Cilicia [Kilikya] Ermeni Krallığı’nın 1375 yılında yıkılışından sonra Ermenistan ancak 1918 yılında, Ararat’ın eteklerinde, Aras’ın sağ kıyısında, küçük bir toprak parçası üzerinde Birinci Ermenistan Cumhuriyeti’ni ilan ederek bağımsızlığını geri kazanabildi. 500 yıldan uzun bir süre bağımsızlığını kaybetmiş ve tarihi ağır şartlardan geçmiş olan Ermeni halkı, hürriyet mücadelesinde vermiş olduğu unutulmaz kahramanlık sayfaları, Ermenilerin, yarı bağımsız statülerini korumaya muvaffak oldukları Sünik ve Artsakh dağlarında yazılmıştır.
Ermenistan’ın 1555 yılında Osmanlı ile İran arasında bölünmesi ve 1639 yılında tekrar bölünmesinden sonra Batı Ermenistan’da, Zeytun [Osmaniye], Sasun [Sason], Shatakh [Şatak], Moks ile Diyarbekir [Diyarbakır] Paşalığı dâhilindeki dağlık isyan adacığında yarı özerk, küçük Ermeni beyliklerinin kalıntıları kalmıştı. Ermenistan’ın İran’a geçen kısmında, Doğu Ermenistan’daki Sünik ve Artsakh’ta da benzer beylikler korunmuştu.
Rus egemenliği (1813) dönemine kadar varlığını korumuş olanların başında Sünik bölgesini (Karabağ) saymak gerekir. Ülkenin tabii konumu, dağları ve ormanları, halkın ezelden gelme cesur ruhunun kaybolmamasını sağlamaktaydı. Dağlık tabiat, halka, yiğitlik ilhamı ve hürriyete erişme gayreti vermekteydi.
XVI. yüzyıl sonlarında Khamsa Meliklikleri (Arapça khamsa-beş ve melik-kral) şekillenir. Meliklikler, kuzeyden güneye şu şekilde sıralanmaktaydı. Gülistan (Taliş) Melikliği, Melik-Beglaryan; Craberd Melikliği, Melik-İsrayelyan; Khaçen Melikliği, Hasan-Calalyan; Varanda Melikliği, Melik-Şahnazaryan ve Dizak Melikliği, Melik-Avanyan sülalesi tarafından yönetilmekteydi.
Gülistan (Taliş) Melikliği, günümüz Şahumyan bölgesi ve Martakert’in bir kısmını içine alan bölgeyi, Craberd Melikliği, Karvaçar’ı (Kelbecer) ve Martakert’in büyük bir kısmını (Tartar ve Khaçen Nehirleri arasında kalan bölge), Khaçen Melikliği, Martakert’in güneyi ve Askeran’ın güney kısmını (Karkar Nehri’nden Kirs ve Dizapayt Dağlarına kadar olan kısım), Dizak Melikliği, Hadrut, Cebrayil ve Fizuli bölgelerini (Aras’a kadar) kapsamaktaydı.
Gülistan Melikleri, aynı adla anılan kale ve Horekavank’ta, Crabert Melikleri, Eski Mokhratağ konağı ve Mayrakağak kale-yerleşiminde, Khaçen Melikliği, Khokhanabert ve Kaçağakaberd’de, Varanda Melikleri, Avetaranots kale-yerleşiminde, Dizak Melikleri, Toğ’da ve Gıtçavank manastırı yakınında yerleşikti.
Yüzölçümü açısından en büyüğü Dizak olmuştur, onu Craberd, Varanda, Gülistan ve Khaçen takip etmekteydi.
Khamsa Meliklikleri, batıda Karvaçar’dan Hakari Nehri üzerinden Aras’a kadar uzanmakta, kuzeyde Şahumyan bölgesine, doğuda bugün Karabağ-Azerbaycan temas hattının geçtiği yere, güneyde Aras’a kadar uzanmakta olup, Aras üzerinde kurulu olan Khudaparin köprüsüyle Artsakh ile İran arasındaki bağ sağlanmaktaydı. Kaşatağ (Laçin) bölgesinin batı kısmını oluşturan, Hakari Nehri’nin sağ kıyısı meliklik topraklarına dâhil değildi.
Syunik ve Artsakh’ta melikler, işgalcilerin üstünlüğünü kabul etmekle birlikte, iç yönetim açısından tam bağımsız olup, askeri güç bulundurma hakkına da sahip olmuşlardır. Diğer taraftan, Artsakh melikleri, İran’ın görevlileri olarak, egemenlikleri İran şahlarının fermanlarıyla tasdik edilmekteydi. Nadir şah, 1736 yılında Artsakh meliklerinin bağımsızlığını tanıyarak, Khamsa Meliklikleri olarak bölgesel bağımsızlıklarını tasdik etmiştir. Dizak bölgesi yöneticisi Melik-Yegan, Khamsa Meliklikleri’nin genel idarecisi olarak tayin edilir. Melik-Yegan doğrudan, makamı Tebriz’de bulunan, şahın kardeşi İbrahim Han’a bağlıydı. Artsakh’ın beş melikliklerinin vergileri Melik-Yegan tarafından toplanıp, şahın hazinesine devrediliyordu.
Yazar Raffi, meliklerin kendi aralarında ilişki içinde olmadığını ve çıkar çatışmalarının birçok kere düşmanca ilişkilere sebebiyet verdiğini yazmaktadır. “Bazı melikler bağımsız pozisyonlarını korumaktaydı, bazıları da İranlı hanların hâkimiyeti altında ezilmekteydi. Bu ikinciler, mevzilerini kaybetmemek için, Ermeni halkının zararına da olsa, hanların tüm taleplerine boyu eğmeye mecbur oluyorlardı. Daha vicdanlı ve etkili melikler, Ermeni halkı ve hanlar arasında bir duvar gibi durup, hanların doğrudan etkisini halktan uzak tutarak, hanın baskılarından korumaktaydı”.
XVIII. yüzyılın 50’li yıllarında, melikler arasında hasıl olan iç çatışmalardan istifade ederek ve Varanda meliki II. Şahnazar’ın yardımıyla, Türkçe konuşan göçebe Sarıçaylı boyunun önderi Panah, Şuşi kalesine yerleşmeye muvaffak olur. Panah, Karabağ’ı hanlık, kendisini de han olarak ilan eder. Varanda meliki II. Şahnazar’ın damadı olan Panah’ın oğlu ve halefi İbrahim Han, 1785 yılında Cıraberd, Gülistan ve Dizak meliklerini yanına davet eder ve onları öldürür, Gandzasar manastırını işgal eder, katolikosu hapse attırır ve ardından da zehirler.
Osmanlı orduları 1725 Şubatında Artsakh’a saldırır. Şahin, Salah ve Ali paşalar idaresindeki 4700 kişilik ordu Mart ayında Varanda’ya girerek bölgedeki 33 köye yerleşir. Ermeniler, evlerine yerleşmiş olan Osmanlı askerlerinin büyük bir kısmını ve iki paşaları bir gecede yok edip, salah paşayı esir alırlar. Artsakh meliklerinin silahlı güçleri, Osmanlı kuvvetlerine karşı Nadir şaha önemli destek vermişlerdir. Osmanlıya karşı sürdürülen mücadelede Ermenilerin yararlılıklarını takdir eden şah, Khamsa Meliklikleri’nin özerkliğini tanır.
1605 yılından beri Ararat bölgesine ayak basmamış olan Osmanlı ordusu, 1724 Haziranında beliriverdi. Üç ay süren bir kuşatmadan sonra Yerevan şehri Osmanlı tarafından işgal edilir. Kısa süre önce Konstantinopel’de imzalanmış olan Rus-Osmanlı Antlaşmasına istinaden, 1722-23 yıllarında Ruslar tarafından işgal edilmiş olan ve Derbent’ten Mazandaran’a kadar uzanan Hazar kıyı bölgesi haricinde, İran’a ait tüm Güney Kafkasya bölgesi, Osmanlı İmparatorluğu’na ait olarak kabul edilmekteydi.
Doğu Ermenileri, 1720’li yıllarda Osmanlı saldırganlığının kurbanı olmuş, muazzam can ve mal kaybına uğramıştı. Tüm Güney Kafkasya ve Kuzey İran 1724-34 yılları arasında Osmanlı ordularının saldırganlığına maruz kalmış ve ele geçirilemeyen tek kale olarak Ermenilerin Artsakh’ı ve Sünik’i olmuştur. Bu bölgeler o yıllarda fiili bağımsızlık elde ederek, Ermeni halkının devlet konumundaki sığınakları haline gelip, yeni isimlerle Ermeni orduları teşekkül etmişti. Ermeni sığınakları, gayrimüslimlerin Müslümanlara karşı boyun eğme konusundaki şeriatın şartını inatla hiçe sayıyorlardı. Direniş gösteren doğu Ermenileri (İran’lı Şiiler de dâhil) toplu olarak yok edilmekteydi.
Ermeni orduları üç ordugâhta (sığınaklarda) toplanmıştı. Birincisi, Büyük Sığınak olarak anılanı, Mırav Dağları’nda Tartar Nehri yakınlarındaydı. İkincisi, Küçük Sığınak, Varanda bölgesinin Kirs Dağları’ndaydı, üçüncüsü ise, Kapan bölgesinde. Gandzasar katolikosunun önemli konumu ve etkisinin olduğu, başlarında komutanlar konseyinin bulunduğu, halktan oluşan askeri güçlerden kurulu ülke yönetimi Sığınak’larda toplanmıştı.
1724-35 tarihlerindeki ağır yıllar sonrasında Ararat ülkesi yeniden İran egemenliğine geçer. İran orduları Eylül 1735’te Yerevan’ı tekrar ele geçirir.
Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Yirmi yedinci bölüm-2
Photo- Gandzasat Monastery, 13th century Armenian monastery situated in the Mardakert district of Nagorno Karabakh