Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Yirmi ikinci bölüm-3
Paşayev ailesi 1993 yazında, akraba ziyaretine, Bakû’ye gitmişti. Eve döndüklerinde, Karabağ güçleri Ağdam bölgesinde bulunan köylerine çoktan yerleşmişti. Altı kişilik aile ateş altında kalıp esir düşer. Ailenin annesi, daha sonra Human Rights Watcha babasının vurulup oracıkta öldüğünü, kocasının esir düştüğünü, kendisinin ve iki çocuklarının yaralandığını anlatır. “Karabağ askerleri yaralarımızı sardı, fakat dokuz yaşındaki oğlum kurtulamadı. Biz daha köydeyken öldü. Karabağ askerleri bizi Stepanakert’teki hastaneye taşıdı. Oğlumun eline ampütasyon yapmak istediler. Ben haykırdım ve yapmamaları için yalvardım. Cerrah Stepanyan gözlerime baktı ve “Elini kurtarmak için ne gerekliyse yaparım. Bu benim oğlum da olabilirdi”,- dedi”. Çocuğun eli tedavi edilir ve bir hafta sonra annesiyle birlikte Ermeni rehinelerle takas edilir.16
1993 yazında Azerbaycan kaos içindeydi. Bakû’de iktidar mücadelesi vardı ve taşra yönetimsiz kalmıştı. Karabağ güçleri, Azerbaycan’da hâsıl olan iç siyasi gerginliği kullandı. Amerikan Boston Globe gazetesi, Azerbaycan ordusu binbaşısı Mamedov’un sözlerine yer verir. “Ermeniler isterse tüm Azerbaycanı ele geçirebilir”. İngiliz “İndependent” gazetesi, Bakû’de görev yapan bir batılı diplomatın sözlerini aktararak “Ermeni operasyonlarını saldırı olarak adlandırmazdım, bu daha çok askeri gezintiye benziyor”,- diye yazıyordu.17
Kazimirov şöyle yazmaktadır. “Azerbaycan’ın iç siyasi buhranından faydalanmaya çalışmamaları yönünde kendilerine, Moskova tarafından da olmak üzere birçok kez ikaz edilmiş olmalarına rağmen Dağlık Karabağ Ermenileri bu baştan çıkarmaya dayanamayıp, 12 Haziranda cephenin orta kısmından saldırıya başladı. 4 Haziran’da Gence’de meydana gelen kanlı olaylardan sonra Elçibey’le aralarında hâsıl olan çelişkiler sebebiyle Huseynov, “kendi” güçlerini Karabağ cephesinden geri çekmişti. Azerbaycan güçleri o zamanlar Ermeni yerleşimlerini havadan ve karadan sıkı bir şekilde bombardıman etmekteydi. Böylece, Stepanakert 17 Haziranda tekrar güçlü bir şekilde bombalandı”.18
Rusya ve Minsk Grubu, arabuluculuk misyonlarına, savaşın en şiddetli dönemlerinde dahi ara vermiyordu. Rus heyeti Haziran sonlarında, Mario Rafaelli ve gözlemci misyonu ise Temmuz ortalarında Bakû, Yerevan ve Stepanakert’i ziyaret etti. Kazimirov, Aliyev’le ön anlaşma yaptıktan sonra, ateşi bir ay süreyle kesme konusunda kesin bir öneri sunar. Rusların önerileri edimsel olup, savaş alanında hâsıl olan durumun mantığına uygundu. Minsk Grubu, zamanaşımlı projeler sunmaktaydı. Rafaelli, taraflara Roma’da kabul edilen takvimi önerdi. Karabağ güçlerinin Kelbecer’den uzaklaşması, ardından ateşkes, ondan sonra da Cenevre’de görüşmeler.
Karabağ güçleri için Kelbecer artık geçmişte kalmıştı, onlar şimdi Ağdam operasyonuna hazırlanıyorlardı. “Ağdam şehrini kurtarırken 11 şehit verdik, üstelik 4’ünü mayın patlaması sebebiyle. Her bir kayıp bizim için çok değerli olmasına rağmen, bunca alan üzerinde yapılan bir operasyonda 11 kayıp vermeyi ben parlak bir başarı olarak kabul ediyorum”,- diyor Babayan.19
Huseynov’un yardımıyla Bakû’de iktidara gelen Aliyev, Ağdam olaylarından birkaç gün sonra Rus arabulucu Kazimirov’u kabul eder. “Görüşme genel olarak hayli karmaşık ve tartışmalı, daha sonra da düpedüz basmakalıp ve gergin geçti. Bir noktadan sonra Aliyev’in hiddeti mantık sınırlarını geçti, sandalyeden kalkarak yürüyor ve histerik bir şekilde bağırıyordu. Hiddetlenerek ve tehdit ederek “Ezeceğiz Ermenileri, ezeceğiz”,- diye bağırdı. Bize yönelik saldırmaktan da geri durmadı. “Karabağ’ın arkasında Ermenistan var, Ermenistan’ın arkasında da Rusya”. Bu sahne bugüne kadar gözlerimin önündedir”.20
Aliyev, Rus düşmanı Elçibey değildi. Moskova’nın desteğine sahip olmak istiyordu (bunda birkaç kere başarıya ulaştı), fakat iktidara gelmesinin ilk dönemlerinde, Halk Cephesi gibi, Ermenilerle olan sorunları askeri yöntemlerle çözmeye çalışıyordu, bundan faydalanan Karabağ güçleri ise ardı ardına yeni bölgeler ele geçirmekteydi.
Ateşkesin (Bakû’de yeni-yeni uygulanıyordu) Aliyev için hayati önem taşıdığı Haziran ortalarında Azerbaycan, Rusların arabuluculuğuyla, Ağdam ve Stepanakert’e, devamında ise Ağdam ve Martakert bölgelerine yönelik saldırılara ve roket ateşine bir hafta ara verme konusunda Dağlık Karabağ yönetimiyle anlaştı. Ruslar, Temmuz başında, süreyi bir ay daha uzatmayı ve Hadrut ve Fizuli bölgelerini de kapsam alanına dâhil etmeyi önerdiler.
Stepanakert “taraftardı”, hâlbuki Azerbaycan savunma bakanı vekili Abiyev Rusların önerisine bir türlü cevap vermedi. Sonuç olarak, askeri operasyonlar tekrar başladı ve Azerbaycan 23 Temmuzda Ağdam’ı da kaybetti. Göçmenlerin anlatımlarına istinaden, Bakû yönetimi askeri operasyon alanlarındaki durumu hemen-hemen hiç kontrol edemiyorlardı. Suret Huseynov, 30 Haziranda yaptığı açıklamada kendi güçleriyle çatışmalara katılacağını bildirmiş olmasına rağmen, iddialara göre Ağdam’ın elde tutulmasına yönelik hemen hiçbir şey yapmadı. Karabağ güçleri 5 Temmuza kadar Ağdam’ı üç taraftan ablukaya almış, bir tek yol bırakmışlardı ve Azerbaycanlılar, götürebildikleri her şeyi sırtlanarak bu yoldan şehri terk etmekteydi.21
Eylül 1993’ten Şubat 1995’e kadar Azerbaycan savunma bakanı olan Mamedrafi Mamedov, “Azerbaycan silahlı kuvvetlerinde başıbozukluk ve kaos hakimdi, her bölgenin kendi bölüğü vardı ve askerlerin % 30’u yerlerinde değildi. Azerbaycan ordusu, içinde bulunduğu durumdan dolayı galip gelemezdi. Savaşlarda hep güçlüler galip gelir”,- demektedir.22
Ağdam’ın ele geçirilmesini İran ve Türkiye gibi, ABD ve Rusya da telin etti. Washington’a göre “Ağdam’ın işgali, hukuki öz savunma iddialarıyla haklı görülemezdi”. Moskova, “Bundan sonraki bölgesel işgaller, uluslar arası hukuk normlarının kaba ihlali olarak değerlendirilip, uluslar arası toplumun en sert tepkisine nail olacaktır”,- diye açıklamada bulundu.
BM Güvenlik Kurulu, 29 Temmuzda 853 sayılı ikinci bir tasarı kabul ederek Ağdam’ın işgalini, düşmanca hareketleri, özellikle de sivil halka yönelik saldırıları ve yerleşim yerlerinin bombalanmasını telin etmiş, Ağdam’dan ve Azerbaycan topraklarından işgal güçlerinin hemen ve şartsız olarak geri çekilmelerini talep etmiştir.
Rusya’nın arabuluculuğuyla 18 Ağustos 1993’te, beş günlüğüne ateş kesilir, fakat ateşkes ihlal edilir ve Bakû, Fizuli ile Cebrayil’i kaybeder. Kazimirov’un sözlerine göre, “Ateşkesin Azerbaycan kuvvetleri tarafından birden fazla kereler ihlal edilmiş olduğunu, Fizuli’nin ise bölge yöneticisi tarafından teslim edilmiş olduğunu Aliyev alenen kabul etti. Ancak 31 Ağustosta ateşkesi 10 günlüğüne tesis etmek mümkün oldu. Bu arada Ermeni güçleri Ğubatlu’yu ele geçirmişlerdi. Moskova ve Yerevan’ın baskısı altında Koçaryan, bu şehri boşaltmaya alenen söz vermesine rağmen, daha sonra “kulak arkası” yaptı”.23
Ağustosun son on gününde Azerbaycan üç bölge kaybetti. Ayın 23’ünde Karabağ güçleri Fizuli şehri ile çevredeki onlarca yerleşim yerini ele geçirdi, 29’unda ise Ğubatlu-Zangelan karayoluna çıkarak, Khanlık [İşkhanadzor] köprüsünü ve Laçin-Mamedbeyli yolunun kavşak noktalarını tuttular. 31 Ağustosta Azerbaycan, Ğubatlu’yu ve bağlı olduğu bölgenin bir kısmını kaybetti.
Karabağ güçleri Cebrayil’de yaklaşık on, Ğubatlu’da yaklaşık elli kayıp verdi. Bu sayılar her ne kadar dramatik de olsa, Azerbaycan ordusunun o günlerde düpedüz kaçıp kendini kurtardığını göstermektedir.
Babayan’ın belirttiğine göre, yeni alanların ele geçirilmesine Ermenistan sevinmemekteydi. “Ağdam, Fizuli ve diğer bölgelerin kurtarılmasının siyasi kararlarını Dağlık Karabağ vermiş, Ermenistan, bazen ancak bu bölgeler üzerinde hâkimiyet kurulduktan sonra haber almıştır. Lakin bu durum, Ermenistan yönetiminin Dağlık Karabağ tarafından hiçe sayıldığı anlamına gelmemektedir. Ermenistan’a yönelik baskıların bilincindeydik. Rakip tarafın düzensiz durumunu fark edip bundan faydalandığımız anlar oluyordu. Doğru yaptığımıza eminim, eldeki imkânı neden kaçıralım? Bu, Ermenistan yönetimini adam yerine koymadığımız veya onların haberi olmadığı anlamına gelmez”.24
31 Ağustosta, 10 günlüğüne ateşkes ilan etme konusunda antlaşmanın imzalandığı günlerde Ter-Petrosyan, iyi niyet gösterisi olarak “öncü birlikleri, ivedilikle, daha önce belirlenmiş olan çizgiye geri çekmeleri ve ateşkes antlaşmasını ihlal edenler hakkında sert önlemler almaları” konusunda Dağlık Karabağ yönetimine telkinde bulunur. Koçaryan, “Ermenistan cumhurbaşkanının başvurusuna cevap olarak” silahlı kuvvetleri eski hatta geri çekme kararı alır.
2008 kışında, Ter-Petrosyan on yıllık aradan sonra tekrar siyasete döndüğünde, Ermenistan cumhurbaşkanı Koçaryan yaptığı açıklamada, “Şanlı zaferlerimiz sayesinde Karabağ çevresinde bir güvenlik çemberi oluşturuldu. Karabağ’da benzer bir strateji uygulamış olmasaydık, hiçbir zaman ateşkes olmazdı ve şayet Ermenistan ile Karabağ yönetimleri birlik olup, Ermenistan’ın Karabağ’a yönelik baskıları olmasaydı bu güvenlik çemberi çok daha güvenli olurdu. Ter-Petrosyan’da bu cesaret yoktu ve her gün arayıp, Ermenistan’ı mahvettiğimizi söylüyordu. Ben de, biz savaşa dayanıyoruz, siz de hiç değilse diplomatik baskılara dayanın, diyordum”,- öne sürmekteydi.25
Büyük devletlerin Yerevan’a yönelik diplomatik baskıları devam ederken Türkiye, Ermenistan’a kısmi saldırı gerçekleştirmeyi düşünmekteydi. Yaklaşık bin kişilik bir İran askeri birliği İran-Azerbaycan sınırını geçerek, halen Azerbaycan’ın kontrolünde bulunan, [Araxes] Aras Nehri kıyısındaki alana girip, tekrar İran bölgesine geri döndü. Rusya, İran’ın bu adımını dengeyi bozacak bir etken olarak niteleyerek, İran ve Türkiye’yi, ihtilafa doğrudan müdahalede bulunmaktan sakınmaları konusunda uyardı.26
Rafsancani ise Ter-Petrosyan’la yaptığı telefon görüşmesinde, Karabağ güçlerinin operasyonlarını kabul edilemez olarak tanımladı. Kristofer, Yerevan’a, “saldırganlığa son vermeleri” için Karabağ güçlerine baskı yapmalarını telkin etti. “Karabağ Ermenileri, Azerbaycanlıları Fizuli’yi terk etmeye mecbur ederek ileri hareketlerine devam etmektedir. Bu saldırılar hukuki savunma yaklaşımıyla bağdaştırılamaz”.
- Human Rights Watch, Azerbaijan, “Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh”, pp. 22- 23.
- Huge Pope, The Independent, 28 July 1993. p. 10.
- Владимир Казимиров, “Мир Карабаху”, с. 73.
- “Tvek indz herosin”, [“Bana kahramanı verin”] filminden, senaryo yazarı ve rejisör Varduhi Simonyan.
- Владимир Казимиров, “Мир Карабаху”, с. 85.
- Human Rights Watch, Azerbaijan, “Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh”, pp. 22- 23.
- Интервью Мамедрафи Мамедова газету Зеркало, 28 августа 2004 г. , Баку.
- Владимир Казимиров, “Территории за безопасность”, 24 июля 2004 г. , www. regnum. ru/allnews/297801.html.
- Babayan’la yapılan görüşmeden, 4 Nisan 2006, Yerevan.
- Koçaryan’ın, dört Ermeni televizyon kanalıyla yaptığı mülakattan, 16 Şubat 2008.
- BBC Monitoring Service, 6 September 1993.
Photo-