2-3 Aralık 1996’da Portekiz’in başkentinde AGİT zirvesi gerçekleşir. Bu zirvede kabul edilen belgelerden biri olan “Lizbon zirvesi deklarasyonu”, AGİT bölgesindeki durumla ilgili genel bir değerlendirme sunmaktadır. Bu belgenin 20. maddesinde ise Dağlık Karabağ’ın statüsüne değinilmesi öngörülmekteydi.
Lizbon, Ermenistan siyasi çevrelerinde diplomatik yenilgi ve Ermenistan’ın uluslar arası tecridi olarak algılandı. Lakin Arzumanyan’a göre Lizbon, öncelikle, Azerbaycan’ın gerçekleşmeyen rüyası olarak Karabağ görüşmeleri tarihine geçecektir. “Ermenistan ve Azerbaycan şekil konusunda anlaşmaya varmadılar, üzerinde anlaşmaya varılmayan herhangi bir şeklin oylamaya konması durumunda, her biri veto hakkını kullanmakla tehdit ediyordu. Dağlık Karabağ’la ilgili madde, deklarasyondan çıkarıldı. AGİT başkanı, deklarasyonun kabulünden sonra, Ermenistan ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne saygı ve Dağlık Karabağ’a Azerbaycan bünyesinde en üst derecede otonomi güvencesi prensipleri üzerinde kurulu bir açıklama eklemek istedi”.
Vafa Guluzade “30 Kasımda Park Atlantik otelinde, Aliyev’in odasında toplandık, zirvenin çalışma gruplarında yer alan dışişleri bakan yardımcısı Araz Azimov ve AGİT temsilcimiz Vagif Sadıkhov’un kasvetli raporlarını dinledik. Deklarasyon metnine olumlu herhangi bir şey ekleme konusundaki çabalarımız başarısızlıkla sonuçlandı. Sonu gelmeyen görüşmeler başladı, tüm kapıları çalıyorduk. Deklarasyon metninin taslağını okuduğumuzda moralimiz bütün bütüne bozuldu. Bu metinde Gürcistan ve Moldova’nın toprak bütünlüğüyle ilgili paraflar vardı ve hiç kimse bunlara itiraz etmedi. Saldırgan Ermenistan’ın kaprisleri yüzünden uluslar arası toplum AGİT zirvesi belgelerinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü dahi tanıyamadı, Karabağ’ın, Azerbaycan’ın bölünmez bir parçası olarak tanınmasından ise hiç bahsetmiyorum”.
Bakû, Dağlık Karabağ’la ilgili sonuç belgesinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün tasdik edilmemesi durumunda belgelerin kabul edilmesini engellemekle tehdit ediyordu. Dağlık Karabağ’la ilgili AGİT deklarasyon metninin düzenlenmesi görüşmeleri, bir neticeye varmadan sonuçlanır. 2 Aralıkta Ermenistan ve Azerbaycan cumhurbaşkanları arasında yapılan görüşme de bir sonuç vermez. Aliyev, Ermenistan’ı suçlar. “Karabağ’ın gayrihukuki bağımsızlık taleplerini, uluslar arası normlarla karşılaştırmak mümkün değildir. Azerbaycan bölgesinde ikinci bir Ermeni devletinin oluşturulmasına hiçbir zaman izin vermeyiz”.
Ermenistan cumhurbaşkanı, zirvede yaptığı konuşmasında, ihtilafın Azerbaycan’ın önerdiği prensipler temelinde çözülmesi durumunda “soykırımın ve zoraki sürgünün devamlı tehdidinin” Karabağ halkı üzerinde asılı duracağını vurgular. “1988 Şubatında Sugait’te, Kasımında Kirovabat’ta ve 1990 Ocağında Bakû’de vuku bulan Ermeni katliamları ile 1991 Mayıs-Haziran aylarında Karabağ’ın 24 köyünün zorla boşaltılması, tüm güvencelere rağmen Azerbaycan’ın, Dağlık Karabağ halkının güvenliğini sağlayamayacağını açıkça göstermektedir. Bu yüzden de, yeni felaketleri önlemenin tek imkânının, Dağlık Karabağ halkının kendi kaderini tayin etmesi hakkına saygı duymak olduğunu düşünmekteyiz”.
Ter-Petrosyan, deklarasyona veto koyarak, Ermenistan’ın ateşkesi korumakla ilgili sorumluluğu konusunda kararlı olduğunun altını çizmekte, görüşme sürecinde, hem Minsk Grubu, hem de doğrudan ikili görüşmeler sayesinde yapıcı katılımına devam edeceği konusunda kararlı olduğunu bildirmektedir. “Bizim argümanlarımız şuydu, deklarasyon Budapeşte zirvesinde tasdik edilen ve görüşmeler vasıtasıyla siyasi anlaşmaya varma konusundaki Minsk Grubu’nun görev ruhu ve yaklaşımına uymayıp, Dağlık Karabağ’ın statüsüne önceden karar vermektedir”,-diyor Arzumanyan.
Libaridyan’a göre, cumhurbaşkanı Ter-Petrosyan’ın veto hakkını kullanması sonucunda Ermenistan şeklen tecrit edilir. “Azerbaycan’ın ve batının, Ermenistan’ın baskılara boyun eğmeyeceği konusunda kanaat getirdiği bir evreydi Lizbon. Bakû, düzenlemeye görüşmeler sayesinde ulaşmaya devam edeceğimiz ve “büyük ağabeylerin” baskılarına boyun eğmeyeceğimize kanaat getirdi”.
Arzumanyan, Ermenistan’ın tecrit edildiği görüşüne katılmamakta, “Bize, Dağlık Karabağ ve Ermenistan için kabul edilemez bir belge dayatılmaktaydı. Biz, milli çıkarlarımız doğrultusunda adım attık, şayet bu uluslar arası tecrit olarak kabul ediliyorsa, o halde evet, biz bilinçli olarak bu tecride girdik”,-demektedir.
Koçaryan, 18 Aralık 1996’da Paris’te, Fransalı Ermenilerle yapılan bir toplantı esnasında, Lizbon’un Dağlık Karabağ Cumhuriyeti için ne galibiyet, ne de mağlubiyet olduğunu söylemiş, önemli olanın, Ermenistan’ın veto hakkını kullanarak Azerbaycan yanlısı söylemlerin sonuç bildirisine girmesini önlemiş olduğunu belirtmiştir.
Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Yirmi dördüncü bölüm-5