Şahumyan’ın düşmesi, Martakert’te kritik durum

1620

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Yirminci bölüm- 2

Karabağ mücadelesi kronikçisi Zori Balayan, 1992 yazındaki Şahumyan ve Martakert göçünü şöyle betimlemektedir. “Korkunç bir manzaraydı. İnsanlar, iskelete dönmüş hayvanlarını önlerine katmış sürüyor, eşyalarını sırtlarına almış veya nereden buldukları belli olmayan tufan öncesi kağnılarına yüklemiş götürüyorlardı. Kavurucu güneş kadın ve çocukların yüzlerini yakıyordu”.17

Aşot Manuçaryan, 1992 yazında, Şahumyan ve Martakert’in düştüğü günlerde, Ermenistan cumhurbaşkanının milli güvenlik konularında danışmanı ve Artsakh konusunda harekât karargâhı başkanıydı. “23. Rus tümeni, yaklaşık 50 tankı ve mürettebatıyla Azerbaycanlılara teslim edildi ve bu tümen bize karşı savaşa girdi. Azerbaycanlıların ezici üstünlükleri vardı ve Şahumyan bu şartlar altında düştü”. Lakin Rusların hikâyesinin bir başka yüzü daha var. “Dönüşüm de Rusların müdahalesiyle oldu. Ruslar için öyle bir siyasi durum yaratmayı başardık ki, tankları Azerbaycanlıların emrinden aldılar. Dahası, Azerbaycanlıların ilk dalgasını durdurarak Ruslar ilk darbeyi vurmuş oldu ve bunun üzerine biz çok hızlı bir şekilde birliklerimizi yeniden düzenleyerek saldırıyı durdurup geri püskürtmeye muvaffak olduk. Tanklar Martakert’e vardıklarında geri döndüler, geri dönmeleri daha bir şey değil. Azerbaycanlılar Martakert’e saldırıp ileri hareket gerçekleştirdiklerinde, bu saldırı bir anlığına, bir günlüğüne Rus hava kuvvetlerinin darbeleriyle durduruldu”,- diye iddia etmektedir Manuçaryan.18

Cumhurbaşkanı Elçibey’in basın sekreteri Arif Aliyev’e göre hem Ermenilerin, hem de Azerbaycanlıların başarılı operasyonları açısından, Rus faktörü önemli bir rol oynamıştır. “Bildiğim ve hatırladığım kadarıyla, başarılı askeri operasyonlar ve Azerbaycan’a Rus askeri yardımı yapılması durumunda Bakû’nün bazı taahhütler altına gireceği söylentileri vardı. Azerbaycan’ın Rusya’yla daha sıkı ilişki içine gireceği, BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) ile daha yakın işbirliği yapacağı, KGA’na (Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü) katılacağı, tabii ki resmen söylenmiyordu. Azerbaycan bu taahhütlerini yerine getirmedi ve Rus ordusunun çatışmaya ve Azerbaycan’a yönelik tutumu değişti. Hızlı ve başarılı çatışmalar sürerken durdurulup ters istikamete döndürülmesinin sağduyu mantığıyla anlaşılması zordur”.19

Savunma bakanı Vazgen Sargısyan, Taşnaktsakan basının, Şahumyanlılara 30 tank söz verip yerine getirmemiş olduğuna dair suçlamalarına karşın şöyle cevap vermişti. “Şahumyan, savunmak için tüm insani ve askeri kaynaklara sahipti ve oraya gönderebileceğimiz her şeyi çoktan göndermiştik. Sadece düşmanın ani, görülmemiş ve geniş çaplı saldırısı büyük rol oynadı”.20

Şahumyan’daki başarısızlıkla ilgili bazen HHD ile bölge komutanı Şahen Meğryan suçlanmaktadır. Hrand Margaryan şöyle demektedir. “Azerbaycanlılar bize karşı çarpışırken karşı koyabiliyorduk, Sovyet ordusu Azerbaycan’a dolaylı destek verirken de karşı koyabiliyorduk, fakat Sovyet ordusu bize karşı çarpıştığında artık imkânlarımız sınırlıydı. Biz, yenilgilerimizi Rus, daha doğrusu Sovyet ordusu yüzünden elde ettik. Bugün Şahumyan bizim değilse, Azerbaycanlılar bizi yenmiş anlamına gelmemektedir”.21

Zori Balayan şöyle yazmaktadır. “Bazıları, Şahumyanlıları hain ve korkak olarak kabul etmekteydi. Diğerleri ise ihanet etmiş olduklarından emindi. Bu yüzden de onlar Stepanakert’te kalmak istemedi. Bu adamların, çocuklarını sonuna kadar tanklar ve roketlerle çevrelenmiş Gülüitan’da tutmuş olmaları, sadece sonuna kadar karşı koymuş olmalarını değil, ümit beslemiş ve inanmış olduklarını da göstermektedir”.

Georgi Gasparyan topçu komutanıydı, 1992 yazında rakip tarafın eline düşen onlarca yerleşim yerinden biri de onun doğum yeri olan Zardakhaç Köyü’ydü. “Hayvanların nasıl güdüldüğünü gördünüz mü hiç? Halkımız, çocuklar, yaşlılar, analar, kederle Martakert köylerinden işte böyle çıkıyor, yalınayak yanımdan geçiyorlardı. O gün, benim için savaşın en ağır, en acılı günüydü. Öğretmenlerim, akrabalarım, köylülerim acıyla ve ağlayarak yanımdan geçiyorlardı”.22

Şahumyan ve Martakert’ten gelen ilk kaçaklar, yıkılmış Stepanakert’te görünür. “Meydanda, mantar gibi hızlı bir şekilde garip kamp yerleri oluşmaya başladı, çadırlar, kamyonlar, kağnılar. Çoğunluğu kadınlar, çocuklar ve yaşlılardı. Çok çocuk vardı. Her gün bu aç ve kızgın insanların arasından geçmek gerekiyordu. Baba ocağını, hayatları boyunca yarattıklarını, babalarının ve dedelerinin kendilerine bırakmış olduklarını kaybetmişlerdi. Artık istedikleri bir tek şey vardı, arabalarla Yerevan’a götürülmek. Tek Stepanakert’te kalmasınlar. Herkes Yerevan’a gitmek istiyordu”, -diye yazmaktadır Balayan.23

Ermenistan’da iç siyasi gerginlik

Şahumyan ve Martakert’in kritik durumu 22-24 Haziran tarihlerinde Ermenistan parlamentosunun olağanüstü oturumunda görüşülmekteydi. Parlamentoda, muhalif yedi parti tarafından oluşturulan “Milli Birlik” muhalif grubu şekillenir. Milli Birlik, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan bünyesinde gösterildiği herhangi bir uluslar arası belgenin kabul edilemez sayılması konusunda parlamentoya karar önergesi sunar.

Ter-Petrosyan, Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin üçüncü konferansına katılmak niyetiyle 23 Haziranda İstanbul’a gider. Elçibey, Ermeniler Şuşi ve Laçin’den çekilmedikleri sürece İstanbul’da Ermenistan cumhurbaşkanıyla görüşmeyi reddeder. Cephedeki başarılar Elçibey’i Ermenilerle ilişki içine girmekten uzak tutmaktaydı.

Ter-Petrosyan’ın belirttiğine göre “Seçimlerden sonra tebrik etmek için Elçibey’i aradım. Komik bir durum oldu. Yardımcısı şaşırarak benim yardımcımı arayıp, hangi konuda konuşmak istediğimi sordu. Bu gibi şeylerin sorulmadığını, her şeyin görüşme esnasında belli olacağını kendisine açıklamaya mecbur olduk. Sonuçta konuşamadık”.24

Elçibey, ancak Kelbecer’in kaybından sonra Ter-Petrosyan’la irtibat kurmaya mecbur olmuştu. Bu ise 1993 baharındaydı. Türkiye cumhurbaşkanı Turgut Özal, 17 Nisanda kalp yetmezliğinden vefat etmişti. Ter-Petrosyan da Turgut Özal’ın cenazesine katılmak için Ankara’ya gider ve 21 Nisanda Elçibey, Aliyev ve Demirel’le görüşmelerde bulunur. Amerikalı gazeteci Thomas Goltz’un belirttiğine göre Ter-Petrosyan ve Elçibey Ankara’da üç defa görüşür. İlk kısa görüşme, Demirel tarafından mecliste verilen kabul esnasında, Demirel’in önerisiyle yapılır.

“Ter-Petrosyan ve Elçibey arasında yapılan ikinci görüşme, Elçibey’in otel odasında yapıldı. Bu ikili bir görüşmeydi ve Elçibey bu görüşme neticesinde sarsılmış, yıkılmıştı. Vugar, çevirmen ve koruma olarak heyetle seyahat etmekteydi. Ter-Petrosyan’ın gitmesinden sonra odaya ilk giren o olmuştu. “Elçibey başını ellerinin arasına almıştı. Ter-Petrosyan’ın kendisine ne söylemiş olduğunu bilmiyorum, fakat onu hiç o vaziyette görmemiştim. Çok farklı durumlarda görmüştüm onu. Yıkılmıştı”,- diye anlattı bana Vugar”.25

Ermenistan parlamentosu 8 Temmuz 1992’de bir karar kabul ederek Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan bünyesinde kabul edildiği herhangi uluslar arası bir belgeyi kabul edilemez olarak tanımaktaydı. Ter-Petrosyan buna karşı koyarak şöyle cevap vermekteydi. “Altında Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin imzasının da bulunmadığı herhangi bir belgeyi Ermenistan hiçbir zaman imzalamayacaktır”. Muhalefet, Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığının Ermenistan tarafından tanınmasını talep etmekteydi.

Jirayr Libaridyan şöyle yazmaktadır. “Ter-Petrosyan reddetti. Kalıcı ve istikrarlı bir çözüm için görüşmeler ve karşılıklı taviz suretiyle sonuca varmanın gerekliliğini ve Ermenistan tarafından Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığının tanınmasının görüşmeleri baltalayacağını ve sorunu çözümsüzlüğe sürükleyeceğini iddia etmekteydi”.

Kasım 1992’de Ter-Petrosyan “Çok sert tartışmalardan sonra parlamento sağduyu göstererek Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanımadı, yoksa tüm dünyaya kafa tutmuş olacaktık. Bu durumda ise siyasi maceraperestlik sayesinde Azerbaycan’la savaşa girmiş olacaktık”.26

Ermenistan’ın ilk dışişleri bakanı Raffi Hovhannisyan, 1992 Ağustosunda Dağlık Karabağ’ı tanımak için beş önemli sebep sunmaktaydı. Ermenistan’ın bir numaralı diplomatı, Ter-Petrosyan’ın yaklaşımını kabul etmeyip, başkanlık ekibiyle ters düşerek, Dağlık Karabağ’ın, tanınmak için ciddi argümanlara sahip olduğunu, özellikle de 1933 Montevideo Konvansiyonu’nda belirtilen devlet ölçütlerine uyduğunu iddia etmekteydi. Dağlık Karabağ’ın sınırlandırılmış bir bölgesi, sürekli nüfusu, hukuki hükümeti ve seçilmiş bir parlamentosu olup, diğer ülkelerle resmi ilişki kurma yeteneği bulunmaktaydı.

İkincisi, Dağlık Karabağ halkı 10 Aralık 1991’de gerçekleştirdiği referandum vasıtasıyla kendi kaderini tayin etme hakkını gerçekleştirmişti.

Üçüncüsü, Dağlık Karabağ de-facto olarak bağımsız bir devletti ve Azerbaycan’la siyasi, ekonomik herhangi bir bağı olmayıp, bir diğer ülkeden malî yardım almamakta, vatandaşları Azerbaycan’a vergi vermemekteydi, ayrıca kendi hükümeti, parlamentosu ve savunma gücüne sahipti.

Dördüncüsü, Azerbaycan yönetimine tabi olduğu sürede Artsakh [Karabağ] halkının siyasi, kültürel ve diğer insani hakları Sovyet Azerbaycan’ı tarafından birçok kez ayaklar altına alınmıştı.

Beşincisi, Azerbaycan’ın saldırılarına karşı sadece tanınmanın sağlayacağı uluslar arası garantiler olmadığı sürece Bakû, Artsakh Ermenilerini yok etme niyetiyle, sorunun askeri çözüm şıkkı peşinde olacaktır.27

Dağlık Karabağ ve Ermenistan için, savaşın üç yılları içinde en ağır zaman 1992 yazı olur. 30 Temmuzda Laçin bölgesinin Hoçaz ve Tigik köyleri yakınlarında konuşlanmış olan Azerbaycan kuvvetleri Ermeni birliklerine aniden saldırır. 24 Ermeni öldürülür ve sekiz kişi kaybolur. Ağustos-Eylül aylarında Karabağ kuvvetleri neredeyse Laçin koridorunu kaybedecekti.

Azerbaycan ikinci kolordusu, General Dadaş Rızayev komutasında kuzeyden saldırıya geçer. Karabağ kuvvetleri, rakibi Laçin’in birkaç kilometre uzağında durdurmaya muvaffak olur. 8 Ağustosta Azerbaycan ordusu, Ermenistan Cumhuriyeti’nin Krasnoselsk bölgesine bağlı ve Azerbaycan bölgesinde bulunan bir “adacık” haline gelmiş olan Ardsvaşen Köyü’ne saldırarak işgal eder. Ermeni tarafı yirmiden fazla kayıp verir.

Ter-Petrosyan, 9 Ağustosta KGA yöneticilerine yolladığı telgrafta Ermenistan’a yönelik taahhütlerini yerine getirip siyasi, askeri ve diğer imkânları kullanarak savaşı durdurmalarını talep eder. “Azerbaycan tarafından Ermenistan’ın bir bölümü, Ardsvaşen Köyü işgal edilmiş, savaş uçaklarıyla Ermenistan’ın hava sahası ihlal edilerek Goris bölgesi bombalanmıştır. KGA üyesi bir ülkeye yönelik saldırganlık sergilenmiştir”.

ABD Kongresi, 11 Ağustosta 907 No’lu Hürriyeti Destekleme Anlaşması’nın düzenlenmesini kabul ederek, Ermenistan’ı ve Karabağ’ı abluka altında tuttuğu müddetçe Azerbaycan’a doğrudan yardım etmeyi Amerikan hükümetine yasaklar.

Yeltsin, 21 Ağustos 1992’de Ter-Petrosyan’ı Kremlin’de kabul eder. Ermenistan bölgesinde konuşlandırılmış Rus silahlı kuvvetleriyle ilgili antlaşma imzalanır. Rusya savunma bakanı Pavel Graçov ve Ter-Petrosyan 17-18 Eylülde Yerevan’da, Ermenistan’daki Rus birliklerinin statüsü sorununu görüşür. Graçov ertesi günü, 19 Eylülde, üç Transkafkasya devletlerinin savunma bakanları Vazgen Sargısyan, Rahim Ğaziyev ve Tengi Kitovani’nin katılımıyla Soçi’de dörtlü bir görüşme düzenler.

25-26 Eylülde Moskova’da Ermeni, Azerbaycanlı ve Rus askeri yetkililerinin görüşmesinde, çatışma bölgelerine gözlemci gönderilmesiyle ilgili antlaşma imzalanır. 26 Eylülden başlamak üzere 60 günlük bir ateşkes ilan edilmesi kararı da alınır. Lakin ateşkes ancak 20 dakika sürer ve Graçov gözlemcileri geri çağırır.28

  1. Zori Balayan, “Cehennem ve cennet”, “Azg” Yerevan, 1995, s. 187-190.
  1. Manucharyan’la yapılan görüşmeden, 19 Nisan 2006, Yerevan.
  1. Aliyev’la yapılan görüşmeden, 16 Mart 2007, Yerevan.
  1. Hayastani Hanrapetutyun gazetesi, Yerevan, sayı 121, 23 Haziran 1992.
  1. Margaryan’la yapılan görüşmeden, 24 Mayıs 2006, Yerevan.
  1. Gasparyan’la yapılan görüşmeden, 11 Haziran 2006, Stepanakert.
  1. Zori Balayan, “Cehennem ve cennet”, s. 188.
  1. Ter-Perosyan’ın “Nizavisimaya gazeta”ya verdiği röportajdan, 13 Ağustos, 1992.
  1. Thomas Goltz, p. 353.
  1. Gerard J. Libaridian, “The Challenge of Statehood: Armenian Political Thinking Since Independence”, Blue Crane Books, Watertown, Massachusetts, pp. 30-31.
  1. Bu belge, yazara Hovhannisyan tarafından takdim edilmiştir.

28. Vladimir Kazimirov, 50 veya 56 kişiden oluşan gözlemci grubunun hemen 26 Eylülde çatışma bölgesine gönderilmiş olduğu ve yaklaşık iki hafta orada kaldıklarını yazmaktadır. Rusya Federasyonu’nun Ermenistan elçisi Vladimir Stupişin ise, Ekim başında sınırın sadece Ermeni tarafında mevzilenmiş olan ve tümünün Ruslardan oluştuğu 89 gözlemciden bahsetmektedir.

Photo- Levon Ter-Petrosyan and Abulfaz Elchibay in Ankara, April, 1993