Hocalı askeri operasyonu

1649

Şubat ortalarında, İran ziyareti öncesinde Mutalibov, Şuşi’de bulunan Ğaziyev’e, kendisinin olmadığı süre içinde ateşkese uyulması ve Stepanakert’e ateş edilmemesi talimatını verir. Lakin onun İran’a gitmesinden birkaç saat sonra Ğaziyev’in emriyle Stepanakert’in, özellikle de 366. motorize topçu alayının ağır bombardımanı başlar. Alay komutanı Yarbay Yuri Zarvigarov’un Moskova’ya yolladığı çok sayıda rapordan, alayın düştüğü zor ve içinden çıkılması imkânsız durum gözler önüne serilmektedir. “Tüm şehirde olduğu gibi alayda da içme suyu yok. Subayların aileleriyle kaldığı konutlar her gün roket ve top ateşi altında bulunmaktadır. Alayın bulunduğu bölgenin bombardıman altına alınması sonucunda er Kovalyov ve ast çavuş Burkovetski hayatını kaybetti, teğmen Zabilin şarapnel yüzünden bir uzvunu kaybetti”.13

Ğaziyev’den bir alıntı. “16 Şubatta, Hocalı üzerine bir saldırı planlandığı haberini aldık. Şuşi’deki birliklerimiz, Grad sayesinde bunu başarıyla önledi. 25 Şubatta tekrar Hocalı’ya saldırı denemesi konusunda bilgi aldık. Ermenilerin saldırısını durdurup Hocalılılara yardım etmek için yeterli cephanemiz yoktu. Şuşi üzerine koyu bir sis inmiş olduğundan bu defa “Grad”ı kullanmadık… Telefonla Mutalibov’u aradım. Başkan, içişleri bakanı Kerimov’dan, Hocalı’da durumun normal olduğuna dair garanti aldığını söyledi. Ben anlıyorum, Hocalı’da Mutalibov için bir tuzak hazırlanmıştı”.14

Ermeniler için olduğu kadar Azerbaycanlılar için de Hocalı’nın stratejik önemi büyüktü. Dağlık Karabağ’ın havaalanı Hocalı’da bulunuyordu ve kuşatma altında olan Ermenileri dış dünyayla bağlayan tek yoldu. 80’lerin sonunda Azerbaycan yönetimi, Özbekistan’dan kovulan Mesket Türklerini Hocalı’ya yerleştirmeye başladı. Polyaniçko’nun döneminden itibaren Hocalı Azerbaycan güçlerinin kontrolündeydi, Ermenilerin kaçırılması olayları ile soygun, havaalanı kontrolörlerinin gündelik çalışmalarının önemli bir kısmını oluşturmaktaydı.

Stepanakert ve diğer Ermeni yerleşimleri Hocalı istikametinden de düzenli olarak bombardıman altına alınmaktaydı. Yerleşim yerini ele geçirme operasyonu Arkadi Ter-Tadevosyan tarafından planlanıp yönetilmişti. Karabağ güçleri 4 koldan Hocalı’ya gireceklerdi. Ermeni birliklerinin komutanlarına, sivil halkın uzaklaşabilmesi amacıyla Karkar Nehri boyunca koridor bırakılması konusunda bilgi verilmişti. “Hocalı operasyonuna 487 Ermeni asker katıldı. Ermeni birlikleri ilk defa olarak iki panzer ve bir anti tank bataryası kullandı. Hocalı operasyonu esnasında 8 kişi kaybettik, karşı taraf ise 23”, – diye yazmaktadır Ter-Tadevosyan.15

Operasyon 25 Şubat günü, gece yarısından önce başlar, yani sivil halkın katledildiğine dair Mutalibov’a rapor verilmesinden birkaç saat sonra. Hocalı’da yaklaşık 3000 kişi kalmıştı, şehrin savunma komutanı olan, havaalanı OMON’u şefi Arif Haciyev’in komutası altında 160 asker vardı. Hocalı’nın Azerbaycan yerleşimleri ve özellikle de Halk Cephesi’nin silahlı gruplarının kontrolü altında bulunan komşu Ağdam’la olan bağlantısı helikopterler vasıtasıyla sağlanmaktaydı. Şehrin, Karabağ güçleri tarafından ele geçirilmesi öncesindeki son uçuş 13 Şubatta gerçekleşir. 25 Şubatta Ağdam’da 12 adet S-72 tankı, aynı sayıda panzer, 4 adet BM-21 tipi Grad obüsü, 40 top ve 2500 askerin bulunmuş olduğu Ğaziyev tarafından tasdik edilmişti. Bu güçler Hocalı’ya gönderilebilirdi, fakat yardım gelmedi.

Çingiz Mustafayev’in çekimleri

Karabağ savaşı yıllarının en büyük insanlık dramı şüphesiz ki Hocalı’dır. Başka herhangi bir operasyon esnasında, içinde çocuk ve kadınların da bulunduğu bu sayıda sivil hayatını kaybetmemişti. Hayatını kaybedenlerin sayısı günümüze kadar tartışılır olarak kalmıştır. Sivillerin nerede öldürülmüş olduğu konusu da aynı derecede önemlidir. Farklı zamanlarda farklı sayılar telaffuz edilmiştir. Azerbaycan parlamentosu araştırma komisyonu 485 sayısını belirtmekteydi. Bu sayının içinde Hocalı’da hayatını kaybeden tüm insanlar, bu arada şehirden kaçarken soğuktan ölenler de dâhildi. Parlamento araştırmasını gerçekleştirenlerden Namik Aliyev, 1992 yılında Helsinki Watch teşkilatına verdiği bilgilerde Ağdam’da 213 Hocalılının gömülmüş olduğunu belirtmişti. Bir diğer görevli, Aydın Rasulov, adli tıbba üç yüz ceset yolladıklarını belirtir. Karabağ  gazetesine göre, Hocalı kaçaklarına yardım heyeti tarafından hayatını kaybeden 476 kişinin ailelerine insani yardım dağıtılmıştır. Ağdam imamı, 27 Şubat 1992’de Amerikalı gazeteci Thomas Goltz’a hayatını kaybeden 477 kişinin listesini göstermiştir. Aynı tarihte, Azerbaycan Ordu gazetesi 636 kurbanın isim listesini yayınlamıştır.16

Azerbaycanlı kameraman Çingiz Mustafayev, Ağdam yakınlarında ilk çekimlerini 29 Şubatta, ikincisini ise 2 Martta gerçekleştirmiş ve bu film birkaç gün sonra Azerbaycan meclisinin olağandışı oturumunda gösterilmiştir. Çekimleri gerçekleştirdiği bölge, net bir şekilde görüldüğü gibi, Halk Cephesi silahlı birliklerinin denetimi altındaydı. Şayet Mustafayev’in çekim yaptığı bölge Karabağ güçlerinin denetimi altında bulunsaydı, bu çekimleri yapamazdı. Mustafayev, 15 Haziranda Dağlık Karabağ bölgesinin Nakhicevanik köyünde yeni çekimler yaparken öldürülür.

Mustanayev’in öldürülmesiyle ilgili farklı rivayetler öne sürülmüştür.

Resmi Azerbaycan propagandası, onun çekim yaptığı sırada Ermeni kurşunuyla öldürülmüş olduğunu iddia etmektedir. Karabağ tarafı ise, Mustafayev’in Halk Cephesi tarafından, ilerde Hocalı’yla ilgili gerçekleri anlatmaması niyetiyle öldürülmüş olduğuna işaret etmektedir. Bazı iddialara göre Mutalibov, kameramanı, Hocalı hakkında konuşmaması ve tehlikeden sakınması konusunda uyarmıştı.

Kardeşiyle sık-sık çekimler için cephe çizgisine giden Vahid Mustafayev’in anlattığına göre Azerbaycan birlikleri Nakhicevanik’i tekrar ele geçirdiklerinde askerler, bir görünüp birkaç dakika çekim yaptıktan sonra hemen uzaklaştığından dolayı Çingiz’le alay edip “Hakiki erkeksen cepheye gidelim orada çekim yap” demişlerdir. Çingiz, böylece 29 Şubat ve 2 Marttaki çekimler esnasında olduğu gibi 15 Haziranda da Halk Cephesi birliklerinin elinde bulunan Nahkicevanik’e geri döner. “Kamera önünde kendilerini göstermek için askerlerimiz havaya ateş etmeye başlar. Akabinde Ermeniler top atışıyla cevap verir. Çingiz’in son çekimlerini birçok kez seyrettim ve ne yapmak istediğini anladım. Merminin nasıl patladığını göstermek istiyordu. Birkaç kere mevziden dışarı fırlayıp iyi bir pozisyon yakalamaya çalışıyordu. Filmde sesi duyuluyordu “Geciktim, kaçırdım”. Son defasında mermi yakınında patladı ve onu yere devirdi. Çingiz’i Ağdam’a getirdiklerinde yaşıyordu, fakat ameliyat masasına koyduklarında kalbi durur”,- diyor Vahid.17 

Muhalefetin baskısı altında, Hocalı faciasıyla ilgili Mustafayev’in çekimleri 3 Mart 1992’de Yüksek Sovyet’te gösterilir. Bir erkek, hıçkırıklar içinde kırmızı paltolu bir çocuk cesedine sarılmıştı, parlak renkli eşarplı ve paltolu kadınlar çamur ve eriyen kar içinde yatmaktaydı. Thomas Goltz “Filmin ilk kareleri ekranda gözüktü ve takip eden on dakika ülkenin tarihini değiştirdi”,- demektedir.

Yüksek Sovyet binası önünde toplanan on binlerce gösterici 5 Martta Mutalibov’un istifasını talep etmekteydi. Olağanüstü oturumun ilk günü Elmira Kafarova istifa eder, Bakû üniversitesi tıp fakültesi dekanı Yağub Mamedov parlamento başkanı seçilir. Göstericiler parlamento binasını kuşatma altında tutmaya devam ederek milletvekillerinin dışarı çıkmasına izin vermezler. Olaylar Mutalibov tarafından “ihtilal” olarak adlandırılır. 6 Martta Mutalibov istifa eder, Mamedov, Yüksek Sovyet başkanı seçilir ve başkanlık seçimlerine kadar ülkenin geçici yönetiminin başkanı sorumluluğunu üstlenir.

O günlerin olaylarını Mutalibov şöyle yorumlamaktadır. “Baskı altında istifa ettim. Uzaklaşmaya niyetim yoktu, fakat her şeyin ayrıntılı olarak hazırlanmış olduğunu, sağın ve solun başkana karşı birlik kurmuş olduğunu anlayarak çatışmaya gitmek istemedim”.

Yönetimden uzaklaşan başkan, istifasından sonra Azerbaycan’ın iç siyasi mücadelesinde Karabağ sorununun kullanılacağını ve savaşın gelişmesinin artık geri dönülmez olacağını zannediyordu. “Halk Cephesi bizi Karabağ sorununu çözemediğimizden dolayı suçlamaktaydı. Şimdi, kendilerinin bunu yapabileceklerine dair halka garanti vermeleri gerekir. İki yol var, ya daha kararlı iş yapacaklar, çünkü beni kararsızlıkla suçluyorlardı, ya da karşılıklı taviz… Farz edelim ki tüm güçlerimizi birleştirmeye muvaffak oldular. Bu durumda tüm bunlar, kimin kazanacağı belli olmayan büyük bir savaşa dönüşebilir, gerçi Azerbaycan’da artık kimse savaşmak istemiyor”.18

Tekrar diplomasi

Hocalı, Tahran’ın arabuluculuk çabalarına denk geldi. O trajik Şubat günlerinde İran dışişleri bakanı Ali Akbar Velayati Bakû’deydi. Velayati, Mutalibov’la birlikte arabuluculuk misyonunun ayrıntılarını görüşüyordu. Velayati, Bakû’den Yerevan’a geçip Ter-Petrosyan’la görüşür. Ermenistan ve Azerbaycan 16 Martta Tahran’da, Karabağ çatışmaları bölgesinde bir haftalık ateşkes uygulamak konusunda bir memorandum imzalar. Tarafların bu zaman zarfında çatışmalara ara vermesine kısmen de, 17-21 Mart arasında BM genel sekreterinin özel temsilcisi Cyrus Vance’in, AGİT temsilcisi Yanoş  Kubiş’le birlikte bölgeye gelip Bakû, Gence, Ağdam, Stepanakert ve Yerevan’ı ziyaret etmesi vesile oldu. 48 AGİT üyesi ülkenin dışişleri bakanları 24 Martta Kubiş’in raporunu dinler. AGİT himayesi altında Minsk’te, “Krizin barışçıl düzenlenmesi niyetiyle sürdürülecek görüşmeler için sürekli çalışan bir kurul” sağlayacak olan Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili bir konsey düzenleme kararı alınır. Minsk Kurulu Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Çek Cumhuriyeti ile Slovakya, Fransa, Almanya, İtalya, Rusya, İsveç, Türkiye ve ABD’nin katılımıyla şekillenir. Kurula “Dağlık Karabağ’ın seçilmiş ve diğer temsilcileri” de davet edilecekti, yani ilgili taraf olarak Dağlık Karabağ’ın hukuki yönetimi olarak 28 Aralık 1991’de seçilmiş olan Yüksek Sovyet. “Diğer temsilciler” olarak Dağlık Karabağ’ın Azerbaycanlı cemaatine atıfta bulunulmaktaydı.

İran’ın arabuluculuğuyla sağlanan ateşkes, Mart sonlarında bozulur. Vayezi tekrar Bakû’ye gelir. Vayezi’nin Ermenistan ve Dağlık Karabağ’a yaptığı ziyaretler, Stepanakert’in bombalanmasına denk düşer, en az on kişi hayatını kaybeder, onlarcası yaralanır. Birkaç ay içinde Stepanakert’in %80’i yıkılır, şehre 4500’ün üzerinde top mermisi düşer, bunlardan 3000’i Grad bataryasından. Aralarında, Stepanakert’in 19 Ocaktaki bombalanması esnasında vurulan Yüsek Sovyet milletvekili Vigen Şirinyan da olmak üzere 111 sivil hayatını kaybeder, 332’si yaralanır.

Karabağ kuvvetleri de Ağdam’ı ve çevre yerleşimleri topa tutmaktaydı. Karşı taraftan da onlarca sivil hayatını kaybediyor ve yaralanıyordu. O tarihlerde çatışma alanını ziyaret eden uluslar arası kuruluşların temsilcileri, raporlarında hem Karabağ, hem de Azerbaycan tarafının şiddet uyguladığı, Cenevre konvansiyonu maddelerini ihlal ettiği ve esir ile rehinelere işkence uyguladığını belirtmekteydi.

AGİT başkanı, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya dışişleri bakanı İrji Dinstbir, Karabağ’da hâsıl olan durumu incelemek için 31 Mart ve 1 Nisanda Bakû, Yerevan ve Stepanakert’i ziyaret eder. İtalya dışişleri bakanı yardımcısı Mario Rafaelli, Minsk kurulu başkanı seçilir.

ABD’nin AGİT elçisi John Mareska “Barışçıl bir konferans ve AGİT üye ülkeleri temsilcilerinin bölgeyi ziyaretini planlamamıza rağmen çatışmanın uzlaştırılması konusunda kuruluşun izleyeceği yol ve rolü hakkında anlaşma yoktu.

Minsk konferansı başkanlığını İtalya üzerine aldı ve başkanlık için bir siyasiyi, Rafaelli’yi önerdi. ABD adına ben, Rafaelli’nin hemen görüşmeler sürecini başlatmasını elde edebildim. Bu sayede ihtilafın temel sorunlarını çözme imkânına kavuşacak ve Minsk konferansını hazırlayabilecektik”.

23 Haziran 1992’de Minsk konferansı düzenlenecekti, fakat Bakû ön şart ileri sürdü, buna göre Ermeniler Şuşi ve Laçin’den çekileceklerdi. Azerbaycan’ı savunan tek ülke Türkiye’ydi. Bu çıkmazdan bir çözüm yolu bulabilmek amacıyla ABD, 1-5 Haziran arasında Roma’da “olağandışı ön görüşme” yapılmasını önerdi. Daha sonra benzer dört görüşme daha yapıldı. Minsk konferansındaki temel ayrılık Dağlık Karabağ heyetinin katılım statüsüyle ilgiliydi. Roma görüşmelerine, İtalya’nın haricinde aralarında Rusya, Türkiye ve ABD’nin de bulunduğu bazı başka ülkeler de katılmaktaydı. Uluslar arası konferans düzenleneceğine, AGİT kararı ve vekâleti olmadan, Minsk Grubu adında bir çalışma mekanizmi şekillendi.

BM Güvenlik konseyi, AGİT’in katılımını hesaba katarak 26 Martta, Dağlık Karabağ’da barış harekâtı düzenlemekten vazgeçti, fakat AGİT’in çalışmalarını destekleme konusunda hazır olduğunu bildirdi. ABD başkanı George Bush, Mart ortalarında Ermenistan ve Azerbaycan’a, askeri operasyonlara son verme çağrısı yaptı. Lakin bu komşu ülkeler askeri operasyonları durdurmaya hazır olmamakla kalmayıp, Sovyet ordusunun silah ve araçlarından kendilerine düşen payı elde ederek, bunu birbirlerini yok etme amacıyla kullanacaklardı.

Ter-Petrosyan ve dışişleri bakanı Hovhannisyan, Bush ve Beyker’la telefon görüşmelerinde bulunur. “Görüşmelerin içeriği, Türkiye’yle önceden fikir alışverişinde bulunan ABD’nin, Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili ve AGİT çerçevesinde Azerbaycan, Dağlık Karabağ ve Ermenistan arasında üçlü görüşmelere başlanacağı sonucuna varmasıydı. Bu durum aynı gün benimle bir telefon görüşmesi esnasında Türkiye dışişleri bakanı Hikmet Çetin tarafından da teyit edildi”,- diyor Ter-Petrosyan.19

Ermenistan’ın ilk başkanının dış ilişkiler konusunda yardımcısı ve Ağustos 1993’ten Nisan 1994’e kadar Ermenistan’ın AGİT’teki temsilcisi olan Armen Ayvazyan, o yıllarda Yerevan’ın yaklaşımının net olarak şekillenmiş olmadığını belirtmektedir. Ona göre, Dağlık Karabağ’la ilgili AGİT’nın ilk belgesinde Ermeni tarafıyla ilgili olumsuz noktalar mevcuttu. “Türkiye, Minsk Grubu üyesi oldu, Dağlık Karabağ Azerbaycanlı cemaati temsilcileri görüşmelerde yer almaktaydı. Azerbaycanlılar da düzenli, ciddi görüşmeler yapmaya hazır değillerdi. Hâla hatırlarım, Şuşi’nin eski belediye başkanı Nizami Bahmanov Roma’da Rusça konuşmaya başladı, kepaze bir Rusçaydı, korkunç vurgulamalarla ve tercüme edilmedi, çünkü tercümanlar konuştuğunu anlayamıyorlardı. Birçok kişi kulaklıkları çıkarmış, şaşkın bir halde birbirlerine bakıyorlardı”,- diye anımsıyor Ayvazyan.20

Raffi Hovhannisyan ve Andrey Kozirev, 3 Nisan 1992’de Ermenistan ve Rusya arasında diplomatik ilişki tesis etme konusunda bir belge imzalar. Rusya dışişleri bakanı bir hafta sonra bölgeyi tekrar ziyaret eder. Kozirev, 10 Nisanda Stepanakert’te, daha sonra ise Yerevan’da görüşmelerde bulunur. Hocalı faciası, İran dışişleri bakanının ziyaretine denk gelirken, Rusya dışişleri bakanının ziyareti gününde Marağa faciası yaşanmaktaydı. İranlı arabulucular da o günü bölgede bulunuyordu.

Şahin Tağiyev’in birliği Hocalı’nın intikamını Marağa’da almaktaydı.

Nor (Yeni) Marağa

Evini ve babasını 12 yaşındayken kaybetmiş olan 25 yaşındaki Garik Stepanyan, karısı ve iki küçük çocuğuyla Nor Marağa’da yaşıyor. Garig’in babası Martakert’teki çatışmalarda yaralanmış, Ermenistan’daki hastaneye getirilmiş, burada hayatını kaybetmiş ve ailesinin imkânları olmadığı, savaş şartlarının da elvermediğinden dolayı yaralı bedeni Marağa’ya götürülememiş, Yerevan’da gömülmüştü. “Azerbaycanlılar bizim köyümüzde çok sayıda çocuk, kadın ve yaşlı katletti”. Köylülerin, her yıl 10 Nisanda anıtın çevresinde toplanıp öldürülen ve mezarı olmayan akrabalarının ruhuna yemek verip onları andıklarını anlatıyor.21

Marağa, Martakert’in diğer birkaç yerleşimleriyle birlikte Azerbaycan denetimi altında bulunmaktadır. Köyün 4000 nüfusu vardı. Günümüz Nor Marağa’sında (eskiden Ağdam bölgesinin Kızıl Kengerli Köyü) onlardan birkaç yüz kişi yerleşmiş, diğerleri ise Rusya başta olmak üzere farklı ülkelere dağılmışlardır.

AGİT belge toplama misyonu 2 Şubat 2005’te Nor Marağa’da birkaç saat geçirir. Muhtar Roma Arustamyan, misyon şefi Alman Bayan Emili Haber’e, Azerbaycanlıların köylerinden çıkması halinde tüm Marağalıların geri döneceklerini belirtmiştir. “Köylerimizi ne zaman boşaltacaklar? Gidip evlerimizde yaşamak için bunu bekliyoruz. Hiçbir uluslar arası kuruluş bizi ziyaret etmedi, bizimle ilgilenmedi. Neden Azerbaycanlı kaçaklara yardım ediyorlar da bize etmiyorlar?”, -diye şikâyet etmektedir muhtar, Bayan Haber’e.22

Lakin belge toplama misyonu bambaşka bir niyetle gelmişti Nor Marağa’ya. Azerbaycan, uluslar arası belge toplama misyonunu Karabağ güçlerinin kontrolü altında bulunan bölgelere gidip Ermenistan ve Dağlık Karabağ’ın bu bölgelerde yerleşim ve sahiplenme siyaseti güdüp gütmediğini tespit etme konusunda ikna etmeyi başarmıştı. Bayan Haber’in muhtar Arustamyan’a insanlara yardım etme konusunda mümkün olan her şeyi yapacaklarını belirtmesine rağmen, örneğin, 52 yaşındaki Aida Yeremyan’ın evini barkını ve meyve bahçesini gözlem çizgisinin diğer tarafında bırakmış olduğuyla o kadar da ilgilenmedikleri barizdi.

Hayatının 70. yılına girmiş olan Zoya Sargıysan üç genç oğlunu kaybetmişti, içlerinden en küçüğü kayıptı. Hayatını kaybeden çocuklarının eşleri çocuklarıyla birlikte Rusya’ya göçer, Bayan Zoya ise torunlarının fotoğrafları ve telefon görüşmeleriyle yaşamaktadır. 57 yaşındaki Elmira Sahakyan, 21 yaşındaki oğlunu, kocasını ve kayınpederini kaybeder. Bayan Elmira, oğlu ve kızıyla Nor Marağa’ya yerleşir. Aileye, savaş gazisi oğlu bakmaktadır.

82 yaşındaki Roza Avanesyan, Marağa’dan göçlerini şöyle anlatmaktadır. “Küçük çocuğu sarabilmek için bir yorgan ve bir yastık alabildik. İki katlı evi ve gebe inekleri orada bıraktım. Ürperiyor, anlatamıyorum. Hay-huyla, haykırış-ağlayışla yola düştük”.23

Nor Marağa’daki her bir aile bir dram hikâyesidir. Marağa, Karabağ savaşının kapanmaz yarasıdır, köy birkaç defa Azerbaycan güçlerinin denetimine geçer, Karabağ-Azerbaycan çizgisi 10 Nisan 1992’den günümüze kadar Marağa’dan geçmektedir. Yaklaşık 60 sivil öldürülmüş, onlarcası esir götürülmüştür. Esir alınanlardan bir kısmının akıbeti günümüze kadar meçhul kalmaktadır.

  1. Senor Hasratyan, “Karabakhyan paterazm”, [“Karabağ savaşı”], “Amaras”, Yerevan, 2001, s. 31.
  2. Газета Реалный Азербайджан, # 6, 20 мая 2005 г., Баку.
  3. Аркадий Тер-Тадевосян, “Анализ боевых действий в Арцахе (июль 1991- июль 1992)”, “Strateji ve güvenlik sorunları”, s. 568-569.
  4. Thomas de Waal, p. 313.
  5. http://farid-joker.tripod.com/hero.htm..
  6. “Я гуманист. В душе”, интервью Аяза Муталибова, Независимая газета, Москва, 2 апреля 1992 г.
  7. Ermenistan başkanının HHŞ’nin dördüncü kongresi esnasında yaptığı konuşmadan, Hayk, sayı 13, 1 Nisan 1992.
  8. Ayvazyan’la yapılan görüşmeden, 16 Haziran 2007, Yerevan.
  9. Stepanyan’la yapılan görüşmeden, 2 Şubat 2005, Nor Marağa.
  10. Nor Marağa muhtarının Emili Haber’le yaptığı görüşmeden, 2 Şubat 2005, Nor Marağa.
  11. Avanesyan’la yapılan görüşmeden, 7 Ocak 2005, Berdzor.

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, On beşinci bölüm-2

ԹուրքերենTatul Hakobyan, yirmi yıllık gazetecilik geçmişine sahiptir. 1991 yılından itibaren yazarlıkla uğraşmaktadır. Hakobyan, Kafkasya ihtilafları ve Ermenistan’ın dış siyaseti konularında uzmanlaşmıştır. Dağlık Karabağ ve Ermenistan-Türkiye ilişkileri konularında uzman seviyesinde ayrıntılı bilgiye sahiptir. Bu kitap Türkçe yayınlanmadan önce Ermenice olarak üç defa (2008, 2010 ve 2011), Rusça (2010), İngilizce (2012) ve Arapça (2012) yayınlandı. Kitabın Türk okur tarafından daha akıcı bir şekilde okunabilmesi için, Ermenistan’ın iç siyasi sorunlarıyla ilgili bazı bölümler ve savaşla ilgili olmayan ayrıntılar tercüme esnasında kısaltılmıştır.

Paperback: 288 pages,
Language: Turkish,
2013, Yerevan, Lusakn,
ISBN 978-9939-0-0618-5.