Sonya Hakobyan, Azerbaycan’ın Sumgait kentindeki katliamlardan üç gün önce yeni konutuna taşınmıştı. Hazar Denizi kıyısına serpilmiş olan işçi şehrinde ne kadar Ermeni’nin yaşadığının farkına ancak Ermeni katliamları günlerinde varacaktı. O ve ailesi, yaklaşık beş bin Ermeni’yle birlikte katliamcılardan kaçarak, Lenin meydanı yakınındaki kültür sarayının devasa binasında bahriyelilerin korumasına sığınmışlardı.
Sumgait, milli konularda talepleri olan diğer Sovyetler Birliği halkları için “zalim bir ders” mahiyetindeydi.
“Gelip bizi evlerimizden sürebilecekleri aklımızdan geçmezdi. Ben ve eşim fabrikalarda çalışıp 12 yıl boyunca konut elde etmeyi bekliyorduk, nihayet, üç odalı konutumuza sahip olduk ve sadece üç gün yaşadık orada. Şimdi, bizim evimizde, Ermenistan’ın Amasya bölgesinden gitmiş bir Azerbaycanlı aile yaşıyor”,- diyor Sonya. O da, onlarca Sumgaitli gibi ailece Muğni1 köyünde yaşamaktadır.2
Kremlin görevlilerinden Grigori Kharçenko, katliamlar başladıktan üç gün sonra Sumgait’teydi. Korkunç görüntülerin haricinde onun için en sarsıcı durum Ermenilerin Ermenistan’a değil, Rusya’ya gitmek istemeleriydi. “Konuştuğumuz hiç kimse Ermenistan’a gitmek istemiyordu. Rusya’nın Krasnodar, Stavropol veya Rostov bölgelerine gitmek istiyorlardı. “Ermenistan’da bizi kimse istemez, onlar bizi hakiki Ermeni olarak kabul etmezler, biz hakiki Ermeni değiliz”,- diyorlardı.3
Köken itibarıyla genelde Karabağlı olan Sumgaitli Ermenilerin çok azı Karabağ’a veya Ermenistan’a yerleşti. Lida Aleksanyan bu azınlığa ait. Katliam günlerinde, o sırada askerlik görevini ifa eden oğlunun Azerbaycanlı arkadaşları tarafından korunduklarını belirtmektedir. “Oğlum Almanya’da askerlik yapmaktaydı. Katliamlardan sonra eşimle birlikte askerlik şubesine gittik ve Yerevan’a taşınacağımızı, oğluma, Sumgait’e dönmemesini bildirmelerini rica ettik. Hayır, dediler, Ermeniler doğdukları yere dönmeli. Böylece, katliamlardan sonra 10 ay bekledik. Kasımda oğlum askerden döndü ve ertesi günü Ermenistan’a geldik. Daha sonra iki oğlum da Rusya’ya gitti”.4
Samvel Şahmuradyan,5 1988 baharında, Sumgait’ten hayatta kalanlardan onlarca anı derlemiştir. Bazı Azerbaycanlı yazarlar, Sumgait Ermenilerine yönelik cinayetleri, sözde Ermenistan’ın Kapan bölgesinden göç etmiş olan Azerbaycanlıların işlediğini iddia etmektedir. Katliamcılar arasında daha önceden Ermenistan’dan uzaklaşmış olan Azerbaycanlıların bulunmuş olması mümkündür. Kesin olan şu ki, mahkemeye çıkartılan 80’in üzerinde Azerbaycanlıdan hiçbiri Kapanlı değildi. Katliamcılar, cinayetlerini haklı çıkarmak için “Kapan” adını hemen-hemen hiç kullanmadı, fakat saldırganlığı teşvik etmek amacıyla kullanmışlardı.
Ermeni karısıyla Sumgait’te yaşayan Gürcü Konstantin Pkhakadze, daha 21 Şubatta Azerbaycanlı bir arkadaşından bir hafta sonra Ermeni karşıtı bir gösteri olacağını duyduğunu, fakat gülüp geçtiğini anlatmaktadır. Pkhakadze, 26 Şubat akşamı Lenin meydanında onlarca kişinin toplanmış olduğunu görür. Bunlardan biri, adını ve soyadını söylemeden, diğer soydaşlarıyla birlikte Kapan’dan kaçmış olduğunu, Ermenilerin orada kendi ve karısının akrabalarını öldürmüş olduklarını anlatır. “Biz Kapan’dan kaçtık”, -diyordu gösterinin tertipleyicisi uzun yüzlü, ince bıyıklı bir Azerbaycanlı, orda toplanmış olanlara. Ertesi günü bu hikâyelere yenileri eklenmişti. Ermeniler sözde Kapan’da Azerbaycanlı kızlara tecavüz etmiş, göğüslerini kesmişlerdi. Kendisini Kapanlı olarak takdim edin Azerbaycanlı, sözlerini şöyle bitiriyordu “Ermeniler, defolun Azerbaycan topraklarında, Ermenilere ölüm”.
Sumgait politbürosunun ikinci sekreteri Bayramova, 27 Şubat öğleden sonra mitinge katılanlara seslenir “Ermenileri öldürmeye gerek yok. Gorbaçov, Karabağ’ı hiç kimsenin koparamayacağını, bölgenin Azerbaycan’a ait olduğunu ve öyle de kalacağını söyledi. Bırakın Ermeniler Azerbaycan’dan serbestçe uzaklaşsınlar, onlara gitme imkânı verin”.
Sumgait Ermenileriyle yapılan konuşmalardan, Ermenilerin Karabağ’ı talep ettiklerinden dolayı güruhun vahşete başvurduğunu öğreniyoruz. Kısa sürede Karabağ da ikinci plana atılmıştı. Onlarca kişiden oluşan çeteler, yaptırımsızlık şartları altında, evlerine ve mal varlıklarına el koymak amacıyla Ermenileri öldürüyor ve soyuyordu.
Vladimir Grigoryan anlatıyor. “Pencereden baktım, Lenin meydanında gösteri vardı. Bir şey duyulmuyordu, pencereyi açtım. Şöyle diyorlardı, ‘sakin olun, Karabağ’ı Ermenilere vermeyeceğiz, Karabağ bizimdir’. Bir başkası da, ‘Ermeniler Karabağ’da iki Azerbaycanlı öldürmüş, biri 16, diğeri 22 yaşında’”. Karısı Marina, Katusev’in sözlerinden sonra Azerbaycanlıların daha öfkelendiklerini ekliyor.6
Bakû’de bulunan SSCB askeri savcısı Aleksander Katusev 27 Şubatta Azerbaycan televizyonundan, beş gün önce Askeran’da iki gencin öldürülmüş olduğunu, öldürülenlerin Azerbaycanlı soyadlarını vurgulayarak açıklamıştı. Bu haber, Ermenileri öldürüp mallarını talan etmeye hazır olan güruhu daha da öfkelendirir.
Şubat ayının son üç gününde Sumgait’te düzenlenen Ermeni katliamları sonucunda 29 Ermeni ve 6 Azerbaycanlı öldürülür, yaklaşık 400 kişi, büyük çoğunluğu Ermeni olmak üzere, farklı derecede yaralanır. Şehrin 18 bin Ermeni ahalisi kaçak durumuna düşer. Altı Azerbaycanlı büyük bir ihtimalle Hazar deniz güçlerine ait bahriyeli ve çıkartma kuvvetlerinin, Sumgait otogarında toplanmış olan genç katliamcılara karşı hareket gerçekleştirdikleri zaman öldürülmüştür. Fakat bu olay artık 29 Şubat akşamı, Ermeni katliamlarının sonuna doğruydu. Azerbaycanlılara yönelik bu karşı hareket, büyük bir ihtimalle Sumgait katliamına enternasyonal bir hava vermek için yapılmıştır.
Katliamcıların, standart ölçülerde demir çubuklarla silahlanmış ve ellerinde Ermenilerin adreslerinin olması bu katliamın önceden planlanmış olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan, bazı sıradan Azerbaycanlılar evlerinde Ermenileri saklamış olmasaydı, ölü ve yaralıların sayısı birkaç misli daha fazla olacaktı. Sovyet orduları sadece 29 Şubatın öğleden sonrasında müdahale etme ve silah kullanma emri almış ve terörize edilmiş binlerce Ermeni’yi katliamdan kurtarmıştır.
28 Şubatta, Moskova’daki “Zaman” haber programı tarafından Ermeni katliamları “serserilerin yaptığı olaylar” olarak tanımlanmaktaydı. Ertesi gün Gorbaçov, Politbüro oturumunda Sovyet üst düzey yöneticilerine brifing vermekteydi, “Yarım milyonun üzerinde insan Yerevan sokaklarına dökülmüştü. Dağlık Karabağ’da Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasında çatışma oldu ve iki kişi öldü. Yerevan’da el ilanları dağıtılıyordu, ‘Ermeniler, gösterilere son verin, silahlanın ve Türklere baskı uygulayın’ diye. Şunu söylemeliyim ki Yerevan sokaklarında yarım milyon insan varken Ermenilerin disiplini çok yüksekti, Sovyet karşıtı hiçbir şey olmadı. Sadece radikaller kendi kaderini tayin etme sloganı atıyorlardı. Tüm konuşmalarda Dağlık Karabağ’ı Ermenistan’a birleştirme konusu işlenmekteydi. Ermenistan’dan bazı Azerbaycanlı ailelerin kaçması konusu var. Kapitanov’un raporuna göre 55 kişi gitmiş, Razumovski ise 200 diyor”. Savunma bakanı Dmitri Yazov, şehirde vuku bulan korkunç olaylar üzerine Sumgait’te sıkıyönetim ilân etmeyi önermekteydi, “İki kadının göğüslerini, birinin ise kafasını kesmişler, küçük bir kızın derisini yüzmüşlerdi. İşte böylesine bir vahşet”.7
Kharçenko ve SSCB’nin KGB lideri yardımcısı Filip Bobkov, 28 Şubatta Bakû’den Sumgait’e gelip vahşeti kendi gözleriyle gören ilk Moskova’lı devlet görevlileriydi. Kharçenko, ordunun Sumgait’te topu-topu üç saat geciktiğine dair Gorbaçov’un savunmasını kabul etmez. Bütün bir gün gecikmişlerdi. “Fotoğrafları göstermek istemiyorum. İmha ettim. Fakat kendi gözlerimle parçalanmış cesetler gördüm, cesetlerden biri baltayla tamamıyla parçalanmıştı, elleri ayakları kesilmişti, vücuttan neredeyse bir şey kalmamıştı. Oradakiler yerlerden dökülmüş olan yaprakları toplayıp cesetlerin üzerine yığıyor, yakınlardaki arabalardan benzin çekip yakıyorlardı. Korkunç cesetlerdi”.8
Sovyetler Birliği’nin on yıllar süren tarihi, kanlı olaylarla doludur, fakat Sumgait’te yaşananların benzeri olmamıştı. Birincisi, katliamlar barış zamanında vuku bulmuştu. İkincisi, katliam siyasi değil etnik sebepliydi. Üçüncüsü, bir yıl sonra Tiflis’te olduğu gibi, katliamlar Sovyetlerin merkezi ve cumhuriyet yöneticileri tarafından düzenlenmemiş, yöneticilerin pasif duruşları, işçi sınıfının -ki Gorbaçov’un beklentisine göre toplumsal düzen sağlayan unsur olacaktı,- katliam düzenlemesine imkân sağlamıştı.
Yazov, Politbüronun oturumunda “Sumgait’te sıkıyönetim ilan etmek gerekir” diye üsteliyordu. “Sokağa çıkma yasağı”,- öneriyordu Gorbaçov. Yazov inat ediyordu “Orduyu şehre sokup düzeni sağlamak lazım”.
Pkhakadze’nin anlattığına istinaden, Sumgait Komünist Partisi’nin Merkez Komitesi önderi Cahangir Muslimzade 27 Şubatta Bayramova’nın yerine geçmişti. Kendisini Kapanlı olarak gösteren Azerbaycanlı, Ermenilerin zalimliği konusundaki iddialarını tekrarlamış, kendi ve karısının akrabalarının sözde öldürülmüş ve öğrenci yurdunda Azerbaycanlı kızlara tecavüz edildiğini anlatmıştır. Daha sonra mikrofonu alan Muslimzade, “Kardeşler, Ermenilerin serbestçe gitmelerine izin vermeliyiz”,- demiştir.
Azerbaycanlı bilim adamı ve siyasetçi Zarduşt Alizade, 27 Şubatta Bağirov ve başbakan Seidov’un Sumgait’e gittiklerini yazmaktadır. “Şehir ahalisi ve mültecilerle konuştular. Fakat ne diyebilirlerdi ki? Hakarete, aşağılanmaya uğramış ve vatanından sürülmüş olan insanların ağlaması sızlaması liderlerin sesini örttü. Derneğin arka kapısından çıkıp kelimenin tam manasıyla Bakû’ye kaçtılar”. Alizade şöyle devam etmektedir. “28 Şubatta Muslimzade o lanet mitinge gitti. Söz aldı ve Dağlık Karabağ’ı hiçbir zaman Ermenilere vermeyeceklerini, endişe edecek bir şey olmadığını söyledi. SSCB Anayasasının 78. maddesini ihlal edip Dağlık Karabağ’ı koparmaya kalktıkları takdirde kendisinin de göstericilere katılacağını söyledi. Hemen orda eline Azerbaycan bayrağı tutuşturdular ve halkla birlikte nasıl mitinge gideceğini göstermesini talep ettiler. Elinde Azerbaycan bayrağı ve öfkeli, haykıran kalabalık tarafından çevrelenmiş bir şekilde tek başına kalan Muslimzade, güruhun iradesine tabi oldu ve onlarla birlikte götürdükleri yere gitti. Topluluk Muslimzade’nin önderliğinde yola çıkar çıkmaz katliamcıların önceden hazırlanmış olan grupları, ellerinde demir çubuklar olmak üzere, şehrin farklı yönlerine koşarak Ermenilerin konutlarını soymaya başladılar”.9
Sovyet Ermenistan yöneticileri, Sumgait vahşetini katliamdan üç buçuk ay sonra telin etti. Azerbaycan’ın Komünist yöneticileri Mart ayında “Derin teessür ve samimi üzüntüyle Sumgait’te vuku bulmuş olan olaylar sonucunda hayatını kaybetmiş olanların aileleri, akrabaları ve yakınlarına taziyetlerini bildirmektedir”,- diye bir bildiri yayınladı.
Kafkasya Müslümanlarının ruhani önderi Şeyhülislam Allahşükür Paşazade’nin temsilcileri 12 Mart’ta Baş Makam’ı ziyaret ederek Tüm Ermenilerin Katolikosu’na, dini önderlerinin Sumgait faciasıyla ilgili acı ve üzüntü mesajını iletir.
Enternasyonal olarak kabul edilen Sumgait şehrinde katliam, şiddet, tecavüz ve farklı suçlardan, yaklaşık 90 suçlu değişik Sovyet şehirlerinde mahkeme önüne çıktı. Sadece biri en yüksek limit olan idam cezasına çarptırıldı. Sovyet adaleti, dava boyunca, cinayetlerin milli yanının ön plana çıkmaması ve bu konuya değinilmemesi için her şeyi yapmaktaydı. Katliamcılardan bazılarının Azerbaycanlı olmadığı konusundaki iddialar bu işe yaramaktaydı.
Kapan’da ne olmuştu?
Azerbaycan kaynaklarında, Ermeniler ve Azerbaycanlılar arasındaki çatışmaların Şubat 1988 gösterilerinden önce başladığına dair iddialar mevcuttur. Tarihçi Arif Yunusov, sürekli, fakat ciddi verilerden yoksun olarak, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlıların sürülmesi ve tehcir edilmesinin Sumgait katliamlarından sekiz ay sonra başlamadığını, çok daha erken, Kasım 1987’de ve Ocak 1988’de meydana geldiğini iddia etmektedir. Yunusov ve onun sözlerini kelimesi kelimesine tekrar eden diğer Azerbaycanlı veya yabancı yazarlardan hiçbiri Sumgait katliamına kadar sözde Ermenistan’dan kovulmuş olan birkaç bin Azerbaycanlıdan bir tek kişinin dahi sözlerine yer vermemektedir.
Aşot Manuçaryan, Sumgait katliamına kadar Kapan10 ve Meğri’den11 Azerbaycanlıların göç edip etmedikleri konusunu zamanında araştırmıştı. “Kapan’da, İslam adında bir kasap varmış, bu adamın yöredeki Azerbaycanlılar arasında sözü geçermiş. Günün birinde bu adam insanlara para dağıtmaya ve onlara, otobüslere binip Azerbaycan’a gitmelerini söylemeye başlamış. 1988 yılında, KGB’nin bilgisi dışında benzer bir şey yapmak tamamen imkânsızdı. Bu adamlar Sumgait’e gidip şiddete maruz kaldıklarını söylemişler. Kasım 1988’e kadar Ermenistan’da Azerbaycanlılara yönelik şiddet olmamıştır. 22 Kasımda Kirovabad’da [Gence]12 katliamlar başladığında, oradan kaçanlar Kirovakan [Vanadzor]13 ve Spitak14 üzerinden gelmeye başladılar ve bu Ermeni kaçaklar öfkelerini yöredeki Azerbaycanlılardan aldı”.15
Hambardzum Galıstyan, 1993–94 tarihlerinde yayınladığı makalelerinde, kaynak belirtmeden şöyle yazmaktadır. “1988 yılının Şubatında, 15 ile 25’i arasındaki on gün içinde Meğri ve Kapan bölgelerinden birkaç yüz Azerbaycanlı düzenli bir şekilde Azerbaycan’a göç etti. Bunların büyük bir kısmı Sumgait’e yerleşti ve onlar, Sumgait’te vuku bulan Ermeni karşıtı vahşetin esas tertipleyicileri ve uygulayıcılarıydı. Kapan ve Meğri’den gelen sahte göçmenlerin Ermenistan’da kendilerine yönelik yapılan vahşet, cinayet ve şiddet, katledilen bebeklerden ve Balacar16 tren istasyonunda parçalanmış cesetlerle dolu vagonlardan bahsetmelerinin niyeti neydi? Yaklaşık 200 bin kişilik nüfusa sahip şehirde “mültecilerin” anlattıklarının gerçekle bağdaşmadığını kanıtlarla sunacak bir tek sorumlu yoktu”. “Karabağ” komitesinin rahmetli üyesinin iddia ettiğine göre, Azerbaycanlıların Ermenistan’dan kitlesel göçü 1988 sonbaharında başlamış, bu ise kronolojik olarak Azerbaycan’da Ermenilerin yaşadığı bölgelerde katliamlar ve akabinde devlet düzeyinde uygulanan tehcir sonrasına gelmektedir.17
Thomas de Waal’ın yazdıklarına göre Kasım 1987’de Kapan’dan Bakû istasyonuna iki yük vagonu gelmiştir, bu olayla ilgili bilgilerin kıt ve basında hiçbir şey yazılmamış olmasına rağmen, olayın şahitleri mevcuttur. Sveta Paşayeva adlı Bakûlü dul bir Ermeni kadın Britanyalı araştırmacıya kaçakları ne durumda gördüğünü anlatır. “Kapan’dan iki vagon yalınayak ve çıplak çocuklu insanların gelmiş olduğunu anlattılar, biz de görmeye gittik”. Kapanlı Azerbaycanlılardı. Ben istasyondaydım. İki yük vagonuydu. Kapılar açıktı ve iki uzun kalas çivilenmişti, insanlar aşağı düşmesin diye. Onlara yardım amaçlı kim ne getirebilirse getirsin dediler. Ben, sadece ben değil, biri sürü insan, eski çocuk elbiseleri ve daha başka şeyler topladık. Kendi gözlerimle gördüm, pislik içinde köylülerdi, uzun saçlı ve sakallı, yaşlılar, çocuklar”.18
Kapan’dan neden “uzun saçlı ve sakallı yaşlılar ile çocuklar” tehcir edilmişti? Bu insanların evlatları ve babaları neredeydi? Bu insanların evlerinden kovulmaları için bir sebep var mıydı? Vardıysa neydi? Ne Yunusov, ne de bir başka araştırmacı Sumgait katliamına kadar Ermenistan’dan zorla uzaklaştırılmış herhangi bir Azerbaycanlı ne görmüş, ne de onlardan alıntı yapmış veya tanıklık kaydetmiştir.
Araştırmacı Arsen Melik-Şahnazarov’un belirttiğine göre hayatında Azerbaycanlı köylüleri görmüş olan herhangi biri, de Waal’ın ve Yunusov’un iddialarının gerçekle bir ilgisi olmadığını hemen anlar, “-uzun saçlı ve sakallı köylü erkekler- denmekte. Azerbaycanlı erkekler, üstelik de köyde yaşayanlar hiçbir zaman uzun sakal bırakmaz, hele uzun saç hiç bırakmazlar. Bu insanlar saçlarını kısa keser ve hemen hepsi bıyık bırakırdı. Bıyık onlar için bir erkeklik sembolüydü, uzun saçlar ise bir erkek için ahlâksızlıktı, ayıptı”.19
Jora Mıkırtiçyan, 1992 yılına kadar Kapan tren istasyonu şefiydi, fakat Sumgait olaylarına kadar bir tek Azerbaycanlının dahi sürülmüş olduğunu hatırlamıyor. “Sadece Sumgait katliamlarından sonra Azerbaycanlılar göç etmeye başladılar. Dilekçe yazıyorlardı, ben de Nahcivan’daki üstümü arayıp izin alıyordum. Vagon isteyene vagon, konteynır isteyene konteynır veriyorduk. Eşyaları yükleyip, bilet alarak gidiyorlardı. Kapan-Bakû treniyle gidiyorlardı. Çok kişi de kamyonlarla gidiyordu”.20
Kapan bölge komiserliği ikinci sekreteri Aramayis Babayan 1987 Eylülünde yöredeki Azerbaycanlılar arasında, Azerbaycan’da yeni bir şehir kurulduğu ve işçilere ihtiyaç olduğuna dair söylentiler yayılmıştı. “O zaman, Kapan bölgesinden bir grup gitmişti. Oraya vardıklarında hiçbir şehrin kurulmadığını ve kalacak yer olmadığını görerek gidenlerin bir kısmı tekrar geri döner. O zamanlarda ailece giden yoktu”,- diyor Babayan.21
Başka verilere göre 1987 sonbaharında yaklaşık 200 Azerbaycanlı birkaç aylığına Apşeron’a22 yerleşir. Bakû yönetimi, hem Azerbaycan’da hem de Ermenistan’da yaşayan soydaşlarına, Apşeron’da kurulan Sovyet ve kolektif kuruluşlarda imtiyazlı şartlarla iş vaat etmişti.
Grigor Harutyunyan, 1987–1990 yıllarında Meğri bölge meclisinin yürütme komitesi başkanıydı, bölgenin ikinci adamı. Sadece Sumgait olaylarından sonra Azerbaycanlıların aileleriyle bölgeden uzaklaştıklarını iddia etmektedir. 1987 yılında Azerbaycanlıların aileleriyle bölgeyi terk etmelerinin ve bundan kendisinin haberdar olmamasının mümkün olmadığını söylüyor. “Sumgait’ten sonra Meğri ve Kacaran’dan23 bazı Azerbaycanlılar korkudan komşu Nahcivan ve Zangelan bölgelerine gitmiş, fakat tekrar geri dönmüşlerdir. Bir süre sonra konutlarını takas etmeye başladılar. Süreç başlamıştı, artık ne Azerbaycanlılar Ermenistan’da kalmak istiyorlardı, ne de Ermeniler Azerbaycan’da. Meğri bölgesinde hiçbir Azerbaycanlının burnu kanamamıştır, Nüvadi24 ise, Azerbaycanlıların terk ettiği Ermenistan topraklarındaki son Azerbaycanlı köyüydü. Köy, Rus ordusu ve Azerbaycan polis güçleri tarafından korunmaktaydı”,- diyor Harutyunyan.25
Yunusov, Sumgait olaylarından önce Azerbaycanlıların otobüslerle de Kapan’dan sürülmüş olduğunu iddia etmektedir. 25 Ocak 1988’de, işe giderken, hükümet binasının önünde mültecilerle dolu kırmızı renkli dört İkarus marka otobüs gördüğünü anlatmaktadır. “Korkunç durumdaydılar. Genelde kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlardan oluşmuşlardı. Birkaç genç vardı. Çoğu dayak yemişti, bağırıyorlardı”.26
Ermenistan basınına verdiği bir demeçte Yunusov, Ermenistan’dan zorunlu olarak göç etmiş Azerbaycanlılarla ilgili kesin bir rakam vermektedir. “Kapan’dan mültecilere ilk defa rastladığımda Sumgait’ten önceydi. 400 kişi kaçmıştı, dayak yemişlerdi”.27
Tekrar aynı soru. Nasıl oluyor da Kapan ve Meğri’den kovulanlar genelde çocuklar, yaşlılar ve kadınlar oluyor. Peki, erkekler neredeydi, ailelerin babaları? 400 kişi 4 otobüsle nasıl yolculuk edebiliyordu?
Kapan’daki ilk büyük miting 22 Şubat 1988’de şehir stadında meydana gelir. “Mitingden sonra Azerbaycanlılarda korku oluşur. Ertesi sabah, yani Şubatın 23’ünde işe geldiğimizde, Bakû’den aradılar ve vatandaşlarımızın Azerbaycan topraklarında ne aradıklarını sordular. Görüşmeden anlaşıldığı kadarıyla aynı gece 276 Azerbaycanlı, Kapan-Bakû treniyle şehri terk etmiş. Tahminen Moskova’nın direktifiyle onları yarı yolda, Azerbaycan bölgesinde durdurup evlerine dönmelerini talep etmişler”,- diyor Babayan.
Kapan ve Zangelan28 bölgeleri parti yöneticileri sınırda buluşmaya karar verir. Babayan’ın anlatımıyla “Geldiğimizde halk yoktu. Halkın bizi Zangelan’da beklediğini söylediler, bizim arabamızla gitmenin tehlikeli olacağından kendi arabalarına binmemizi istediler, çünkü söylediklerine göre Raz-Dara Köyünde gençler tüfekler, taşlar ve sopalarla toplanmışlardı. Onların arabasına oturdum, Zangelan’a geldik. Halkın nerede olduğunu sorduğumda, yeni dağıldılar, dediler”.
Ertesi günü, Babayan ve bölgenin diğer yöneticileri, yanlarına otobüsler alıp tekrar sınıra gider. Zangelan bölgesi yönetimi Kapan’ı terk etmiş olan Azerbaycanlıları sınıra getirme sözü vermişti. “Bu sefer Azerbaycanlılar bir şeyler yapmışlar, insanları otobüslerle sınıra kadar getirmişlerdi. Oradan da bizim üç otobüslerimizle, ikisi dolu, biri yarı dolu olarak Kapan’a getirdik. Bunların hepsi Kapanlı değildi. Sarhoşlar ve kriminel unsurlar da vardı içlerinde. Bunlar da ilk olay çıkartma denemesini yaptılar, fakat güvenlik elemanlarımız onlara samimi bir şekilde yaklaşıp rahatlattılar. Zangelan bölgesi polis elemanları da bizimle gelmişlerdi, durumu gördüler ve aldıkları verilerin doğru olmadığını, Kapan’da hiçbir Azerbaycanlının yaralanmış olmadığını, kimsenin dövülmüş olmadığını, tüm bunların tahrik olduğunu anladılar”,- diyor Babayan.
Kapan’da vuku bulanın yankıları çok çabuk Kremlin’e ulaşır. Moskova’dan gelen görevliler Azerbaycanlılar için bir toplantı düzenlerler. Sılobodınyuk soyadlı görevli Kapan’a gelir, bölge yöneticileriyle yaptığı görüşme esnasında Azerbaycanlıları da çağırıp dinler.
Babayan bize, 22 Şubatta Kapan ve çevre köylerinden yola çıkmış olan Bakû-Kapan-Bakû treni yolcu listesini gösterdi. Azerbaycan tarafının düzenleyip Kapan bölge yönetimine sunduğu bu listede 276 isim bulunmaktadır. Babayan bize 24–29 Şubat arasındaki beş gün zarfında kaç Azerbaycanlının Kapan bölgesindeki köyleri terk ettiğine dair bir başka liste de teslim etti. İçinde hataların da olabileceği mümkün olan bu listeye göre göç eden Azerbaycanlıların sayısı 97 kişi. Bu sayıya, 22 Şubat akşamı trenle gitmiş ve daha sonra 100 kadarının Kapan’a tekrar geri dönmüş olduğu 276 kişi dâhil değildir.
Fadey Sargıysan, anılarında 10 Mart 1988 Politbüro oturumuna katılmış olan Ermenistanlı ve Azerbaycanlı üç en üst yöneticilerinden bahsetmektedir. “Bağirov, durumu normalleştirmek için yoğun çalışmalarda bulunduklarını, fakat bir problemle, mülteciler sorunuyla karşılaştıklarını rapor etti. Şimdiden 3000 mültecinin var olduğunu ve bunun dengeleri daha da bozduğunu söyledi. Sumgait’in kendilerinin zayıf halkası olduğunu, kriminel unsurların çok bulunduğunu belirtti”.29
Gorbaçov’la ilişkileri gergin olan Demirciyan, Yerevan’daki mitinglerde de kriminel unsurların az olmadığı konusundaki Bağirov’un ve Azerbaycanlı meslektaşının iddialarına karşı çıkar. “Ermenistan’dan topu-topu 500 kişi gitmiş, bu sizin için bir şey ifade etmiyor mu?”,- Demirciyan’ın sözlerini oturuma katılmış olan Fadey Sargısyan aktarmaktadır.
10 Marttaki Politbüro oturumuna kadar, Demirciyan’ın belirttiği 500 sayısı mantıklı gözükmekteydi. Sumgait’ten sonraki on gün içinde birkaç yüz Azerbaycanlı Ermenistan’ı terk etmiş olabilirdi. Demirciyan 29 Şubatta, Ermenistan’ı terk etmiş olan Azerbaycanlılara televizyondan geri dönme çağrısı yapar.30
- Muğni, Yerevan yakınlarında bulunan bir köydür.
- Hagopyan’la yapılan röportajdan, 7 Mayıs 2006, Muğni.
- Thomas de Waal, “Black Garden; Armenia and Azerbaijan through Peace and War”, p. 40.
- Aleksanyan’la yapılan görüşmeden, 7 Mayıs 2006, Aştarak.
- Gazeteci Şahmuradyan, 1992 yılında, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nde savaş esnasında hayatını kaybetmiştir.
- “Pogroms against Armenians in Soviet Azerbaijan. Sumgait eyewitness accounts”, compiled and edited by Samvel Shahmuradian, Yerevan, 1989. Katusev intihar etmiş, 21 Ağustos 2000.
- Sovyetler Birliği Merkez Komitesi SBMK’nın Şehir Komitesi oturumu, 29 Şubat 1988, tek örnek, çalışma notları, журнал «Родина», номер 4, 1994 г., сс. 82-90.
- Thomas de Waal, “Black Garden; Armenia and Azerbaijan through Peace and War”, p. 37.
- Зардушт Ализаде, «Конец Второй республики» [“İkinci cumhuriyetin sonu”], www.azeribook.com/politica/zardusht_alizade/konetsvtoroy_respubliki.htm.
- Kapan, Ermenistan’ın güneyinde bulunan şehirlerdir.
- Meğri, Ermenistan’ın güneyinde bulunan şehirlerdir.
- Vanadzor, Ermenistan’ın kuzeyinde bulunan bir şehirdir.
- Gence, Azerbaycan’ın kuzeybatısında bulunan bir şehirdir.
- Spitak, Ermenistan’ın kuzeyinde bulunan bir şehirdir.
- Manuçaryan’la yapılan görüşmeden, 19 Nisan, 2006, Yerevan.
- Balacar, Azerbaycan’ın tren istasyonlarından biridir.
- Hambardzum Galıstyan, “Makaleler, hatıratlar, röportajlar”, Yerevan, 2002, s. 446-447.
18. Thomas de Waal, “Black Garden; Armenia and Azerbaijan through Peace and War”, p. 19.
- Арсен Мелик-Шахназаров, «Нагорный Карабах: факты против лжи», «Волшебный фонарь», Москва, 2009, с. 250.
- Mıkırtiçyan’la yapılan görüşmeden, 9 Mayıs 2006, Siunik.
- Babayan’la yapılan görüşmeden, 9 Mayıs 2006, Kapan.
- Apşeron, Bakü şehrinin bulunduğu yarımadanın ismidir.
- Kacaran, Ermenistan’ın güneyinde bulunan şehirlerdir.
- Nüvadi ‘günümüzde Nırnadzor’ köyü, Moskova’daki başarısız ihtilalden sonra, 1991 yılının Ağustos ayının son on gününde boşaltılmıştır.
- Harutyunyan’la yapılan görüşmeden, 16 Aralık 2007, Yerevan.
- Thomas de Waal, “Black Garden; Armenia and Azerbaijan through Peace and War”, p. 15.
- Azg gazetesinin Arif Yunusov’la röportajı, sayı 156, 16 Ağustos, 1995.
- Zangelan Bölgesi, askeri operasyonlar sonucunda Karabağ güçlerinin kontrolüne geçmiştir.
- Fadey Sargıysan, “Kyanki daserı” [“Hayatın dersleri”], “Gitutyun” [Bilim], Yerevan, 2000, s.171-176.
- Droşak [Bayrak], sayı 1, 27 Nisan 1988.
Tatul Hakobyan’ın Karabağ güncesi; Yeşil ve Siyah kitabınden alıtı, Beşinci bölüm
Tatul Hakobyan, yirmi yıllık gazetecilik geçmişine sahiptir. 1991 yılından itibaren yazarlıkla uğraşmaktadır. Hakobyan, Kafkasya ihtilafları ve Ermenistan’ın dış siyaseti konularında uzmanlaşmıştır. Dağlık Karabağ ve Ermenistan-Türkiye ilişkileri konularında uzman seviyesinde ayrıntılı bilgiye sahiptir. Bu kitap Türkçe yayınlanmadan önce Ermenice olarak üç defa (2008, 2010 ve 2011), Rusça (2010), İngilizce (2012) ve Arapça (2012) yayınlandı. Kitabın Türk okur tarafından daha akıcı bir şekilde okunabilmesi için, Ermenistan’ın iç siyasi sorunlarıyla ilgili bazı bölümler ve savaşla ilgili olmayan ayrıntılar tercüme esnasında kısaltılmıştır.
Paperback: 288 pages,
Language: Turkish,
2013, Yerevan, Lusakn,
ISBN 978-9939-0-0618-5.