Ermenistan’da iktidar mücadelesi

2143

Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Yedinci bölüm

Silva Kaputikyan ve Zori Balayan, 26 Şubatta Mihail Gorbaçov’la yaptıkları bir saatlik görüşme esnasında Dağlık Karabağ konusu haricinde, Karen Demirciyan’ın görevden alınmasını da görüşürler. “Kaputikyan ve Balayan’la görüştüğümde, kendilerine Demirciyan’ın görevden alınmasıyla ilgili haberler ulaştığını söylediler. ‘Şayet şimdi böyle bir şey olursa onu cefalı kahramana dönüştürürüz,- dedi Balayan aniden-, Buna izin veremeyiz’. İkisi de ona karşıydı”- diyordu Gorbaçov.1

Kaputikyan ise anılarında şöyle yazmaktadır. “Şimdi, yılların ardından, o görüşme esnasında söylediğim bazı şeyleri o şekilde söylememem gerektiğini hissediyorum, özellikle Demirciyan ve onun halefi olan Suren Harutyunyan’la ilgili. Fakat olan oldu, sözümü değiştirmek, gayrı samimi davranmak olur. Gorbaçov’un da sözlerime fazla ehemmiyet vermiş olduğunu zannetmiyorum. Yönetim katındaki değişikliklere o zaman çoktan karar verilmiş olduğuna eminim”.2

Gorbaçov ve Ermeni yazarların görüşmesinden alıntı.

“-Dağlık Karabağ’a yaptığı her “voyage” (Frans. Seyahat) esnasında Aliyev’in Karabağ’la ilgili ne sorumsuz açıklamalar yaptığını biliyoruz, -dedi Gorbaçov,- peki Demirciyan’dan memnun musunuz?

—Memnun olmadığımızı siz de biliyorsunuz,- diye cevapladım.

— Evet, yönetimi değiştirmek gerek. Fakat öyle bir yönetici bulmamız lazım ki, yanıldık demeyelim sonra. Uygun bir aday var mı sizce…?

Ben, biraz tereddütle de olsa Suren Harutyunyan’ın adını verdim. Balayan sustu, Gorbaçov tarafsız kaldı, ardından tekrar Karabağ konusuna geçtik”.3

1988 Mayısında Ermenistan ve Azerbaycan genel sekreterleri Demirciyan ve Bağirov’un yerine, Ermenistan hükümeti başkan vekili Suren Harutyunyan ve Sovyetler Birliği’nin Pakistan’daki elçisi Abdurrahman Vezirov getirilir. Tayinlerinden birkaç gün sonra, 29 Mayısta ilk görüşmelerini yaparlar.

“Leonid Brejniyev4 zamanında Karen’e sırt çıkmamakla birlikte, onu hesaba katıyorlardı”, diyor Rima Demirciyan. Fakat yeni Sovyet yöneticileri Gorbaçov ve Yakovlev’in gelmesiyle durum değişmişti. 1987 Haziranında Gorbaçov, Ermenistan’da “yeniden yapılanmanın yerinde dönüp durduğu, rüşvete karşı yeterli mücadele yürütülmediğini” ileri sürerek Demirciyan’ı alenen eleştirmişti.

Karen Demirciyan, hatıra defterinde şöyle yazmaktaydı. “Çok kişi benim çekilmemem, Karabağ Hareketi’nin başına geçip milli kahraman olmam gerektiğini söylüyordu. O zaman olaylar farklı gelişiyordu ve halkın tarafına geçtiğimi gösteren bir adım atmam (gösteren diyorum, çünkü ben her zaman halkla birlikte oldum, hayatımda başka şekilde yaşamadım) veya hareketin başına geçmem kan akmasına yol açardı”.5

Rima Demirciyan’ın anlatımından. “Karen, hiçbir teşekkür sözü duymadan Mayıs kongresinden çıkar. Hiçbir zaman alınganlığını göstermezdi, çok gururlu ve onurluydu, fakat ben onun yüreğinde neler döndüğünü anlıyordum. Kongreden sonra eve gelmedi, biz yazlıktaydık hâlâ, ayağını bir daha oraya basmayacağını söyledi, bir kereden havaalanına, Moskova’ya gitti, Moskova yakınlarında kendisine iki odalı bir konut verdiler. Birkaç ay sonra biz de oraya gittik”.6

Yeni tayin edilen Suren Harutyunyan, Kaputikyan ve Balayan’la buluşur. Ardından Balayan on binlerce kişilik kalabalığa hitap ederek, 19. Sovyet kurultayını engellememek niyetiyle herkesi sükûnete davet eder.

Ermenistan Yüksek Sovyet’i, “Karabağ” komitesinin ve halkın baskısı altında 15 Haziranda aldığı kararla Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin Ermenistan’la birleşmesi fikrini, SSCB anayasasının 70. maddesine dayanarak onaylar. Harutyunyan, 1988 Şubatında Dağlık Karabağ’da ve Ermenistan’da birleşmeye yönelik kitlesel hareket başladığında, Ermenistan Komünist yönetiminin bu “olağanüstü karmaşık sorun”la ilgili kesin bir yaklaşımının olmadığını kabul etmektedir. “Resmi düzeyde açıkça hiçbir şey söylenmiyordu. Yerevan üç ay boyunca susmuş, Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin, Ermenistan’la birleşme ricasıyla başvurmasından sonra dahi ses çıkarmamıştı. Bu durum ise bazı siyasi güçler tarafından ülke yöneticilerinin saygınlığını sarsmak amacıyla başarılı bir şekilde kullanıldı”,- demişti Harutyunyan yıllar sonra.7

1988 yılının Temmuz ayında Ermenistan’da yeni bir miting ve gösteri dalgası başlar. 5 Temmuzda, “Zvartnots” havaalanındaki gösterileri dağıtmak amacıyla ordu birlikleri gönderilir, arbede esnasında göstericilerden Khaçik Zakaryan öldürülür. Şubat gösterilerinin başlamasından beri ilk kurbandır bu.

Siyasi büroda, ne yapmalı, bu çıkmazdan nasıl sıyrılmalı diye düşünüyorlardı.

“Bu durumun çıkış yolu hangisiydi?- diye anılarında yazıyor Gorbaçov. Gromiko normal çözümü önerdi. ‘Ordu sokağa çıkar ve düzen hemen sağlanır’. Çebrikov karşı çıktı. Yakovlev, Dağlık Karabağ’ın yönetimini Moskova’ya bağlamayı önerdi. Şvardnadze, Dağlık Karabağ’a hemen özerk cumhuriyet statüsü verme taraftarıydı”.

Kremlin’de, sorunu düzenlemeyle ilgili iki yaklaşım öne çıkmıştı. Birincisi, çatışmalar geliştiğinde, özellikle de Sumgait olaylarından sonra tepkileri ininde boğmaktı. İkincisi, Dağlık Karabağ halkı anavatanla birleşmek arzusunda ve biz de halkların kendi kendini idare etme hakkını tanıyorsak, neden buna izin vermeyelim? Nakhicevan, Ermeni toprakları sayesinde Azerbaycan’dan ayrı olmasına rağmen, Azerbaycan bünyesine aittir. Dağlık Karabağ sorunu da aynen bu şekilde çözülebilir.8

Dağlık Karabağ’a özerk cumhuriyet statüsü verme konusu, Gorbaçov’un fikrine göre, Ermenistan’da iktidar mücadelesi sürmesi nedeniyle başarısız oldu. “Karabağ” komitesi yönetimi eline almak için acele ediyordu.

“Karabağ” komitesi üyelerinden Hambardzum Galıstyan, Mayıs ayında diaspora Ermeni’si tarihçi Jirayr Libaridyan’a, gelişen bu olayların son noktasının Ermenistan’ı bağımsızlığa ulaştıracağını söylüyordu. Komite üyelerinin farklı zamanlarda yaptıkları açıklamalardan, hareketin siyasi gündeminin günden güne genişleyerek Dağlık Karabağ’ın haricinde Ermenistan’ın bağımsızlığı ve iktidar mücadelesini da kapsadığı görülmektedir.

1988 Haziranında Letonya’da, ülkeyi bağımsızlığa götürecek olan “Seyudis” hareketi kuruldu. Komşu Estonya’ya da Sovyetler Birliği’nden bir an önce ayrılma arzusu bulaşmıştı.

Mart başında, “Karabağ” komitesinin dokuz kişiden oluşan ve hepsinin de Dağlık Karabağ kökenli olan ilk kadrosu açıklandı. Bunlardan üçü, Hareketin ilk dönem faal üyelerinden İgor Muradyan, Manvel Sargisyan ve Gagik Safaryan Yerevan’da, diğer altısı ise Dağlık Karabağ’da faaliyet göstermekteydi.

“Komite’nin üçüncü toplantısında Vazgen Manukyan’ın ve Hambardzum Galıstyan’ın üye olmalarına ve Aşot Manuçaryan’ın yöneteceği bir sekreterliğin kurulmasına karar verildi. Nisanda Rafayel Ğazaryan’ı davet ettik, Mayıs sonuna kadar Aleksan Hakobyan, Samvel Gevorgyan, Babken Ararktsyan üye oldu. Ararktsyan’ı Vazgen Manukyan getirdi. Levon Ter-Petrosyan’la ilgili sözler dolaşıyordu, onu tanımıyorduk. Samson Ğazaryan ve Vano Siradeğyan mayıs sonunda katıldılar”,- diyor Manvel Sargisyan.9

Vazgen Manukyan, Nisan sonlarında Rafayel Ğazaryan’a Ermenistan’da bir “Karabağ” komitesi kurmak istediğini söyler. Ğazaryan’ın sözleriyle “Karabağ üçlüsünü (Muradyan, Sargisyan, Safaryan) tamamlamak, fark yaratmak veya karşı durmak amacıyla”.

“Manukyan, İgor’un Ermenicesinin yetersiz olduğu, çabuk parlayan olduğunu iddia edip, Hareketin ciddi bir şekilde yönetilmesi ve kitleleri meşruiyet sınırları içinde tutmak gerektiğini söylüyordu. Daha sonra, listeyi çoktan hazırlamış olduğu ortaya çıktı, sadece Ter Petrosyan’la ilgili fikir sordu. Bende iyi bir intiba uyandırmış olduğunu söyledim. Mayıs ayında 11 kişilik “Karabağ” komitesi çalışmalarına başladı”,- diye anımsıyor Ğazaryan.10

Ter-Petrosyan, hareketi başlatan kişiler olan İgor Muradyan, Vaçe Sarukhanyan, Vazgen Manukyan, Hambardzum Galıstyan, Samson Ğazaryan, Aşot Manuçaryan, Gagik Safaryan, Zori Balayan ve Silva Kaputikyan’ın oynadığı role önem vermektedir.

“Şubatta hareketin başında olan onlardı, fakat bir süre sonra bu kişilerin çoğu uzaklaştı. Yeni bir Karabağ hareketi Ermenistan komitesi ortaya çıktı ve saydığım kişilerin çok azı burada yer buldu. Komiteye yeni şahıslar eklendi. Hem çekilenlerin, hem de halkın bilincinde bu değişimler bazı basit yorumlara yol açtı. Mücadele genel olarak özgün etaplardan oluşmuştur. Bu etaplardan her biri kendi liderlerini doğurur. Mücadelenin o aşamasının ihtiyaçlarına uygun kişileri”.11

Mayıs ayında koordinatör seçilen Vazgen Manukyan komiteye kimin, nasıl girdiğini belirtmekte zorlanmaktadır. “Davit Vardanyan, Babken Ararktsyan ve Levon Ter-Petrosyan’a ben kefil oldum, doğrusunu söylemek gerekirse, diğerleri konusunda bilgi sahibi değilim. Öyle bir an geldi ki, komitede uyumsuzluklar ortaya çıktı, çünkü İgor Muradyan bir önder gibi hareket etmeye başladı. Kimseye danışmadan adımlar atıyordu”. Muradyan’dan kurtulmak için ikinci bir sebep daha vardı. “Sovyetler Birliği, Karabağ sorununu etnik veya dini çatışmaya dönüştürmek için bizi zorluyordu. Bu durumda Gorbaçov hareket kabiliyetine sahip olurdu. Karabağ mücadelesi bir hürriyet ve halkların kendi kaderini tayin hareketi olarak kabul edildiğinde Gorbaçov için problem doğmaktaydı. İgor’un, Karabağ sorununu dini ve etnik bir sorun olarak takdim etme yaklaşımının etkisi altında kaldığı intibası uyanmıştı bizde ve ben bunu sadece Karabağ hareketi için değil, Ermenistan için de çok tehlikeli buluyordum”,- diyor Manukyan.12

Mayıs ayındaki mitinglerden birinde Muradyan, halkın silahlanması gerektiğini açıklar. Buna karşılık, “Karabağ” komitesi tarafından uzaklaştırılır.

Manvel Sargısyan, çatışkı sebeplerini şöyle yorumlamaktadır. “İgor, Yerevan’ın problemleriyle ilgilenme arzusunda değildi, onun için öncelik Karabağ sorunundaydı. Yerel komitelerin kurulmasına karşıydı ve bu konu haricinde, Ermenistan’ın durumu onu pek ilgilendirmiyordu. “Karabağ” komitesinin yerel teşkilatlarının kurulması sorunu ortaya konduğunda İgor buna kesinlikle karşı çıkıyor, iktidar sorunu ortaya çıkacak, diyordu. Hareketi parçalayacaklarından korkuyordu. Yerevan’da ise kimse bunları dinlemek istemiyordu. Komitenin ilk üyeleri daha sonra ayrıldılar. Ben bunu bir bölünme olarak görmüyorum, arkadaşlar bırakıp Dağlık Karabağ’a gitti. Büyük bir çatlak oluştu. Yerevan’dakiler, Dağlık Karabağ’da birlikte çalışabilecekleri kişiler aramaya başladı. Robert Koçaryan ve Serj Sargısyan’la ilişki kurmaya çalıştılar. Bir süre sonra Robert Koçaryan ve Serj Sargisyan HHŞ’ye13 üye oldu, fakat Dağlık Karabağ’da onlar pek zayıftı”.14

Muradyan başka türlü açıklamaktadır. “1988 yılının Nisanında veya Mayıs başında KGB, hareketin liderlerinin HHD (Taşnaktsutyun)15 ile olan bağlantılarını ve ilişkilerini, ayrıca Taşnaktsutyun’un Ermenistan’da gizli olarak var olduğunu ve kendi yapısını kurmaya karar verdiğini belirledi. Bu partiye ve Ermenistan’da milliyetçiliğin gelişmesine karşı koymak, buna karşı siyasi güç olarak demokrasi sloganları ve hürriyet değerleri üzerinden büyük bir hareket yaratmak ihtiyacı olgunlaşmaktaydı. Böylece, 1988 yılının Mayıs ayı sonlarında yeni bir teşkilat yapısı, Yerevan toplumunun yapısına ve karakterine uygun, Ermenistan’ın “Karabağ” komitesi ortaya çıktı”.16

Hareketin liderleri arasında ikilik yaratma konusunda KGB’nin de rolünün bulunduğu ihtimal dâhilindedir. 14 Temmuzda Ermenistan Komünist Partisi tarafından Merkez Komitesi’ne gönderilen raporda Ermenistan KGB lideri Marius Yüzbaşyan, “Karabağ” komitesinde ikinci neslin baş kaldırdığına dikkat çekmekte ve onların “birinci nesli köşeye sıkıştırarak, onun yerini aldığı”ndan bahsetmektedir. Diğer taraftan, Yüzbaşyan’ın raporunda “Ermenistan KGB’si tarafından aralarına nifak sokup komiteyi parçalamak için bazı çalışmaların gerçekleştirilmiş olduğundan” bahsedilmektedir.17

Bölünme sebeplerini, Ter-Petrosyan şöyle açıklamaktadır. “Karabağ” komitesinin ilk kadrosunu oluşturan Muradyan, Balayan, Kaputikyan ve diğerleri, sadece Dağlık Karabağ’ı düşünüyorlardı. Ermenistan’ın demokratikleşme ve bağımsızlaşma sorunları onları hiç ilgilendirmiyordu. Bölünme bu sebepten meydana geldi. Sovyet sistemi için bir tehlike oluşturduğumuzu hissettiklerinde uzaklaştılar. Doğal değişim meydana geldi. Karabağ sorununun Sovyet sistemi sayesinde çözüleceğini zannediyorlardı. Biz ise, bu sistemin Karabağ sorununu hiçbir zaman düzenlemeyeceğini anlamıştık, tersine, sorunu çözmek için sitemi değiştirmek gerekti”.18

Vazgen Manukyan, başlangıçta çoğu kişi için Karabağ sorununun tabii ve çözülebilir göründüğünü, çünkü bir hürriyet ve adalet sorunu olarak, sırf şeklen de olsa, Gorbaçov’un “perestroyka”sının (yeniden yapılanma) bir parçası olduğunu belirtmektedir. “Sorunu ortaya çıkarmış olan kişiler bir taraftan da, bu sorunun çözümünün Rusya’nın çıkarlarıyla uyum içinde olduğunu Moskova’ya açıklamaya çalışıyorlardı. Çünkü Ermenistan, bir Hıristiyan ülke, Rusya’yla geçmişten gelen tarihi bağlarla bağlı ve bölgede ortak çıkarları olarak Transkafkasya’daki dayanağıydı. Moskova’nın, Karabağ sorununu çözmeye niyeti olmadığı ortaya çıktığında talepler öne sürüldü ve merkez üzerine baskı yaparak sorunu zorla çözme denemelerinde bulunuldu. Gorbaçov’u bir seçim yapmakla karşı karşıya bırakma çabası vardı. Ya zor kullanıp batı karşısında elde etmiş olduğu reformist ve demokrat puanlarını kaybedecek, ya da sorunu çözecekti. Lakin bu aşamada Moskova’nın, benzer sorunlar zinciri yaratacak emsal oluşturmak istemediği ortaya çıktı”.19

“Karabağ” komitesi Moskova’nın desteğine nail değildi, iktidara sahip değildi, fakat birkaç saat içinde meydanlara sürebileceği yüz binlerce insan sayesinde ülkenin ve merkezin yöneticileri üzerinde etki yapabilecek ciddi bir dayanağı vardı. “Karabağ” komitesinin, Hareket ve Kremlin’le ilişkiler konusundaki duruşu, hem Ermenistan Komünist Partisi, hem de halen diasporada faaliyet gösteren üç klasik Ermeni partilerinin duruşlarından farklıydı.

1994 yılında, artık bağımsız olan Rusya’nın dışişleri görevlisi, Sovyet Ermenistan’ın önderlerinden Suren Harutyunyan, Ermenistan’la ilgili şu sözleri söylemekteydi. “Vatanımızın bağımsızlığını memnuniyetle karşılıyorum. Her bir halkın bağımsızlığına saygı duymak gerekir. Diğer taraftan ise, günümüzün fakir Ermenistan’ına baktığımda bunun için mi mücadele ediyorduk diye düşünüyorum. Açıkça söylüyorum, Ermenistan’ın bağımsızlığına ihtiyatla yaklaşmaktayım. Rusya’nın da SSCB’nin kaderini paylaşması, yani ülkenin parçalanması fikrinin tahayyülü dahi bende hep dehşet uyandırmıştır. Kiminle karşı karşıya kalırız? Her bir Ermeni’nin bunu düşünmesi lazım”.

Üst düzey Komünistler ve basit Ermenistanlılar gibi klasik Ermeni partileri HHD, RAK21 ve SDHK’da22, özellikle de Taşnaktsutyun çevrelerinde, bağımsızlık elde ettikten sonra Ermenistan’ın Türkiye ve Pantürkizm’e karşı durmaya mecbur olacağı fikri ağırlıktaydı. Yani Ermenistan’ın bağımsızlığının karşısında Türk tehdidi durmaktaydı. Fiili olarak, 1988 yazında ve sonbaharında kesin birbirinden ayrılan iki akım hâsıl olmuştu. HHŞ’nin veya Hareket’in ideolojisi ve Rusya oryantasyonu taraftarları.

HHD temsilcisi Hrayr Marukhyan, Yerevan sokaklarında Ermenistan’ın bağımsızlığını ve Sovyetler Birliği’nden ayrılması taleplerini ileri sürenleri radikalist olarak tanımlamaktaydı. “HHD, (Ermenistan’ın) bağımsızlığı başlıca gayesi olarak görmektedir. Lakin halkımızın Rus halkının yardımına ihtiyaç duyduğu bu zamanda hemen bağımsızlık talepleri öne sürmenin zamanı olmadığı düşüncesindeyiz. Bunu anlamak için Akhuryan [Arpaçay] kıyısına gidip karşı tarafta duran Türk askerlerini ve Ani şehrinin yıkıntılarını görmek gerekir”.23

HHŞ’nin ideologlarından Vazgen Manukyan Ermenistan’ın, dört komşusu olan Türkiye, İran, Gürcistan ve Azerbaycan’la barış içinde yaşayabileceğini ve Ermenilere aracıların gerekli olmadığını açıklamaktaydı. “Şayet bu komşularla sorunlar da çıksa ve bu sorunları çözebilirsek, çözeriz, yoksa susarız, fakat tüm komşularla barış ve uyum içinde yaşayabilme olasılığını göz ardı etmemek gerek. Biz kendimizi ve Rusya’yı, onsuz yaşayamayacağımıza ikna etmişiz, o da bize ne isterse yapıyor. Evet, bizim ve Rusya’nın ilişkilerinin temelinde bu kötülük yatmaktadır, tüm kayıplarımız bu nedendendir”.24

Manukyan’ın iddiasına göre, halk umudunu kendine bağlamalı ve himayeciler yerine müttefikler aramalıdır. “200–300 yıldır Rusları kendilerine sadık bir millet olduğumuz, sırtımızda durmalarının ve bize tüm konularda yardım etmelerinin kendi çıkarları olduğu konusunda ikna etmekteyiz. Bizi himaye etmelerini istiyoruz. Değil mi ki biz Hıristiyan ve iyi bir milletiz? Bu bir köle zihniyetidir, siyasi dilenciliktir”.25

1 Ekim 1988’de diasporanın üç klasik partileri ortak bir bildiri yayınlayarak “Karabağ” komitesi tarafından grevler, mitingler, ders bırakma eylemleri ve benzer mücadele şekilleriyle Moskova’ya muhalefet etme siyasetini reddederler.

Ermenistan KGB’si tarafından, Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne gönderilen raporda, “Karabağ” komitesinin, ortaya koyduğu faaliyetlerle genel olarak iktidar için mücadele vermekte olup, parti ve resmi kuruluşlar üzerinde baskı yaparak iktidara gelme gayeleri için Karabağ hareketini kullanmakta olduğunun altı çizilmekteydi.26

Suren Harutyunyan 8 Ekim 1988’de “Karabağ” komitesini izinsiz gösterilere devam etme, silahlanma, Ermeni silahlı grupları oluşturma, “Ermenistan’ın sözde kendi kaderini tayin etme hakkı için mücadele etme” çağrıları yapmaktan dolayı, televizyondan tenkit etmekteydi. Harutyunyan, SSCB Yüksek Sovyeti’nin 18 Temmuz kararıyla Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nde yeni bir durumun oluşmuş ve “saygınlığının arttırılması ve özerkliğinin genişletilmesi sayesinde bölgenin, geniş yetkilerle donatılmış olan Moskova temsilcisiyle sorunlarını çözme imkânına kavuşmuş olduğunu” belirtmekteydi.27

  1. Sovyetler Birliği Merkez Komitesi SBMK’nın Şehir Komitesi oturumu, 29 Şubat 1988, tek örnek, çalışma notları, журнал «Родина», номер 4, 1994 г., сс. 82-90.
  1. Silva Kaputikyan, “Kapalı çekmecelerden sayfalar”, s. 274-275.
  2. Silva Kaputikyan, “Kapalı çekmecelerden sayfalar”, s. 288.
  3. Brejnev, SSCB lideri [Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri] (1964-1982) olmuştur.
  4. “Büyük denizden damlalar, minnettar zamandaşlarının anılarında Karen Demirciyan”, “Gitutyun”, Yerevan, 2002.
  5. Demirciyan’la yapılan görüşmeden, 16 Ekim 2006, Yrevan.
  6. Harutyunyan’la yapılan söyleşi Azg gazetesi, 7 Nisan 1994, sayı 64, söyleşiyi gerçekleştiren Ruben Hayrabetyan.
  1. Mikhail Gorbachev, “Memoirs”, New York and London, 1996, pp. 333-340.
  2. Sarıgsyan’la yapılan görüşmeden, 17 Ekim 2006, Yrevan.
  3. Ğazaryan’la yapılan görüşmeden, 25 Nisan 2006, Yrevan.
  4. Ter-Petrosyan’ın Hayastani Hanrapetutyun gazetesine verdiği mülâkattan, 9 Ekim 1990.
  5. Manukyan’ın, Ermenistan Devlet Radyosuna verdiği röportajdan, Kasım 2007.
  6. Hayots Hamazgayin Şarjum-Milli Ermeni Hareketi.
  7. Sarıgsyan’la yapılan görüşmeden, 17 Ekim 2006, Erevan.
  8. Hay Heğapokhakan Taşnaktsutyun-Ermeni Devrimci Federasyonu, EDF.
  9. Muradyan’ın makale dizisi, Hayots Aşkhar gazetesi, Yerevan, sayı 6-10, 20-24 Ocak, 1998.
  10. Ermenistan Milli Arşivleri, 1-87-15-36/37, bk. Ardranik Arşakyan, “Artsakh’ın (Karabağ-terc.notu) var oluş mücadelesi” (1985-1992), “Lingva”, Yerevan, 2004, s. 47-48.
  11. Thomas de Waal, “Black Garden; Armenia and Azerbaijan through Peace and War”, p. 57.
  12. Vazgen Manukyan, “Gnatskits trchelu zhamanakn e, hodvatsneri zhoghovatsu”, [“Trenden atlama vakti, makalelerden derlemeler”], “V.İ.V. Bugün ve Yarın”, Yerevan, 2002, s. 38-39.
  13. Harutyunyan’la yapılan söyleşi Azg gazetesi, 7 Nisan 1994, sayı 64.
  14. Ramkavar Azatakan Kusaktsutyun-Liberal Hürriyetçi Parti.
  15. Sosyal Demokrat Hınçakyan Kusaktsutyun-Sosyal Demokrat Birlik Partisi.
  16. Droşak, 4 Ocak 1989, sayı 19.
  17. Vazgen Manukyan, “Haykakan erazanky goyatevman pakughum” [“Ermeni rüyası var oluş çıkmazında”], V.İ.V. Bugün ve Yarın”, Yerevan, 2002, s.24.
  18. Vazgen Manukyan, “Ermeni rüyası var oluş çıkmazında”, s.35.
  19. Ermenistan Mili Arşivi, 1-87-16-21, bk. Ardranik Arşakyan, “Artsakh’ın var oluş mücadelesi” (1985-1992), “Lingva”, Yerevan, 2004, s.70.
  20. Yazarın arşivinden.