Budapeşte zirvesi, 1994 – Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah

2504

Rusya’nın çabalarıyla oluşan ateşkes, batılı devletler tarafından hemen kabul edilmedi. Ter-Petrosyan, Temmuz 1994’teki sonbahar asker alımıyla ilgili görüşmede Ermenistan, Dağlık Karabağ ve Azerbaycan’ın barışa hazır olduğunu, fakat batı ile Rusya arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden sorunun çözümünün zorlaştığını açıklamıştır. “Batı, çözüm işinde başrolü Rusya’ya bırakmayı kesinlikle arzu etmemektedir. Bugün tüm çabalarımız, batıyı ve Rusya’yı birbirleriyle “barıştırmaya” yöneliktir.

Doğrudur, ABD elçisi Richard Kauzlarich Bakû’de yaptığı bir açıklamasında, düzenlemeyle ilgili Washington’un, Rusya’ya karşı çıkmamış olduğunu belirtmiştir, fakat bazı açıklamalar ve hareketler, Kremlin’in Kafkasya’da güçlenmesinin Batıyı rahatsız ettiğini göstermektedir. “Sürecin AGİK çerçevesinde ilerlemesini biz arzu etmekteyiz. Bu amaç doğrultusunda Rusya’yla görüşmeler yapmaktayız. Rusya’nın, bölgede barış istediğine inanıyoruz”,-diyor Kauzlarich.

Kazimirov’a göre, batılı ortaklar için Rusya’yı dizginlemek, ihtilafı düzenleme işinden daha az önemli değildi. Rus arabulucunun, ihtilaf bölgesine tek başına yaptığı her ziyaret İsveçliler, Finlandiyalılar ve Amerikalılarda sinir krizi yaratıyordu. Rus arabulucu, İsveçlilerle Bakû’ye geldikten sonra, günün yarısını antlaşmanın nerede imzalanacağı konusunda tartışarak geçirdiğini hatırlamaktadır. “Taslakta Moskova’nın adı çoktan belirtilmişti. Lakin İsveçli arabulucu Anders Bürner, her ne pahasına olursa olsun, imza mahalli konusunun açık kalmasına ulaşmaya çalışıyordu. Bir keresinde de, Rusya’nın arabuluculuğuyla ateşkes elde ettikten haftalar sonra, İsveçli Matias Mosberg, çatışan taraflara, ateşkesi 30 günlüğüne uzatmayı önerdi. Bu bariz bir saçmalıktı, çünkü bizim elde ettiğimiz ateşkes süresizdi”.

Kazimirov, Mosberg’in teklifini Yerevan’da, Ter-Petrosyan’dan duyar. Rus arabulucu, süresiz ateşkesin 30 günlüğüne uzatılmasının manasızlığını hemen fark ederek, alternatif önerir, ihtilafın tarafları ateşkesi koruma konusundaki arzularını zaman-zaman tasdik edeceklerdi.

26-27 Temmuz 1994 tarihinde taraflar, bu sefer aynı kâğıt üzerinde, tekrar faks vasıtasıyla, ateşkes yapma konusundaki sorumluluklarını tasdik eder. Bu belge, tarafların ateşkesi koruyacaklarını taahhüt ettiği, günümüze kadar imzalanmış ilk, son ve tek belgedir.

Jirayr Libaridyan, üç taraf için de kabul edilir olan bir belgenin Ruslar tarafından 1993’te takdim edilmiş olduğunu belirtir. “Amerikalılar engelledi. Arabuluculuğun var olduğu herhangi bir çözüm, aracıya da pay çıkartmaktadır. Batı basını sık-sık, Rusların çözüme karşı olduğunu yazmaktadır. Bu yanlış bir yaklaşımdır. Doğru soru, kimin barışı olacağıdır. ABD’nin barışı Rusya’nın rolünü azaltır, Amerika’nın rolünü arttırır ve İran’ı tecrit eder. Rus barışı olursa Amerika’nın etkisini azaltıp Rusya’nınkini arttırır. Kavga bunun içindi, Rusların barışı sevmemesi değildi. Ruslar barışı seviyor, Amerikalılar da seviyor, fakat öyle bir barış istiyorlar ki, bundan kendi çıkarları zedelenmesin”.

Vahan Papazyan da, Rusya ateşkesi sağlayabilecekken, bu denemenin çökertildiğini tasdik etmektedir. “Sonuç olarak, 1994 ateşkesi de Rusya’nın çabalarıyla elde edildi. Taraflardan üçünün de bu ateşkesi istemiş oldukları ise bir başka konu, üçü de yorgun düşmüştü. Rusların rolü tabii ki çok daha büyüktü. Ruslar, ateşkes sağlayabilecek durumda olduklarını, fakat Amerikalıların engellediğini öne sürüyorlar, bunda gerçek payı var. Lakin ben başka bir şey daha hatırlatmak istiyorum, Azerbaycan’ı BDT’ye katacağı hesapları yapan Ruslar getirdi Aliyev’i, o da bunu yaptı. Karşılığında, 1993-94 kış operasyonu esnasında Ruslar Aliyev’e yardım etti”.

Davit Şahnazaryan, Rusya ve batı arasındaki çelişkilere birçok kez şahit olur. “ABD, süreci Minsk Grubu çerçevesinde tutmak istiyordu, Amerikalılar ve Avrupalılar Rusya’nın tek taraflı girişimlerinden hoşnut değildi. Lakin diğer taraftan, Ruslar o zamanlarda batıdan daha ciddi adımlar atmaya hazırdı. Ateşkes, Rusya’nın arabuluculuğuyla meydana geldi ve ateşkes sorununu öncelikli olarak kabul etmek Rusya’nın ve özellikle de Kazimirov’un siyasetiydi. Görüş ayrılıkları ciddiydi, örneğin barış gücünün kimlerden meydana geleceği gibi. Graçov’un girişimiyle, ateşkesten hemen sonra dörtlü zirve yapıldı ve Ruslar, Rus barış gücü yerleştirmeye hazırdı, biz, Azerbaycan’ın karşı olacağını bilerek kabul ettik tabii ki”.

Alexander Arzumanyan, Rusya ve batı arasındaki görüş ayrılıklarından bahsederken, Rus ve uluslar arası heyetlerin bölgeye yaptıkları ziyaretlerin takvimine dikkat çekmektedir. “Rusya’nın, Minsk Grubu çerçevesindeki katı siyaseti nedeniyle Rafaelli, bazı adımları atamadığından dolayı, Minsk Grubu’nda kabul edilmeyen tasarıları BM’ye gönderiyordu. Minsk Grubu’nun tüm faaliyetlerinin BM tarafından tamamen onaylandığı, Güvenlik Konseyi’nin tüm söylemlerinde gözükmektedir. İki arabuluculuk misyonu arasında görüş ayrılıkları çok derinleştiğinden dolayı başka bir çözüm bulmak gerekti. Rusya için, AGİK eş başkanlığı yaratıldı. Uluslar arası toplum karşı durmadı, tersine, Rusya’yı bu sürecin içine çekti”.

Masis Mayilyan, Karabağ heyeti bünyesinde 1993-97 görüşmelerine katılmıştı. Daha Eylül 1993’te Moskova’da hazırlanmış olan belgeden, büyük siyasi anlaşmadan bahsedilmekteydi. Rusya eş başkan olduktan sonra bu belge temel niteliğe dönüşerek, Minsk Grubu’na takdim edildi. “Budapeşte zirvesine kadar iki ayrı süreç vardı, Rusya’nın girişimi ve AGİT. Arabuluculuk misyonlarının birleştirilip, tek bir girişim olmasını biz destekliyorduk. AGİT’in önerisi taraflardan birinin hoşuna gitmediğinde Rusya’yla çalışmaya başlıyordu veya Rusya önerdiğinde, taraflardan biri AGİT’le çalışmaya başlıyordu. Bu durum taraflara manevra yapma imkânı yarattığından, çözüm daha da uzaklaşmaktaydı”.

Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’daki temsilcisi Manvel Sargısyan, Budapeşte zirvesine kadar, Moskova’da büyük siyasi anlaşmanın hazırlanmasına katılmıştı. “Azerbaycan yıkılmıştı ve üçlü belgeler imzalamayı kabul etti. Büyük siyasi anlaşmaya istinaden, Karabağ bölgesine Rus barış gücü yerleştirilecekti. Azerbaycanlılar, Rus birliklerinin Laçin’e geleceğini, Ermeniler ise Ağdam’a geleceğini zannediyordu, halbuki Ruslar İran sınırına gidecekti”.

8-9 Eylül 1994’te Moskova’da, Rusya’nın arabuluculuğuyla Ter-Petrosyan ve Aliyev arasında 6 saatlik ikili, ardından da Koçaryan’ın katılımıyla üçlü görüşme yapılır. 27 Eylülde Ermenistan ve Azerbaycan cumhurbaşkanları New York’ta, BM merkezinde görüşür. Ter-Petrosyan, zirvede yaptığı konuşmasında, halkların kendi kaderini tayininin farklı çeşitlerinin, temel insan haklarından sayıldığını belirtir.

Ekim sonlarında, Kasımın ilk günlerinde, BM Genel Sekreteri Butros Gali Güney Kafkasya’ya gelip Aliyev, Ter-Petrosyan ve Koçaryan’la Karabağ sorununun düzenlenmesiyle ilgili görüşmelerde bulunur.

5-6 Aralık 1994’te Macaristan’ın başkentinde gerçekleşen AGİK zirvesinde, kurul teşkilata dönüşerek AGİT adını alır. Budapeşte’de, ABD devlet sekreteri Madelein Albright’ın inisiyatifiyle Ter-Petrosyan ve Aliyev arasında bir görüşme düzenlenir.

Zirvenin kapanış bildirisinde, Karabağ ihtilafına da yer verilmiş olup, maddelerden birinde, ihtilaflı bölgeye AGİK çok uluslu gücü yerleştirilmesi öngörülmekteydi. AGİK toplu uluslar arası güçlerinin oluşturulup, BM Güvenlik Konseyi tarafından ilgili protokolün kabul edilmesi ve tarafların onaylamasından sonra bölgeye yerleştirilmesi öngörülüyordu. Rusya’nın, bölgeye BDT barış gücü yerleştirme önerisi gündemden çıkartıldı.

Kazimirov’un iddiasına göre, gerçekte sadece iki ülke Kafkasya’ya barış gücü göndermeye hazırdı, Rusya ve Türkiye. Türklerin varlığı Ermenistan ve Dağlık Karabağ için kabul edilemezdi, Rusların varlığı ise Azerbaycan için. Ateşkesin tesisinden 18 yıl sonra da, uluslar arası barış gücü olmadan, temas çizgisinde “ne barış, ne savaş” durumu devam etmektedir.

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Yirmi dördüncü bölüm-2