Özel idare yılı

1285

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Dokuzuncu bölüm

Ermeniler, Sovyetler Birliği var olduğu sürece Moskova’nın Dağlık Karabağ sorununu adil bir çözüme ulaştırabileceğine ve bu çekişmenin düzenlenmesi konusundaki anahtarın Kremlinde bulunduğuna inanıyorlardı. 3 Mayıs 1989’da Stepanakert’ten Kremlin’e tekrar bir telgraf gönderildi. Gorbaçov o günü Çin’e gidecekti. Ülke yöneticisinin, dönüşünde Dağlık Karabağ heyetini kabul edeceğine dair anlaşma sağlanır. Heyet, Moskova’ya giderken önce Ermenistan Komünist Partisi yöneticisi tarafından kabul edilir. Karşılıklı tanışmadan sonra Suren Harutyunyan sorar.

  • E, arkadaşlar, taleplerinizi, daha doğrusu ricanızı Gorbaçov’a nasıl sunmak istiyorsunuz?

Kısa bir aradan sonra Henrikh Poğosyan söz alır.

  • Karabağ’ı Azerbaycan’dan ayırıp Ermenistan’a bağlamak.

Karşı tepki aşırıydı ve haddinden fazla duygusaldı. Harutyunyan, sorunun benzer şekilde Gobaçov’a sunulmasının daha baştan başarısızlığa mahkûm olacağını, benzer yaklaşımla Moskova’dan bir destek elde edilmesinin imkânsız olduğunu belirtir. Harutyunyan haklı çıkar. Gorbaçov, Karabağ heyetini kabul ederek “Şayet özerk bölgenin Azerbaycan’dan ayrılması sorununu tartışmaya devam etmekte inat edecekseniz, benzer bir çözümün mümkün olmadığını size açıklamak zorundayım. Sonuç olarak, görüşmeye devam etmenin bir manası olmadığını görüyorum”.1

1989 yılı, Dağlık Karabağ’da özel idare yılıydı. Sovyet Ermenistan’ın son başbakanlarından Fadey Sargisyan, Arkadi Volski’nin yönetim yıllarını olumlu olarak görmektedir. “Volski, hiçbir sorunla ilgili Azerbaycan’a başvurmadı. Bu süre zarfında bizimle çalışıyordu, ben de doğrudan kendisiyle çalışıyordum. Özel İdare Komitesi’nin (ÖİK) geçici yönetimi bizim lehimizdeydi. Volski bağımsız, kararlı ve tarafsız çalışıyor, sadece Moskova’ya hesap veriyordu. Lakin Volski’nin bağımsız siyasetinin Azerbaycanlıların hoşuna gitmediği konusunda şüphe yok”.2

Bu görüşle herkes hemfikir değil. ÖİK’nin kuruluşu ve çalışması konusunda çelişkili fikirler vardır.

Mihael Gorbaçov’un 12 Ocak 1989 tarihli kararıyla, SSCB’de ilk defa olarak özel bir idare şekli başlatılır, doğrudan Moskova’dan yönetim. Hukuki açıdan Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan bünyesindeki özerk bölge statüsü korunarak, ÖİK kurulup bu komite doğrudan Kremlin’e bağlı oluyordu. Komite başkanı ise başbakan haklarına sahipti. O zamana kadar Dağlık Karabağ’da Kremlin’in özel temsilcisi olan Volski, ÖİK’ne başkan tayin edilir.

ÖİK’nin oluşturulması, Karabağ sorununa bir ara çözüm bulma denemesiydi. Azerbaycan’ın artık Dağlık Karabağ’ın içişlerine karışma imkânından yoksun kaldığından dolayı Bakû, Goraçov’un kararından pek memnun değildi.

Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan fiili olarak ayrılışının daha 1988 yılında gerçekleşmiş olduğunu Haydar Aliyev kabul etmişti. “1991 Şubatındaki meclis oturumunda Karabağ’ın kaybedilmiş olduğunu söylediğimde, Karabağ’ın hiçbir zaman bu denli bizim, Azerbaycan’ın olmamış olduğu konusunda beni ikna etmeye çalışıyorlardı. Hâlbuki ÖİK kurulmuşsa, Karabağ Azerbaycan’dan ayrılmış demektir. Volski’nin başkanlığında kurulan bu komite Karabağ’ı doğrudan Moskova’ya bağladı, gerçekte ise fiili olarak Ermenistan’a tabiydi”.3

Dağlık Karabağ’ın Kremlin’e bağlı olduğu ara çözüm, Stepanakert ve Yerevan için de en iyi çözüm değildi.

ÖİK’nin Ermeni üyelerinden, komitenin fiili başkan yardımcısı Semyon Babayan, Volski’nin doğrudan Moskova’nın emirlerini yerine getirdiği konusunda hemfikir değil. “Volski ve ÖİK Moskova’nın direktiflerine göre hareket etmiş olsaydı Gorbaçov neden dağıtsın komiteyi? Gorbaçov, komitede neler döndüğünü anladı. Dağlık Karabağ’ın üretim kurumları peyderpey Ermenistan’a tabi oluyorlardı. Dağlık Karabağ’ın fiili olarak Ermenistan’la birleşme süreci başlamıştı”.4

Volski tarafından ÖİK’nin sosyoekonomi bölümü başkanı tayin edilen Oleg Yesayan “Volski’nin komitesi Kremlin tarafından durumu yönetilebilir kılmak ve hareketi durdurmak imkânsız olsa da en azından dondurmak için kurulmuştu. Bu süre içinde Ermenistan’la olan bağlar sağlamlaştı, fakat hepimiz de komitenin bizim sorunlarımızın siyasi çözümüne destek olamayacağı, tersine, sınırlandıracağı konusunda ikna olduğumuzdan dolayı ÖİK de kabul görmemekteydi”.5

ÖİK’nin kuruluşu Taşnaktsutyun tarafından “kısmi, fakat olumlu bir adım” olarak nitelendi.6

Sovyet Karabağ’ı gazetesinin baş editörü Maksim Hovhannisyan’a göre Moskova’nın niyeti ekonomik reformlar sayesinde Karabağ hareketini söndürmekti. “Hareketin başlıca niyeti bağımsızlığımız ve hürriyetimiz fikriydi. İşte tam burada ÖİK’nin ve bizim niyetlerimiz çelişiyordu. Usta bir stratejist olan Volski bu ikisini uzlaştırmak istiyordu, fakat bu imkânsızdı. Bizim onlarca yıl ne Bakû’den ne de Moskova’dan elde edemeyeceğimiz şeyleri bir tek telefonla hallediyordu. Görünüşe göre Ermenistan’ın bir parçası olmuştuk. Lakin bizim asıl niyetimiz olan bağımsızlık, hürriyet konusunda Volski hiçbir şey yapamazdı, çünkü bu konuda ona bir emir verilmemişti”.7

Komitenin dağıtılmasını Volski daha sonraları “büyük bir hata” olarak nitelemişti. “Bu vahşi savaşın başlamasına kadar, ÖİK’nin işbaşında olduğu sürede Dağlık Karabağ’da sadece 8 kişi öldürüldü. Biz 1990’ın Ocağında çekildik ve Şubatta gerçek bir savaş başladı. Belki bizi değiştirme zamanı gelmişti, fakat Moskova’nın doğrudan yönetimini muhakkak devam ettirmek gerekiyordu”.8

“Karabağ” komitesinin üyeleri serbest bırakılır

Sovyetler Birliğinde demokrasi süreci devam etmekte, Gorbaçov da batının teveccühüne nail olmaktaydı. 1989 Şubatında Sovyet askerleri Afganistan’dan çekildi, Martta SSCB’de ilk defa olarak hür parlamento seçimleri yapıldı.

Bağımsızlık fikrini taşıyan milliyetçiler Sovyet cumhuriyetlerinde büyük popülarite sahibiydi. Yine de bazı yerlerde çatışmaları önlemek mümkün olmadı. 9 Nisan 1989’da Sovyet ordusu onlarca masum insanı tankların paletleri altında ezerek Tiflis’teki gösterileri acımasızca bastırdı.

Ermenistan’da durum nispeten sakindi. 1989 Mayısında Ermenistan Yüksek Sovyet’i, 28 Mayısı9 Ermenistan Cumhuriyeti’nin kuruluş günü, üç renkli bayrağı10 ise milli sembol olarak kabul etti. Taşnaktsutyun, özel bir bildiri yayınlayarak Sovyet Ermenistan’ı yönetiminin bu kararıyla ilgili memnuniyetini ifade etti. Genel olarak da, Suren Harutyunyan’ın faaliyetleri üç geleneksel parti EDF, SDBP ve LHP tarafından onaylanmaktaydı.

“Karabağ” komitesi üyeleri Mayıs sonunda Moskova hapishanesinden salınır. Rafayel Ğazaryan o günleri şöyle anlatmaktadır. “Şahane bir kabul oldu. Gecenin geç saatinde bizi salıverdiler, arabamızın geçtiği sokaklar dopdoluydu, çok hüzünlendiriciydi. O gece hâlâ gözlerimin önünde. Matenadaran’ın11 önünde miting vardı. Önce ben konuştum ve ilk söylediğim şuydu, -arkadaşlar, bizi kahramanlaştırmayın, kahraman olan sizlersiniz, biz sadece sizin iradenizi yerine getirdik. Bu itibarınızla bu gençleri dejenere edersiniz”.12

Ter-Petrosyan dikkati başka bir konuya celp ediyor. “Hareket o denli ilerlemişti ki, mesela 88’de bağımsızlık fikri uzak bir fikirken, o gün tüm halkımızın bu fikirle bulaşmış olduğunu gördük. 88’de hâlâ Ermenistan’ın komünist partisiyle diyaloga girmenin mümkün olduğunu düşünüp bu konuda uğraşarak Merkez Komitesi’ne gidiyor, davet ediliyor, farklı sorunlar çözüyorken, baktık ki Hareket artık uzlaşmaz olmuş ve Harutyunyan’la kesinlikle konuşmak istemiyor, yol ayrımına gelmiştik”.13

“Karabağ” komitesi üyelerinin salıverilmelerinden sonra Ermenistan’daki iç siyasi durum ciddi bir şekilde değişir. Komünist Partisi hâla yönetimde olmasına rağmen günden güne prestij kaybetmekte, bundan da “Karabağ” komitesi yararlanmaktaydı. Bir taraftan “Karabağ” komitesi, diğer taraftan Komünist Partisi ve geleneksel partiler, özellikle de Taşnaktsutyun arasındaki çelişkiler ideolojik olup temelde Ermenistan’ın dış siyasi yönelimiyle ilgiliydi.

Ter-Petrosyan, milli arzularına ulaşmak için Ermeni halkının sadece ve sadece kendi imkânlarına güvenmesi konusunda direnmekteydi. Ermenistan’ın “farklı dine mensup, düşman milletlerle kuşatılmış olduğundan, sadece güçlü bir devletin himayesinde varlığını koruyabileceği” konusunda “şiddetle propaganda edilen” bu fikri “siyasi anlamda iflas etmiş ve tehlikeli” olarak telakki etmekteydi. “Benzer düşünce şekli halkımızı ahlâki esarete sürükleyip, siyasette başarıya ulaşmanın anahtarı olan, siyasi müttefik olma imkânından alıkoymaktadır. Ermenistan’ın, Pantürkist planların engelleyicisi ve böylece Rusya’nın çıkarlarına hizmet eden bir faktör olarak algılanması, Ermeni sorununu tekrar uluslar arası ilişkilerin karmaşık alanına çekecektir, bu ise halkımızın geleceği açısından tehlikeli sonuçlara gebedir”,- diyor Ter-Petrosyan.

Ter-Petrosyan’ın konuşması Taşnaktsutyun tarafından kaygı verici olarak nitelendirilip, bazı sözlerinin “Ermeni siyasi fikrinin kutsal yolundan saptığına” işaret edilmiştir.14

“Karabağ” komitesi, 19 Ağustos 1988’de geleceğin iktidar partisi HHŞ’nin programını açıklar. Burada özellikle “Ermeni halkı milli projelerini gerçekleştirirken kendi imkânlarına dayanmalıdır. Bir milletin sürekli dostları veya sürekli düşmanları olma düşüncesi kölesel düşünce şeklinin dışavurumudur. Bizim prensibimiz tüm komşu ülkelerle barışçıl ve uyum içinde yaşamaktır. Lakin barış ve uyumun sadece adalet üzerinde temellendiği zaman sağlam olacağına inanıyoruz. Hareketimizin birincil gayesi Artsakh’ın ve Ermenistan’ın tekrar birleşmesi olmuş ve öyle de kalmıştır. Ayrıca, Ermenistan ve SSCB Yüksek Sovyetlerinin 1915 Ermeni Soykırımı olgusunu tanımaları ve bu olgunun tanınması talebiyle BM’ye başvurması ile 24 Nisanın Ermenistan’da Soykırımı anma günü olarak kabul edilmesidir”.15

4-7 Kasımda 1989’da Yerevan’da HHŞ’nin kuruluş kurultayı yapılır. HHŞ’nin popülaritesi, Ermenistan’ın Komünist yönetimini Karabağ konusunda daha önce takınmış olduğu tutumda bazı düzenlemeler yapmaya iter. Suren Harutyunyan, Volski’nin ÖİK’ni ve hatta Kremlin’i alenen tenkit etmeye başlar. Eylül ayında Moskova’da yaptığı konuşmasında “Dağlık Karabağ sorunu Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir toprak sorunu değildir. Bu sorunu Ermenistan değil, Karabağ halkı ortaya sürmüştür. Bu sorunu sadece halkların kendi kaderini tayin etme sorunu olarak görmek gerekir”,- diyordu Harutyunyan.16

Ülkenin bağımsızlığa kavuşmasından sonra dahi ve 1992 ilkbaharına kadar Komünistlerin yönetimde kaldığı Azerbaycan’da, milliyetçilerin etkisi günden güne artıyordu. 16 Haziran 1989’da Halk Cephesi oluşturularak Abulfaz Aliyev (Elçibey) başkan seçilir. 29 Temmuzda Nakhicevan ve Azerbaycan arasındaki taşımacılığa son verilir, birkaç gün sonra Ermenistan ablukaya alınır. Ermenistan’ın ablukaya alınması olgusunu Bakû başka şekilde yorumlamaktaydı. Ermenistan’da trenlerin saldırıya uğradığından dolayı Nakhicevan ve Azerbaycan arasında seferlere son verilmişti. Azerbaycan, 4 Eylülde Ermenistan ve Karabağ’ı ablukaya aldığını resmen açıklar.

Milli meclis

Volski’nin komitesinin zayıflaması Dağlık Karabağ’da iki başlı iktidara çanak açar. 16 Ağustos 1989’da Dağlık Karabağ’da yeni bir oluşum ortaya çıkar. Artsakh halkının yetkili temsilcileri 79 kişilik milli meclis seçer. Bu meclisin birincil hedefi 20 Şubat 1988’de alınan Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’la birleşmesi ve kanuni yönetimin tesisine kadar bölgenin yönetilmesiydi.

Artsakh’ta fiili olarak ortaya çıkan iki başlı iktidarla ilgili Robert Koçaryan şöyle söylemekteydi. “İktidarının yukarıdan, SSCB Yüksek Sovyet tarafından verilmiş ve silahlı kuvvetlerin doğrudan tabi olduğu ÖİK var, bir de iktidarını aşağıdan, halktan alan, fakat sağlam bir hukuki statüsü olmayan Milli Meclis var. ÖİK’nin şu anda insanlar üzerinde egemenliği yok, halk Milli Meclis’in egemenliğini tanımaktadır. Lakin Moskova’daki Politbüro ve SSCB Yüksek Sovyet’i, ÖİK’ni tanımaktadır. ÖİK’ne ve Milli Meclise birbirleriyle işbirliği yapmaktan başka yol kalmamaktadır. Dağlık Karabağ bölgesinde vuku bulan her şeye Milli Meclis’in karar vermesi gerekir. Moskova’yla ilişkilerle ilgili ne varsa ÖİK kanalıyla gerçekleştirilir”.17

Milli Meclis’te, Moskova ve ÖİK’yle ilişkilerin nasıl olacağı konusunda farklı yaklaşımlar vardı. Yaklaşımlardan biri, ÖİK’nin lağvedilip bölge Sovyetlerinin tekrar tesis edilmesi, diğeri ise ÖİK’nin yetkilerinin arttırılması ve Bakû yönetiminin onayına gerek duymadan bağımsız siyaset uygulama imkânının verilmesi, üçüncüsü ve Koçaryan’ın taraf olduğu yaklaşım, ÖİK’nin Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi ve Kremlin arasında bir ara katman olarak var olmasıydı.

Azerbaycan, 27 Ağustos’ta Milli Meclis’i gayrı hukuki ilan eder. Milli Meclis, Karabağ sorununun çözümü konusunda eskisi kadar Moskova’ya meyilli değildi. Giderek daha fazla uluslar arası kuruluşlara ve ABD’ye başvurmaya başlar ve bu durum bariz bir şekilde Kremlin’in hoşnutsuzluğunu yaratır.

ABD senatosunun dış ilişkiler komitesi, 19 Temmuz 1989’da Dağlık Karabağ sorununun barışçıl bir şekilde düzenlenmesine katkı sağlamakla ilgili bir tasarı hazırlayarak, Gorbaçov’a, Ermenistan’la birleşme talebi konusunda Dağlık Karabağ temsilcileriyle görüşmesini telkin etmekteydi. Senatonun dış ilişkiler komitesi, 19 Kasımda Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili yeni bir tasarı kabul ederek, ihtilafı, bölgenin %80’ini oluşturan Ermenilerin iradesine uygun olacak şekilde adil bir çözüme ulaştırmak konusunda SSCB yönetimine çağrı yapar.

SSCB dışişleri bakanlığı ve Yüksek Sovyet’in uluslar arası konularla ilgili komisyonu, hemen ertesi günü, senatonun Dağlık Karabağ’la ilgili kabul ettiği bu taslağı sert bir şekilde eleştirir. Moskova’nın duruşu Dağlık Karabağ’la ilgili değişmişti. SSCB Yüksek Sovyet’i, 28 Kasım 1989’da Gorbaçov’un imzasıyla “Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nde durumu normalleştirmeyle ilgili etkinlikler” kararını alır. Bu karara istinaden ÖİK feshedilir, fakat Volski iki ay daha Dağlık Karabağ’da kalarak Dağlık Karabağ’ın fiili yöneticisi olmaya devam eder.

Kremlin, Dağlık Karabağ’da Bakû’nün yetkilerini tekrar tesis etme niyetindeydi. Düzenleme komitesi meydana getirilerek başına Azerbaycan Komünist Partisi ikinci sekreteri, Afganistan savaşına katılmış Viktor Polyaniçko getirilir. Azerbaycan Meclisi daha 1989 Eylülünde ÖİK’nin lağvedilmesi kararı almıştı. Görünüşe göre Moskova, Bakû komünist yönetiminin ve iktidarı ele geçirmeye çalışan Halk Cephesi’nin baskılarına boyun eğmişti. ÖİK’nin feshi ve Karabağ’ın tekrar doğrudan Azerbaycan’ın denetimine bırakılması konusundaki Gorbaçov’un kararı yeni bir durum yaratmıştı.

1 Aralık 1989’da gerçekleştirilen Ermenistan SSC Yüksek Sovyet’i ve Dağlık Karabağ Milli Meclisi’nin ortak oturumunda Ermenistan ve Dağlık Karabağ’ın birleşmesi kararı alınır. Ermenistan Yüksek Sovyet’i, 20 Şubat 1988 kararını esas alarak Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin kendi kaderini tayin etme hakkını tanır.

Levon Ter-Petrosyan, 1 Aralık kararının kabul edilmesi arifesinde, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’ın ayrılmaz bir parçası olarak ilan edilmesi önerisini tehlikeli bir yaklaşım olarak görmekteydi. Ter-Petrosyan’ın sözleriyle, “bu yaklaşım, uluslar arası hukukun çiğnenmesi ve Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik toprak taleplerinin var olduğu şeklinde kabul edilebilir” ve “benzer bir kararın alınması, siyasi açıdan revize edilemez bir hata olur, çünkü bu sayede Artsakh Ermenilerinin kendi kaderini tayin etme hakkı olgusunun haklılığı zan altında kalır”.18

Karabağ Hareketi’nin önderlerinden Arkadi Manuçarov’un iddia ettiği üzere, 1 Aralık kararı Bakû’nün elinde bir kozdu ve Azerbaycan bu sayede Ermenistan’a, kendine yönelik toprak talepleri olduğu suçlamasını yöneltebilirdi. “Bu kararın hiçbir etkisi yoktur, hatta Artsakh halkına zarar vermektedir. Biz bir çıkmazla karşı karşıyayız, ya acil bir şekilde iki idari birimleri birleştireceğiz, ya da Aralık ayı kararını akıllı bir şekilde “donduracağız” ki, toprak talepleri değil, kendi kaderini tayin etme hakkının var olduğunu dünyaya ispat edelim”.19

Bakû, 1 Aralık 1989 kararını Azerbaycan’ın içişlerine karışma denemesi ve kabul edilemez olarak nitelendirir. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gerginlik gitgide tırmanmaktaydı ve taraflar savaşa hazırlanıyorlardı, fakat Dağlık Karabağ ve Azerbaycan arasındaki kaçınılmaz çatışmayı dizginleyen tek ve son güç olan Sovyetler Birliği ile güvenlik güçleri ve ordusu henüz mevcuttu.

  1. Владимир Товмасян, «Карабахская мозаика», ЭКО, Москва, 2003, сс. 138-141.
  2. Sargıysan’la yapılan görüşmeden, 22 Mayıs, 2006, Yerevan, Fadey Sargıysan, “Kyanki daserı” [Hayatın dersleri], s. 194.
  3. Журнал «Карабахский Экспресс», Де-факто, январь-март, 2005г.
  4. Babayan ’la yapılan görüşmeden, 3 Haziran, 2007, Yerevan. ÖİK’nin yapısı şöyleydi. Başkan Arkadi Volski, üyeler Semyon Babayan (Ermeni), Vladimir Tovmasyan (Ermeni), Vagif Cafarov (Azerbaycanlı) ve Moskova tarafından tayin edilenler Viktor Mişin, Viktor Plisov, Valeri Sidorov ve Sergey Kupreyev.
  5. Yesayan’la yapılan görüşmeden, 27 Mart 2006, Yerevan.
  6. Droşak, 1 Şubat 1989, sayı 21.
  7. Hovhannisyan’la yapılan söyleşiden, 20 Haziran 2006, Stepanakert.
  8. Журнал «Карабахский Экспресс», Де-факто, январь-март, 2005г.
  9. 28 Mayıs 1918’de birinci Ermenistan Cumhuriyeti kurulmuştur.
  10. Birinci Ermenistan Cumhuriyeti’nin ve bugün kullanılan bayrak kırmızı, mavi ve turuncu yatay renklerden oluşmaktadır.
  11. Yerevan’da bulunan dünyanın en büyük el yazmaları müzesi.
  12. Ğazaryan’la yapılan görüşmeden, 25 Nisan 2006, Erevan.
  13. Ter-Petrosyan’ın gençlerle buluşması, 3 Kasım 2007, Yerevan.
  14. Droşak, 5 Temmuz 1989, sayı 6.
  15. Yazarın arşivinden.
  16. Grakan Tert gazetesi, 22 Eylül 1989.
  17. Сурен Золян, «Нагорный Карабах: проблема и конфликт», сс. 76-77.
  18. Haykakan Jamanak gazetesi, 9 Ocak 2007, sayı 1, Avangard gazetesi, 19 Kasım 1989.
  19. Manuçarov’la yapılan söyleşiden Azg gazetesi, sayı 56, 28 Ağustos 1991.Tat