Azerbaycan, darbe denemesi ve Türkiye

2344
Azerbaijani president Haydar Aliyev (L) is welcomed by Turkish President Suleyman Demirel (R) May 5 in Ankara's Esenboga airport. At far right is a Turkish State Minister Abdullah Gul attending the welcoming ceremony for the visiting Azeri President in Ankara. TURKEY

Cumhurbaşkanı Abulfaz Elçibey’in devrilmesi ve Aliyev’in iktidara gelmesi sonrasında Azerbaycan Moskova’ya yanaşıp, Bağımsız Devletler Topluluğu’na ve Toplu Güvenlik Antlaşması’na katıldı, bu organizasyonların belkemiğini Rusya oluşturmaktaydı.

Karabağ savaşı esnasında Azerbaycan silahlı gruplarına destek vermiş olan Türk milliyetçiler, özellikle Elçibey’in devrilmesi sonrasında Azerbaycan’da Türk yanlısı güçlerin şekillenmesi işine dâhil oldu. Türk yanlısı görüşlere sahip Azerbaycanlı aktivistler Türkiye’ye davet ediliyor, MHP lideri Türkeş kendileriyle özel olarak görüşüyor, gerekli olduğu durumlarda başbakan Çiller’le de görüşmeler ayarlanıyordu. Daha sonra Aliyev’e karşı ayaklanma başlatacak olan Rovşan Cavadov da bu aktivistlerden biri olup Tansu Çiller ile devlet bakanı Ayvaz Gökdemir’le görüşerek, Aliyev’e karşı planladığı ayaklanmadan bahsetmişti.

12 Mart 1995’te Kopenhag’da, BM genel kurulu sonrasında, Azerbaycan cumhurbaşkanı Pakistan’a gidecekti, fakat Aliyev acilen, kendisine karşı darbe planlanan Bakû’ye döner. Bu darbenin arkasında tahminen Gökdemir ve MİT’e yakın olan çevreler vardı. Dışişleri bakanı Murat Karayalçın, olaylardan daha iki ay önce, Türkiye’nin Azerbaycan’daki elçisi Altan Karamanoğlu’nun, Türkiye’nin duruşunun ne olacağı hakkında bilgi almak istediğini itiraf etmiştir. Karayalçın, Türkiye’nin Aliyev’i desteklediğini belirtir.

Aliyev’in, planlanan darbeye Karamanoğlu’nun karışmış olduğuna dair şüpheleri vardı. Bir süre sonra, Türkiye vatandaşı Ferman Demirkol’un darbe teşebbüsüne karışmış olduğu kesinleşir. Elçi Karamanoğlu, darbe teşebbüsüne Türkiye’nin hiçbir şekilde destek vermediğini Demirkol’a belirtir ve aynısını Demirkol vasıtasıyla Cavadov’a da iletir. Türk elçiliği, ajanları vasıtasıyla, Aliyev’in bir suikasta maruz kalabileceğini tespit eder. Demirel, Kopenhag’da Aliyev’e, Cavadov’un planının kesinlikle bir suikast olduğunu ve bunun da Bakû havaalanında gerçekleştirilebileceği bilgisini verir.

Aliyev, darbeciler için beklenmedik bir şekilde Bakû’ye dönerek, hükümet kuvvetlerine, Cavadov’un güçlerine saldırı emri verir. Çatışmalarda, iki taraftan da birkaç yüz kişi yaralanır veya hayatını kaybeder, ayaklanma bastırılır. Cavadov yaralanarak, hastanede yaşamını yitirir, kardeşi Mahir ise yurt dışına kaçar.

Aliyev, darbe teşebbüsüne Karamanoğlu’nun karıştığından şüphelenmekteydi, bu durum, Karamanoğlu’nun Çiller’e yakın olan kişilerden biri olması açısından enteresandır. Türkiye’de ise Çiller, Cavadov’un ayaklanmasına destek vermiş olduğundan dolayı bazı çevreler tarafından tenkit edilir. Elçi Karamanoğlu, ayaklanmadan sonra Bakû’den geri çağrılır. Azerbaycan başsavcısı eski birinci yardımcısı İsa Nacabov, aralarında Çiller’in de bulunduğu bazı Türk yüksek düzey görevlilerinin, Elçibey’i yönetime getirmek niyetiyle darbe teşebbüsüne karışmış olduklarını iddia etmiştir.

Aliyev ve çevresi, Cavadov’un ayaklanmasının arkasında devlet bakanı Gökdemir’in bulunduğu kanaatindedir. Cavadov’la ilişki kurup kurmamış olduğu konusundaki Hürriyetin sorularını cevaplayan Gökdemir, Cavadov’la görüşenin, yardımcılarından biri olduğunu belirtmiştir. “Rovşan Türkiye’ye bağlıydı ve Rusya’nın kuklası değildi. Onun defterini düreceklerini hissediyordum. Aliyev, onu sağ bırakmazdı. Darbeye hazırlanan çok daha akıllı davranır. Rovşan, bunu beceremedi. Bence Aliyev’i uyarmak lazım. Ona buna dayanaksız iftira atmamalı. İnsanları sanık sandalyesine oturtuyor, ispatı varsa açıkça konuşsun”.

Türkiye’nin bu olaya katılımı gerçekten de çelişkiliydi. Azerbaycan yönetimi, darbe denemesinin arkasında MİT ve Gökdemir’in bulunduğundan şüphelenmekteydi. Diğer taraftan, son anda Pakistan’a gitmekten vazgeçen Aliyev’e, darbe hazırlığıyla ilgili haber veren de MİT olmuştu. Dahası, darbe denemesi esnasında Demirel ve Çiller, yaptıkları açıklamalarla Aliyev’i desteklemişlerdir. Başarısız darbe girişimi sonrasında meslektaşlarıyla birlikte Azerbaycan’ı terk eden, Türkiye’nin Bakû elçisi Karamanoğlu, istihbarat birimleri tarafından elde edilen verileri Aliyev’e teslim etmişti. Demirel’in, Demirkol’u kaçırmak niyetiyle kendi özel uçağını gece yarısı Bakû’ye göndermiş olduğuna dair rivayet vardı. Bakû ve Washington’daki bazı çevreler tarafından bu haber doğrulanmaktadır”.

Mutalibov’un yönetimi döneminden itibaren dört yıl Bakû’de yaşayan Demirkol, darbe “beyni” olarak tanınmaktaydı. Sabah gazetesiyle yapmış olduğu röportaj esnasında Aliyev, “Türkiye vatandaşı Demirkol, Rovşan’ın danışmanı ve darbenin “ideologu” olup şu anda aranmaktadır. İşbirlikçisi olan Kenan Gürel tutuklanmıştır. Demirkol öğretmendi ve bizim mecliste danışman olarak çalışmaktaydı. Adı onunla birlikte anılan, Azerbaycan’ın eski dışişleri bakanı Tofik Ğasimov, Halk Cephesi’nin temsilcisiydi. Araştırmalar sonucunda, Demirkol ve Avusturya vatandaşı Gürel’in sürekli Cavadov’un evine gittikleri ortaya çıkmıştır”.

Cavadov’un başarısız darbe girişimi sonrasında, Türk milliyetçileri ve Azerbaycan’ın farklı siyasetçileri arasındaki ilişkiyle ilgili ayrıntılar ortaya çıkar. Sabah gazetesi Mayıs 1997’de, Cavadov’un Türk siyasetçilerine, hazırlanmakta olan darbe girişiminden bahsedip, onların onayını almış olduğunu haber yapmaktaydı.

Bu verilere göre Cavadov’un ayaklanmasının hazırlıklarını yapmak niyetiyle, Azerbaycan’ın eski cumhurbaşkanı Elçibey’in iki güvenilir adamı 1994 sonbaharında Ankara’ya gelmişti. İkili, Türk milliyetçileri sayesinde, MİT’le bağlantı kurar. Çiller’in danışmanlarından birinin talimatıyla bir özel şirketin misafirleri olarak gösterilir.

Azerbaycanlı muhalifler Türk görevlilerle yaptıkları görüşmelerde, Aliyev’e karşı darbe planladıklarını ve silah ile maddi destek ricasıyla Türkiye’ye başvurduklarını belirtir.Dahası, darbe planı ve atılacak adımların ayrıntılı bir şekilde belirtilmiş olduğu bir raporun Çiller’e teslim edildiği ve Azerbaycanlı muhaliflerin, Çiller ile Gökdemir’in hazır bulunduğu bir yemeğe davet edildiği söylenmekteydi. Aliyev’e karşı yapılan ayaklanmanın faal katılımcılarından Demirkol’un yargılanması, Türkiye ve Azerbaycan arasında diplomatik krize dönüşür. Demirkol hatıralarında, MHP’nin ayaklanmadan haberi olmasından ziyade, darbenin ön hazırlık çalışmalarına da katılmış olduğunu belirtmekteydi. MHP milletvekili Mustafa

Dağcı ise, Cavadov’un yazıhanesinden Türkeş’i arayarak, hazırlanan çalışmalar hakkında bilgi vermişti.

Dağcı, Demirkol’u uyararak, kaderinin ayaklanmanın başarısına bağlı olduğunu, başarılı olması durumunda Demirkol’a “sahip çıkacaklarını”, aksi taktirde kendisini tanımıyormuş gibi yapacaklarını belirtir. “Girişimin başarısız olmasından sonra Türkiye’ye döndüğümde, bazı çevreler kendilerini tamamen temiz göstererek benden kaçınmaya başladılar”,-diye yazmaktadır Demirkol.

Aliyev, ayaklanmadan iki yıl sonra, 1997 yılının Nisan ayında, o günlerde Türkeş’in vefat etmiş olduğundan ve onun cenazesine katılmak istemediğinden dolayı, beklenmedik bir şekilde Türkiye’ye yapacağı ziyareti erteler. Darbe girişiminin arkasında Türk milliyetçilerinin ve istihbarat teşkilatının bulunduğuna dair Aliyev’in ciddi şüpheleri vardı.