Robert Koçaryan, 1997 yılında Ermenistan başbakanı olarak atandığında, tanınmamış, fakat bağımsızlığını ilan etmiş olan Dağlık Karabağ Cumhuriyeti vatandaşının, Ermenistan hükümeti yöneticisi olup olamayacağına dair hukuki sorunlar ortaya çıkmamıştı. Anayasada, başbakanın vatandaşlığıyla ilgili bir zorunluluk yoktu. Hâlbuki cumhurbaşkanı adayının son 10 yılda Ermenistan vatandaşı olma mecburiyeti vardı.
On yıldır politikayla ilgilenmemiş olan Karen Demirciyan, Şubat 1998’de Ermenistan Sosyalist Partisi kurultayında cumhurbaşkanı adayı olarak kabul edildi. Koçaryan’a aday olma izni verildiği takdirde, Dağlık Karabağ’ın diğer vatandaşlarına da katılım izni verilmesi gerektiğinden dolayı, sosyalistlerin önderi Movses Şahverdyan, Koçaryan’ın adaylığına karşı çıktı.
Ermenistan adaleti farklı bir karar aldı ve kendi adaylığını fazla olası görmeyen Koçaryan, cumhurbaşkanı adayı oldu. Koçaryan ve Demirciyan haricinde, 1996 olaylı seçimler esnasında birinci cumhurbaşkanı Ter-Petrosyan’ın rakibi olan Vazgen Manukyan da dâhil olmak üzere 10 kişi daha aday oldu.
16 Mart 1998’de Ermenistan’da olağanüstü cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Koçaryan ve Demirciyan ikinci aşamaya kaldılar. İkinci aşamanın yapıldığı 30 Martta Koçaryan, %60 oy alarak Demirciyan’ı mağlup etti. Ter-Petrosyan’ın da hazır bulunduğu, Koçaryan’ın yemin töreni 9 Nisanda gerçekleşti.
Koçaryan, BDT Moskova zirvesi çerçevesinde, Ermenistan cumhurbaşkanı olarak Aliyev’le ilk görüşmesini 28 Nisanda gerçekleştirdi. 11 Ekim 1998’de Azerbaycan cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşti. Aliyev tekrar seçildi. Aliyev, birkaç gün sonra yaptığı açıklamada, Ermenistan cumhurbaşkanı ve başbakanının kendisiyle yaptıkları görüşmeler esnasında, Karabağ’ın bağımsızlığından veya Ermenistan’la birleşmesi fikrinden, fakat aynı zamanda Lizbon prensiplerinden de feragat ettiklerini bildirmiş olduklarını belirtti. Aliyev, uluslar arası kongreye katılmak niyetiyle Bakû’de bulunan başbakan Armen Darbinyan’la 8 Eylülde görüşmüştü.
10-11 Kasım 1998 tarihlerinde bölgeye yaptıkları ziyaret esnasında Minsk Grubu tarafından Bakû, Yerevan ve Stepanakert’e, Rusya dışişleri bakanı Primakov’un hazırlamış olduğu “Ortak devlet” isimli yeni bir öneri sunuldu.
Belgenin ilk kısmındaki statü bölümünde, Dağlık Karabağ’ın, cumhuriyet niteliğinde bir resmi ve bölgesel oluşum olup “Azerbaycan’ın uluslar arası tanınmış sınırlarıyla, bu ülkeyle ‘Ortak Devlet’ oluşturmaktadır”,- denmekteydi. Dağlık Karabağ vatandaşları, özel “Dağlık Karabağ” kayıtlı Azerbaycan kimliğine sahip olacaklardı. Dağlık Karabağ sınırları, eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi sınırlarına uygun olup, düzenlemeler veya değişimler Bakû ile Stapanakert arasında yapılan anlaşmalar durumunda yapılacaktı. Dağlık Karabağ’ın, Azerbaycan parlamentosuna temsilci seçme ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılma hakkı olacaktı.
Belgede ayrı başlıklar halinde Laçin koridoru, Şuşi ve Şahumyan şehri belirtilmekteydi. “Laçin bölgesiyle ilgili özel rejim konusunda Azerbaycan ve Dağlık Karabağ arasında farklı bir anlaşma sağlanmaması durumunda, Dağlık Karabağ ve Ermenistan arasında engelsiz irtibatın sağlanması amacıyla Dağlık Karabağ tarafından Laçin koridorunun kullanımı sorunu ayrı bir anlaşma konusudur”,- denmekteydi. Azerbaycanlı kaçaklar Şuşi’ye geri dönebilecek, Ermeni kaçaklar da Şahumyan’a dönmeleri durumunda benzer haklara sahip olacaklardı.
Belgenin ikinci bölümü, silahlı çatışmaların sonuçlarının ortadan kaldırılmasıyla ilgiliydi. Karabağ kuvvetleri, Laçin haricinde, kontrolleri altında tuttukları bölgelerden çıkacaklardı.
Arabulucuların önerisi, görüşmelere bir temel olarak Yerevan tarafından kısmi, Stepanakert tarafından ise ciddi çekincelerle kabul edildi, Bakû reddetti. Aliyev’in sözleriyle “Ortak devlet” Dağlık Karabağ’a fiili bağımsızlık vermek anlamına gelmekteydi. “Azerbaycan’da bir söz vardır,- bu, karadan daha kara-, diye. Eski önerilerle karşılaştırıldığında “Ortak devlet” daha zararlı. Biraz okuyunca, tartışmak dahi istemiyoruz, dedim. Bizi öyle bir duruma koyuyorsunuz ki, Azerbaycan bölgesinde iki devlet ortaya çıkıyor ve Azerbaycan’ın, Karabağ’a yönelik hakları olmuyor. Biz reddettik, fakat Ermenistan kabul etti ve şimdiye kadar her yerde, Azerbaycan kabul etmiş olsaydı, barış tesis edilmiş ve ihtilaf düzenlenmiş olurdu demektedir. Tabii ki kendileri lehine. Bu öneri, Azerbaycan’a karşı büyük bir komploydu”,- demekteydi.
“Ortak devlet” önerisiyle ilgili Ermenistan’da ciddi bir tartışma olmadı, çünkü bu belge ancak 2001 yılında, Yerevan ve Bakû başka bir belgeyi tartışırlarken açıklandı. İktidar, “Ortak devlet”in, 1997’deki paket ve aşamalı çözümlerden bir adım ileri olduğunu açıklamaya çalışıyordu, muhalefet ise önerilenin, eski seçeneklerin bir tekrarı olduğunu, dahası “Ortak devlet”in, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanımak anlamına geldiğini iddia etmekteydi.
Cumhurbaşkanı Koçaryan, tenkitleri kabul etmeyerek, benzer bir kabul edilebilir düzenleme belgesinin hiçbir zaman önerilmemiş olduğunu iddia etmekteydi. “Her seferinde, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve özerk statüyle Azerbaycan bünyesinde Dağlık Karabağ, diye kesin bir form ortaya konmaktaydı. “Ortak devlet” Dağlık Karabağ’ın, Azerbaycan’ın bir bölümü olacağı anlamına gelmemektedir. Azerbaycan ve Dağlık Karabağ belli sınırlar içinde, fakat kendi kanunlarıyla yaşama konusunda anlaşıyor. Konu bağımsız, ayrı yaşama imkânıyla ilgilidir”. Koçaryan’a göre “Ortak devlet”, Bosna’da olduğu gibi, toprak bütünlüğü ve milletlerin kendi kaderini tayin etme prensiplerinin bütünleştirilmesi konusunda yaratıcı bir denemedir.
Koçaryan, 1997’de Yerevan’a taşındı, bir yıl sonra da Ermenistan cumhurbaşkanı oldu, Karabağ tarafı hem görüşmelerin dışında kaldı, hem de “Karabağ faktörü” uluslar arası toplumun bilincinde ikincil sıraya düştü.
Ter-Petrosyan, “Altında Stepanakert’in imzasının olmadığı bir belge, Yerevan tarafından hiçbir zaman imzalanmayacaktır” yaklaşımını benimsemişti. Koçaryan’ın sözlerine göre, bu yaklaşım belli bir süre için etkiliydi, fakat bir yerden sonra ters etki yapmaktaydı, “sanki Ermenistan, her türlü düzenlemeye hazır olup, Karabağ’ın, daha doğrusu Dağlık Karabağ yönetiminin problem olduğu intibaı uyanmıştı”. “Ben bu yaklaşımı değiştirmeyi önerdim,- Dağlık Karabağ’ın kabul ettiği her düzenleme şeklini kabul ederiz- yerine, bizim ortak bir yaklaşımımız var ve bu konuda diretmeye hazırız. Son düzenleme önerilerinin, eski önerilerden hayli farklı olması, bu yaklaşımın kendisini kanıtladığının ispatıdır”.
Karabağ düzenleme formatının kendi yönetimi zamanında çarpıtıldığı, Stepanakert’in görüşmelerin dışında kaldığı, bu durumdan faydalanan Azerbaycan’ın ise, bu ihtilafı uluslar arası topluma Bakû ve Yerevan arasında bir toprak ihtilafı olarak tanıttığı konusunda Koçaryan sık-sık tenkide uğramıştır.
Aliyev, 1999 yılında Ermeni basın mensuplarıyla yaptığı bir görüşmede, Azerbaycan’ın, Dağlık Karabağ’la doğrudan ilişkiden neden kaçındığı sorusunu şöyle cevaplamıştı. Öncelikle, Dağlık Karabağ’ın fiili olarak Ermenistan’ın bünyesinde bulunduğunu kabul eder. “Ermenistan’ın bugünkü cumhurbaşkanı, Dağlık Karabağ’ın eski yöneticisidir. Dağlık Karabağ bağımsız bir birim değildir. Ermenistan bu sürece katılmasaydı ve Dağlık Karabağ’ı fiili olarak birleştirmeseydi, tabii ki Dağlık Karabağ’la doğrudan görüşme yapmaktan başka yolumuz kalmazdı. İhtilaf ilk günden itibaren Dağlık Karabağ ve Azerbaycan arasında değil, Ermenistan ve Azerbaycan arasında olmuştur. Ermenistan bir yana çekilip müdahale etmezse, sorunu Dağlık Karabağ’la görüşmekten başka bir seçeneğimiz kalmaz”.
Koçaryan’a istinaden, Yerevan-Bakû arasındaki doğrudan görüşmelerin üç temel avantajı vardır. Birincisi, Ermeni tarafının çıkarlarını Ermenistan çok daha etkili bir şekilde savunabilir. “İkincisi, ben, görüşmelerin aktif tarafı olarak, Dağlık Karabağ konusunu görüşmeler esnasında takdim etme konusunda daha büyük imkânlara sahip oluyorum. Üçüncüsü ise, Ermenistan cumhurbaşkanının katılımı, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’a yönelik sorumluluğunu çok daha yüksek bir seviyeye çıkarmaktadır”. Yerevan-Bakû arasında doğrudan görüşmelerin olumsuz tarafı ise Koçaryan’a göre “Bu format Azerbaycan tarafından, Ermenistan’ı saldırganlık ve toprak ihlali konusunda suçlamak için kullanılmaktadır. Herkes ihtilafın özünü anlamakta ve Azerbaycan’ın, Dağlık Karabağ’la görüşmeyi reddetmesinin sebebinin daha çok bir kompleksten kaynaklandığının farkındalar. Bu durum, savaşın sonuçlarıyla ilgilidir”.
Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Yirmi altıncı bölüm-1
Photo- Robert Kocharyan and Heydar Aliyev in Key West, Florida, April 2001