığını söylüyordu. Çaya az şeker koyuyor, korkuyordu”, -diye hıçkırarak anlatıyor hayatının sonlarına gelmiş olan kadın.9

Oğlu Khaçik, daha Sovyetler Birliği zamanında, Bağanis-Ayrum Azeri köyünde rehin alınmıştı. Geçen yıllar içinde oğlundan hiçbir haber almadıklarını anlatmaktadır. İlk yıllarda Khaçik’in erkek kardeşi ve amcası tüm imkânları seferber ederek geceyi gündüze katmış, fakat bir netice elde edememişler. “Ne dersin, 1990’da rehin alınan birini sağ bulmak mümkün müdür?”, -diyor 80’ini geçmiş olan evladını kaybetmiş ana. “Khaçik’le değiş tokuş yapabilmemiz için bizimkiler Azerbaycanlıyı yakalayıp bize teslim etmişlerdi, fakat birkaç ay onu tuttuktan sonra küçük oğlum onu sınıra götürüp serbest bıraktı. Sadece, gidip Azerbaycan’da Khaçik hakkında bilgi toplayıp bir şekilde bize iletmesini rica ettik.”

Azerbaycanlıların yaşadığı Bağanis-Ayrum Köyü, Ermeni Voskepar, Voskevan ve Bağanis köyleri arasına girmiş durumdadır. Yerevan-Tiflis karayolu Bağanis-Ayrum’dan geçmektedir. Ermeni güçleri 90’lı yıllarda bu ve komşu Aksipara Azerbaycan köyünü ele geçirdiler. Savaş yıllarında ve ateşkesten sonra bu bölgelerde onlarca insan, keskin nişancılar tarafından vurulmuştur. Bu bölgelere mayın döşenmiş ve yakındaki tepelerden çevre köyler top ateşine tutulmuştur.

Rehin alınan Khaçik Khaçikyan’ın ortanca oğlu Vaçik, evlerinin yakınındaki tarlada patlamamış bir top mermisi bulur ve eve getirerek bıçağıyla kurcalar. Merminin patlaması sonucunda okul yaşındaki çocuk, elini ve bir gözünü kaybeder. Khaçik’in küçük oğlu Sasun, birkaç yıl önce sınır bölgesinde gömülü mayınlardan birine “rastlar” ve patlamadan ayağı parçalanır, kan kaybederek sürünür ve geçen arabalardan yardım ister.10

Mayın patlamaları, bombalamalar ve rehine almalar ilk etapta sınır bölgelerinde yaşayanları vurmaktadır. Kaçikyan ailesi bunlardan sadece biridir. Savaş felâketi ne sınır tanır ne de milliyet.

Voskevan’a komşu Bağanis Ermeni köyünde Azerbaycanlı Lala Sahakyan, kızlık adıyla Hamavakh Adıgüzeova yaşamaktadır. Kocası Derenik Sahakyan’ın, 1992 yazında evlerinin bahçesinde öldürülmesini hatırlayarak “Cesedi bodrumda saklıyorduk, çünkü Azerbaycanlılar köyün üzerine ateş yağdırıyorlardı. Birkaç komşuyla birlikte Derenik’i götürüp gömdüler”,- diye anlatıyor Lala.11

Derenik ve Lala Sahakyanlar’ın oğlu Andranik askere gider. Horadiz’de12 yaralanarak ayağını kaybeder. Andranik şimdi kunduracılık yapıyor. Bu mesleği savaştan sonra elde etmiş. Andranik evli ve iki çocuk sahibi. Bağanis’in tüm sakinleri gibi Sahakyanlar da geçim sıkıntısı yaşıyor. Yıllar önce savaş malûlü Andranik’e yardım yapılıyordu. Andranik, cesaret madalyası sahibi. Lâkin Sahakyanlar para değil, barış istiyor.

Bağanis Köyü’nün toprakları sınıra yakın bulunmaktadır. Savaş, bu bölgenin birçok insanına felaket getirmiştir. Köylüler hâlâ topraklarını korku içinde sürmektedir. Sınır konusunda herkesin kendine göre bir anlayışı var. Andranik’in annesi Lala için sınır sadece yıkılan baba evi manasına gelmiyor. Bu tasalı Azerbaycanlı kadın hayatının bir kısmını ve akrabalarını sınırın diğer tarafında bırakmıştır.

Lala, 1966 yılında, daha 19 yaşındayken ve tek kelime Ermenice bilmezken evlenir Derenik’le. Derenik, Yerevan’da Ermeni karısından ayrılıp 3 çocuğunu analarının yanında bırakıp dördüncü çocuğu Garnik’i yanında baba ocağına getirmişti. “Biz, 2 kız, 12 erkek kardeştik ve Bağanis-Ayrum köyünde yaşıyorduk. Günün birinde Derenik beni sözde alışveriş yapmaya, Ğazakh13 çarşısına götürdü. Beni çarşıdan evlerine getirdi. Derenik 45 yaşındaydı, Garnik ise 5. sınıfta. Birlikte büyüttük, askere gönderdik. Döndükten sonra öz annesine, Yerevan’a gitti”,- diyor Lala.

Bağanisliler barış istiyor, çünkü yaşamak, toprağı işlemek istiyor ve kendi topraklarında öldürülmek istemiyorlar. Derenik’le evlendikten sonra üç çocuğu olan Azerbaycanlı Lala da barış istiyor. Barış, onu sınırın öte tarafında bıraktığı geçmişi ve akrabalarıyla birleştirecektir.

“Kızım Armine’yi savaştan önce bir Azerbaycanlıyla evlendirdim. Son olarak 1988 yılında birbirimizi gördük. Ondan sonra ise ne kızımdan ne de ailemden bir haber alamadım. Belki de kardeşlerim savaşta öldürüldüler, bilmiyorum. Akrabalarımı rüyamda görmeyi çok istiyorum, fakat rüyama girmiyorlar”,- diye hayıflanıyor Lala.

Noyemberyan14 bölgesinin yerel televizyonu yıllar önce bu Azeri kadın hakkında bir röportaj hazırlamıştı. Sonik Khaçikyan, Lala’yı tanıyor ve onunla yapılan programı seyretmiş. “Mutsuz bir kadın o”,- diyor.

Karabaş savaşı, 1994’teki ateşkesten sonra, “ne savaş, ne barış” olarak yeni bir döneme girdi. Askeri operasyonların sürdüğü üç yıl zarfında taraflar 20 bine yakın ölü ve on binlerce yaralı verdi. Kaçakların ve yerlerinden edilenlerin genel sayısı bir milyonu geçmektedir. Özellikle Dağlık Karabağ ve idari olarak Azerbaycan’a ait olup Karabağ güçlerinin elinde olan bölgeler darbe almıştır. Tüm bu bölgenin toplam alanı, eski Karabağ Özerk Bölgesi alanının hemen-hemen iki katıdır.

Ermeniler ve Azerbaycanlılar çok ağır bir bedel ödedi. Vrej Babayan, bu savaşa bedeninin tam yarısını vermiştir. Dağlık Karabağ’ın Berdaşen Köyü okul öğretmeni, 1993 Temmuzunda Ağdam15 yakınlarında, bir anti tank mayını üzerinde havaya uçar, sağ ayağı ve sağ elini kaybeder, sol ayağı ve sol gözünden yaralanır. Kendisinden yayınlamak amacıyla bir fotoğraf istediğimde, Vrej’in silahla veya askeri elbiseyle çekilmiş bir resmi olmadığı ortaya çıktı.

Üç yıl savaşa katılmış olan matematik öğretmeninin belgesi, bedeninin bugünkü durumudur.

Vrej evli değil, savaş engel olmuş. “Savaşlarda masum insanların zarar gördüğünü sonradan anladım. Karabağ savaşı, milli kurtuluş savaşıydı ve katılmaya mecburduk, çünkü başka bir imkânımız yoktu. Ya evi-barkı bırakıp kaçacak, ya da dövüşecektik. Ya onlar bizi öldüreceklerdi, ya da biz onları. Savaşı biz kazandık, gerçi çok ağır bir bedelle, fakat hürriyetimizi elde ettik, lakin galip gelmiş bir halk bu hayata ve geçim şartlarına layık değildir”,- diyor Vrej.16

Azerbaycanlı kadın Elmira, Azerbaycanlılardan da Ermenilerden de aynı oranda zarar görmüş olduğunu belirtiyor. Yaklaşık 40 yıl önce Bakû’de, gelecekteki kocasıyla tanışır ve gelip Berdaşen’e yerleşir. Oğlu, genç yaşta vatanı savunmak için cepheye gidip şehit olur. Elmira’nın 17 yaşındaki kızını bir Ermeni genci kıskançlık sonucu öldürür, fakat bu kadının şahsi, ailevi talihsizliği bu kadarla da bitmiyor. İki kız kardeşini Bakû’de bırakmış ve son olarak 2001 yılında Uluslar Arası Kızıl Haç vasıtasıyla mektuplaşmış onlarla. Son zamanlarda annesinin öldüğünü duyar. Bayan Elmira gelecekle yaşıyor, çünkü sadece o şekilde kaderin darbelerini yumuşatabiliyor. Ailesinde sevilen bir ana, eş ve ninedir. Lâkin gerçekleşmesi olanaksız gibi gözüken bir arzu rahat bırakmıyor kendisini “Kız kardeşlerimi görme hayaliyle yaşıyorum”.17

Diğer taraftan, Ermeni Tamara ninenin de kocası Azerbaycanlıydı. Onun kederine bir de yalnızlık ve yaşlılık eklenmiştir. Dağlık Karabağ’ın Khaçen Köyü’nde yaşayan bu kadın, tek kızını bir Azerbaycanlıyla evlendirir. Kızı, Bakû’de enstitüyü bitirdikten sonra, edebiyatçı kocasıyla birlikte köye dönüp okulda öğretmenlik yapmaya başlar, birkaç yıl sonra ise hastalanıp vefat ederek iki çocuğunu öksüz ve Tamara’nın bakımına terk eder. Savaş sebebiyle Azerbaycanlı baba çocukları, 12 yaşındaki Emin ve 10 yaşındaki Lilia’yı alıp Khaçen’den göçer. Tamara, uzun zaman torunlarından haber alamaz ve ancak altı yıl önce bir mektup eline geçer.

“Tiflis’te akrabalarımız var, Emin, onlar vasıtasıyla bir mektup ve iki resim göndermiş. Bu, onlardan elime geçen tek şey. Gece gündüz bu fotoğraflarla konuşuyorum. Mektupta, okulu bitirdikten sonra Emin’i amcasının yanına, Bakû’ye öğrenim görmeye gönderdikleri yazılıydı. Orada da evlenip çocuk sahibi olmuş. Lilia hakkında hiçbir şey yazmıyordu. Nerede olduğu ve kendisine ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Lilia için çok endişeliyim”,- diyor ve öteki dünyaya gitmeden torunlarını bir defa görmeyi arzuluyordu yaşlı kadın.18

Matematik öğretmeni Vrej Babayan, Azerbaycanlı Elmira, kunduracı Andranik Sahakyan, kayıp Hayk Galıstyan ve Khaçik Khaçikyan, geçenlerde sakatlanan iki çocukları, asker oğlunu bekleyen Larisa Çakhoyan, çalışma niyetiyle Rusya’ya gitmiş olan kocası ve oğlu, Tamara nine, akrabalarını rüyasında bekleyen Azerbaycanlı Lala ve Sonik Khaçikyan bu savaşın trajik, fakat aynı zamanda olağan kişileridir.

Azerbaycan, Dağlık Karabağ ve Ermenistan’da onlara benzer binlerce insana rastlamak mümkündür. Hiçbir zaman ilan edilmemiş ve sonuçlandırılmamış bu savaş, on binlerce Ermeni ve Azerbaycanlının hayatını altüst etti. İki komşu ülke ve bu ülkelerin yöneticileri kan dökülmesinden, toplu tehcirden, yerleşim yerlerinin yıkımından kaçınmayı beceremediler. Bugün de, askeri operasyonların son bulmasından 18 yıl sonra, Ermeniler ve Azerbaycanlılar birbirlerinin dilini anlamamaktadır.

  1. Robert Koçaryan, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti (1994-1997) ve Ermenistan Cumhuriyeti (1998-2008) cumhurbaşkanı olmuştur.
  2. İlham Aliyev, 2003 yılından günümüze kadar Azerbaycan Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı görevinde bulunmaktadır.
  3. Aravot gazetesi, Yerevan, 7 Şubat 2006.
  4. 4. Çakhoyan’la yapılan görüşmeden, 8 Mayıs 2006, Vahramabert.
  5. Marağa, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin Ermeni köylerinden biri olup, günümüzde Azerbaycan’ın kontrolünde bulunmaktadır. Marağa ile ilgili daha ayrıntılı olarak bk. 15. Bölüm.
  6. Stepanakert, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti başkentidir. 1923 yılına kadar Dağlık Karabağ’ın yönetim merkezi, Şuşi şehri olmuştur.
  7. Martakert, Dağlık Karabağ’ın kuzeyinde bulunan bir şehirdir.
  8. Alaverdyan’la yapılan görüşmeden, 16 Mayıs 2006, Yerevan.
  9. Khaçikyan’la yapılan görüşmeden, 5 Haziran 2006, Voskevan.
  10. Khaçikyan’la yapılan görüşmeden, 5 Haziran 2006, Voskevan.
  11. 1 Sahakyan’la yapılan görüşmeden, 26 Haziran 2004, Bağanis.
  12. 12. Horadiz, Aras Nehri kıyısında bulunan bir yerleşim yeridir.
  13. 13. Ğazakh, Azerbaycan’ın kuzeybatısında bulunan bir şehirdir.
  14. 14. Noyemberyan, Ermenistan’ın kuzeydoğusundan bulunan bir şehirdir.
  15. Ağdam şehri ve aynı isimle anılan bölgenin bir kısmı, askeri faaliyetler sonucunda, günümüzde Karabağ güçlerinin kontrolünde bulunmaktadır.
  16. 16. Babayan’la yapılan görüşmeden, 18 Haziran 2006, Berdaşen.
  17. http://www.karabakhopen.com/src/index.php?lang=am&id=8&nid=8021.
  18. http://www.karabakhopen.com/src/index.php?lang=am&id=8&nid=6069.